Hira, yolda yürürken sarı, uzun saçlı biri gördüğünde o sanıyordu. Sonra gördüğü kişinin saçının platin olduğunu anladığında geri arkasını dönüyordu.
Bir kafenin önünden geçerken kulaklarını dolduran 'Memories' şarkısında anında göz yaşı, gözüyle temasını koparıyordu. Sonra aslında bu melodiyi kafasında canlandırdığını fark ediyordu.
Abisine her sarıldığında onun kokusunu içine çekiyormuş gibi hissediyordu.
Aynı parfümü kullanıyorlardı.
Çevresindekilerle devamlı tartışıyordu.
Yanında o yoksa kimseye ihtiyacı yoktu.
'Gel!' Diye bağırıyordu. Daha güçlü. Biraz daha. Hadi biraz daha. Sesini daha çok yükselttiğinde çaresizliğini anlayıp dönerdi belki diye düşünüyordu.Hira, çevresindekileri görmezden geliyordu hala. Can'a aşıktı hala. Unutamamıştı hala. Hırçın dalgalı denize her gün giriyordu hala...
Başını suyun içine soktu ve çıkardı. Her dalga oluşumunda kıyıya sürükleniyordu biraz daha. Çevredeki bir kaç insan onu gözetliyordu. Hira'ya bir şey olsa hemen denize koşup onu kurtarmaktı niyetleri.
Hira'yı kurtarabilirler miydi?
Hira'yı ne kadar kurtarabilirlerdi?
Dalgalarla olan mücadelesinden yorgun düşen Hira, denizden çıkıp kumsalın ardındaki yeşillik kısımda olan bir banka attı kendini. Üşüyordu. Islak ceketini çıkarıp suyunu sıktı. Yeni yıkanmış çamaşır gibi su, otların üzerine boşaldı. Islak olduğu için ceketini giymekte zorlanacağını düşündü ve bankın kenarına koydu. Denize girmeden önce hiç uğramamış olan rüzgar Hira çıktığı gibi esmeye başlamıştı. Dirseklerini dizine yasladı, belini eğdi ve ellerinin arasına yüzünü yerleştirdi.
Ölmüş biri için insan ağlardı. Dibine kadar üzülürdü. Evet, ama Hira gibi aylar geçmesine ramen buz gibi denize kendini atmazdı. Atanlar nadirdi demek daha doğru olur. Bu dalgalarda boğulma olasılığı yüksekken hem de. İntihar etmek istese anlardım fakat o intihar etmeyi kafasının ucundan bile geçirmiyordu. Saçından yere akan su damlalarından rahatsız olup saç tutamların birleştirip sıktı. Bunu yapmayı seviyordu.
"Sen Delirdin mi?" Duyduğu sesle ani bir hareketle yerinden sıçradı. Başını korku ve sinirle yukarıya doğru kaldırdı. Güneş yüzünden gözlerini kıstı.
Karşısında yeşil gözlü, açık kahve tonlarında bir saça sahip olan erkek duruyordu. Bakışları 'Sen mal mısın?' Türündendi. Bu yabancı erkeği daha önce hiç görmemişti.
Hira: "Siktir git." Diye homurdandı.
Genç erkek, onu duymamazlıktan geldi.
"Neden sırılsıklamsın? Yoksa köpekler üzerine mi işedi?" Genç erkek kendi dediğine gülerken Hira, onun gereksiz bir şekilde konuştuğunu düşündü. Karşısında ki ahmak ne zaman buradan def olup gidecek diye bekliyordu.
"Merak etme, üzerime işemedin." Dedi, Hira yüzünü buruşturarak. Genç adam başını diğer tarafa çevirdi ve 'iyi laf soktu' anlamında güldü. Kendisine hakaret edilmesini bile dert etmiyordu.
Genç adam, Hira'nın ıslak ceketini bankın üzerinden kaldırdı ve kendisi oraya oturdu. Ceketi kucağına aldı. Kalçası ve ceketi tuttuğu kolları çoktan ıslanmıştı. Hira, onu yüzüne bakmadı.
"Sevgilin senden ayrıldı ve şuan depresyonda mısın?" Dedi, genç adam. Bu havada ancak depresyonda olan bir kızın sırılsıklam bir halde, bankın üzerinde oturabileceğini düşünüyordu.
Hira, Genç adamın bu sözlerine karşın başını eğdi. Onun artık bir sevgilisi yoktu, nişanlısı ölmüştü. Ondan ayrılmıştı öyle değil mi? Onu terk etmişti.
"Evet." Boynu bükük, karşısında ki yabancıya cevap verdi. Aslında ona cevap vermediğini bir tek Hira biliyordu. O kendisine cevap vermişti. Bunu kimse anlayamazdı.
