Adalet

941 39 30
                                        

Selamlar, yeni bir bölümle sizlerle beraberim artık ana karakterimiz İklim the 100 - Octavia Blake. Böyle daha hoş olur diye düşündüm çünkü güçlü kadın karakterleri seviyorum.

Kapının kolu döndüğünde gözlerimi ovuşturdum. Yeni uyanmış gibi davranıyordum. Diğer doktor uyumadığımı anladıysa bu doktorda anlayabilirdi.

"Günaydın." dedim yataktan kalkmak için hamle yaparken.

"Günaydın." dedi yüzüme tuhaf bir şekilde bakarken.

"Yüzümde bir şey mi var neden öyle bakıyorsun?" dedim elimi yüzümde gezdirirken.

"Yok, yüzünde herhangi bir şey yok." dedi yüzünde ufak bir panik görsem de hızla ifadesi silindi. Artık yatağın yanında ayakta dikiliyordum. Banyoda duyduklarımdan dolayı biraz hızlı davranarak banyoya doğru yöneldim. Belki bir şey görebildim.

Kapıyı açtım ve içeri girdim. Havada tozların uçuşması burada bir hareketlilik olduğunu gösteriyordu. Biraz gözlerimle etrafı taradım. Klozetin kapağını açıp oturduğumda etrafı incelemeye devam ediyordum. Birinin girebileceği bir delik veya farklı olan bir şey arıyordum.

Çok geçmeden istediğimi aldım. Yerdeki bazı fayansların etrafındaki derz dolgusu yoktu. Şifonu çektim ve gidip çeşmeyi açtım. Suyun ses yapıp çıkartabileceğim gürültüyü engellemesini umuyordum.

Fayansa doğru eğildim ve parmaklarımı kenarlarından geçirmeye çalıştım. Parmaklarımı ne kadar zorlasam da arasına sokamadım. Çevremde fayansın arasına sokup kaldırabileceğim bir şey arıyordum.

"İklim." diye seslendi doktor. "İyi misin su uzun süredir akıyor?"

"İyiyim hemen geliyorum." diyerek seslendim ve fayansın arasına sokmaya çalışırken kirlettiğim elimi yıkamaya başladım. Elimde leke kalmadığına emin olmuştum ancak maalesef elim yara olmuştu. Ufak bir yara olsa bile ufak ufak kanıyordu. Bir peçeteye sardım ve hızla lavabodan ayrıldım.

Doktor sorgulayan gözlerle yüzüme baktı. Bakışları ter içinde kalmış yüzümden elime kaydı.

"Eline ne oldu?" dedi tek kaşını kaldırırken.  Yanıma doğru yaklaştı. Elini elime uzattı ve avcuna aldı. Peçeteden yaptığım sargıyı açtı.

"Nasıl yara oldu burası?" dedi ve gözlerime ciddi bir bakış attı. Tuttuğu elim titriyordu. En sonunda elimi elinden kurtarıp.

"Bir yere sürttüm sanırım hiç acımadı kanadığını görünce fark ettim yara olduğunu." dedim ve konuyu değiştirmek için, "Sen ne işle uğraşıyorsun yorulduysan şifreleri ben girebilirim." bu sırada bilgisayara doğru ilerlemiştim.

"Mikrop kapabilir. Paslı bir yerde kesildiyse tetanoz aşısı olman gerekebilir." derken gözlerimin içine içine bakıyor ve bana baskı yapıyordu. Neredeyse emindim ancak az önce yaşadığım durumun adrenali de bu şekilde hissetmeme neden oluyor olabilirdi.

Elime ufak bir pansuman yaptı ve yara bandı yapıştırdı. "Burada her şey için çok dikkatli olmamız gerekiyor." dedi elindeki bazı dosyaları incelerken. "En ufak hastalıkların bile ölüm gibi sonuçları olabilir." dedi ciddi bir tavırla.

"Haklısın." dedim ancak şüphelerim doğruysa bu işte bir iş vardı. İçeridekilerden daha iyi bir noktadaydım ancak yalnızdım. Omuzlarıma yeni bir yük yüklenmişti. Kaldırabilir miydim bilmiyorum ama içeridekilerin tek umudu bendim.

"Bugün yemeği sen yapsan daha iyi olur. Çok işim var. Buranın planlarını inceleyip bir açık bulmam gerekiyor." dediğinde konservelerin olduğu tarafa yöneldim. Konuşurken tonu emreder gibiydi ancak benim asıl takıldığım şey bu değildi. Buranın planlarının elimde olması bana çok yardımcı olabilirdi.

YIPRATILMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin