Hayat bana daha yeni başlamışken annemi kaybetmiştim. O zamanlar daha 13 yaşındaydım kendimi bir senede anca toparlayabilmiştim. Hayatım bitti zannetmiştim her gün her gece ağlıyordum her gün annemin mezarına gider ona dualar ederdim. Babam annemi pek fazla sevmezdi her gece eve geç saatlerde gelirdi. Bizimle hiçbir zaman ilgilenmezdi annemi aşşağlar bağzende onu zorla çalıştırır parasını elinden alırdı. O parayla da kumar oynar içgi içerdi. Babamdan çok nefret ediyordum. O hayatımda gördüğüm görüceğim en nefret ettiğim insandı. Tek kardeştim bu çok acı vericiydi. Ne bir akrabamız ne bir arkadaşım vardı. Yalnızdım bu hayatta, bir annem vardı oda öldü artık yanımda değil ve hiçbir zaman olmayacak.17 yaşıma kadar babamla yaşadım. Taki hasta olduğumu anlayana kadar. Yaklaşık 5 senedir hastanede komada yatmışım. Babam hastane masraflarını duyunca beni terk edip kaçmış. Uyandığımda tanımadığım insanlar vardı. İşte o an anladım ben gerçekten yalnızım ne bir annem ne bir babam nede bir dostum vardı. Gözlerimi hastanede açtığımda beyaz önlüklü adam gözüme yoğun derecede ışık tutmuş bakıyordu. Aniden elimle beyaz önlüklü adamın elini ittirim hastane yatağından kalktım. Beyaz önlüklü adam beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Sakin sakin... Şu anda nerede olduğunu hatırlıyor musun? Sana ne olduğunu biliyor musun? "
Dedi beyaz önlüklü adam. Biraz karşısında sersemce ve korkarak durmuştum ve kurumuş dudaklarımı zorla kıpırdatarak konuşmaya çalıştım. Bunun mümkün olamayacağını anlayıp kafamı sallamakla yetindim.
"Adını hatırlıyor musun?"
"İkra"
Dedim zar zorla. Doktor bir yudum su verdi ve biraz soluklandım.
Taburcu olurken...
Taburcu olmuştum ve gidiceğim hiçbir yer yoktu. Hastahane masraflarını kim ödediğini bile bilmiyordum. Ama ona minnettardım. Babam kaçarken evi satıp başka şehre kaçmış. Deniz kenarına oturdum ve ne yapıcağımı düşünüyordum. Düşüncelerimi unutup bir anda dalmıştım ve yanıma gelen küçük kız çocuğunu görmemiştim.
"Mendil alır mısın abla?"
Dedi elindeki mendili bana uzatarak. Gözlerim dolmuştu elimi yanağına götürüp yanağını daha sonra saçlarını okşadım. Gözlerimden akan damlaların haddi hesabı yoktu. Karşımdaki minik masum kız elleriyle göz yaşlarımı sildi.
"Kim üzdü seni?"
Dedi narin sesiyle. Sattığı peçetelerden birini çıkartıp göz yaşlarımı sildi. Hafiften gülümsedim ve titrek konuşmaya başlamıştım.
"Ama sen bunları satıyorsun"
Dedim. Oda bana gülümsedi ve bir desteden çıkardığı peçete paketini bana verdi ve oradan uzaklaştı. Arkasından sadece baktım. Dünyada bu minik kız kadar iyi insan var mıydı.
Kendime bir iş bulmuştum, bir lokantada bulaşıkçılık yapıyordum. Her gün saat 08:00'da o sahile gidip o minik kızla sohbet ediyorduk ama bu gün gelmemişti ve endişelenmiştim. Etrafa göz gezdiriyordum ve arkadan birisi beni dürttüğünde arkamdaki kişi o minik kızdı elinde kırmızı karanfil vardı. Yüzü her zamankinden dahada gülüyordu.
"Bu senin için abi verdi"
Dedi ve koşarak gitti. Ne dediğini anlamamıştım. Bir sağa bir sola baktım ama etrafta hiç erkek yoktu. İşyerime doğru giderken bulaşık yıkadığım tezgahta bir kırmızı karanfil daha vardı. O karanfilide aldım bu sefer daha da merak etmeye başlamıştım.
Her gün kapının önünde karanfil oluyordu artık alışmıştım ama kimden geldiğini bilmiyordum o küçük kız ile o günden sonra daha hiç görüşmemiştik. Kırmızı karanfiller daha da çoğalmıştı tam tamına 99 tane kırmızı karanfil olmuştu. Ertesi gün olduğunda apar topar kapının önüne baktım ama karanfil yoktu. Umutsuzca geri döndüm ve bulaşık yıkamaya başladım. İşim bittikten sonra patron geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Hikayeler || Kurabiye Kokan Kitap
Short StoryBu kitapta saklı mı saklı ve tadından okunması doyulamayan hikayeler sizleri bekliyor... (Amatörce yazılmış hikayeler)