"Ah! Boşversene. Değmez. Bak bana, bir çok kez terk edildim ama hala gülebiliyorum."
Hira, Genç adama baktı. Genç adam, Hiç zorlanmadan neşeli bir şekilde gülüyordu. Hira için fazla muyluydu. Diğer insanlardan da fazla mutluydu. Gülümsediğinde Gamzesi ve belirgin yüz hatları ortaya çıkmıştı. Bu tek kelimeyle Muhteşemdi! Gülmek için yaratılmış bir insandı sanki. Hira, bunu fark edemeyecek haldeydi. O daha çok, genç adamın yüz hatları ve muhteşem gülüşü yerine böyle kusursuzluk abidesinin nasıl terk edildiğini merak etti.
"Siz erkekler zaten hep böylesiniz." Dedi. Karşısındaki genç adamdan bir kez daha nefret etti. İlk görüşte nefrete inanır mısınız? Genç adam kahkaha atmaya başladı. Hira kaşlarını çattı.
Mükemmel kahkaha - Mükemmel gülümseme - Mükemmel bir yüz- Mükemmel dişleri - Mükemmel gözleri...
Her kız bunları içinden geçirirdi. Hira...
Genç adamın farkında bile değildi.
"Ah bu biz erkekler..." dedi, bir kez daha gülerek. Genç adamın gözleri, Hira'ya kaydığında onun sert ifadesiyle karşılaştı. Gülüşünü durdurdu aniden.
"Seni aldattı mı ya? Ne bu ciddiyet?" Dedi Genç adam. Bardağı taşıran son damlaydı bu söylediği. Hira yerinden bir hışımla kalktı.
"Ciddiyetim, sorunlarım, derdim seni ilgilendirmez. Tavırlarımda öyle. İnsan az düşünceli olur." Diye, içindeki sinirinin minik bir bölümünü dışa yansıttı. Bağırarak konuştuğu için çoğu kişi ona bakıyordu.
Genç adam, dokunmamam gereken taşa dokundum. Diye geçirdi içinden. Hira, arkasını döndü ve adımlarını evine yöneltti.
"Keşke aldatsaydı!" Yerinde durdu, arkasını döndü ve bağırdı. Ama az önce oturduğu bank bom boştu. Bir an afalladı. Başını kendine gel anlamında iki yana salladı ve yoluna devam etti.Hira, o gün eve gittikten sonra odasından hiç çıkmadı. Babası bir ara kapısını kıracaktı fakat annesi -Her zaman ki gibi- onu yatıştırdı. Uraz ise kendisinde kardeşiyle konuşacak yüz bulamıyordu.
Önceden olsa bu durumda hemen Hira'dan kapıyı açmasını söyler ve Hira'da buna izin verirdi. Uraz içeri girince tekrar kapıyı ardından kapatır ve kilitlerdi. Uraz içeride olunca anne ve babası dert etmezdi. Şimdi aynı değildi. Uraz o odaya ilk defa giremiyordu. Gurur muydu yoksa utanç mıydı? Kardeşi söz konusu olunca gurur tanımıyordu Uraz. Utanç gibi gözüküyordu. Yinede bizim odaklanmamız gereken nokta şuydu:
Uraz o odaya ilk defa giremiyordu...Hira, ağladı tüm gece.
"Gel!" Diye fısıldıyordu yastığına.
"Beni neden terk ettin?" Diye fısıldadı bir kez daha.
"Benden ayrıldın." Dedi nefret içeren bir ses tonuyla.
Yanına gelen şu ahmak yabancı genç adam haklıydı. Hira'nın gözünü açmıştı.
Hira, terk edilmişti.
Can, arkada bıraktığı Hira'yı yada diğer insanları hiç düşünmemişti.
"Bencil."
Abisinin önceden 'Bu Can'da ne buluyorsun?' Dediğini anımsadı.
"Düşüncesiz."
Babasının 'Allah'tan zengin de sevdiğim bir yönü çıktı.' Dediği aklına geldi.
"Sevimsiz."
Can'ın, -Kendisini terk eden adamın- ona söylediği 'Seni asla bırakmayacağım.' Sözünü hatırladı.
"Yalancı."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAR OLMAYAN ÇOCUK
Romance....İki Ahmak insanın hiç yaşanmamış hikayesi.... Genç kadın onu hak etmedi. O, genç kadına tutulacak kadar günah işlemedi. Onların yaşadıkları tesadüf de değildi. Her geçen gün daha da yanacaklarını bildikleri halde isteye isteye koştular birbirler...