YuRa POV
Eve geldiğimde annem yemek yapıyordu ve babam içerde dosyalarla uğraşıyordu. Yukarı odama çıkıp derslerimi yapmaya başladım. Aklıma birden o poşet geldi. Çantamı açıp içinden poşeti aldım ve içinden çeşit çeşit ilaçlar çıktı. "Hımm aslında şimdi kullanmam iyi olur yarama bakteriler sarmaması için." Diye kendime dedim ve ilaçları kutularından çıkardım. "Of neden hep düşünmeden o gıcık çocuğu kötülüyorum. Tamam belkit kalpsizin teki olabilir ama ilaçları yanıma kadar getirdi, mecbur değil tabiki hayir'da diyebilirdi ama genede o poşeti getirdi ve bana verdi." Diye yine kendi kendime konuşmaya başladım. Hayatımda ağzımı bozma mıştım ama o Prens denilen oğlan yüzünden ağzımı ilk kez bozdum. Neyse en iyisi bundan sonra ona yaklaşmamam gerek hep bir mesafe tutup kendime güvende tuta bileyim, şimdi yine kötü birşey dersem beni hapise yada daha kötüsü işkence çektirebilir.
Odamdan çıkıp babamın yanına gittim ve annem zaten yemek icin bizi çağırmıştı. Yemeklerimizi yedikten sonra ben yukara çıkıp dişimi fırçaladım ve pijamalarımı giydim ondan sonra yatağıma yattım ve uyudum.
"YuRa kızım hadi kalk okul saatin geliyor." Diye annem beni kaldırdı. "Tamam kalkıyorum." Dedim ve lavaboya gittim. Kendime aynadan bir baktım. "YuRa o Prensin ne yapacağı hiç belli değil oğlan sana resmen 'Cehenneme Hoş Geldin' dedi ve hiç şaka yapmış gibi gözükmüyordu.
Hazırlandıktan sonra kahvaltımı yaptım ve evden çıktım. Otobüs durağına yürürken siyah bir araba yanımdan geçti. Sabah yağmur yağmıştı ve ben çok şanslı olduğum için ve birde çok zekalı olduğum için kaldırımın kenarında yürüyordum. Arabada yanımdan geçince yerdeki su benim üstüme geldi. "AISH! BU NE YA! OFFF YA!" diye bağırdım ve etrafımdaki insanların hepsi bana bakıyordu. Siyah araba ilerde bir yerde durduğunu gördüm ve içinden takım giymiş bir adam çıktı. "Hanım efendi, iyi misiniz? Gerçekten özür dileriz!" dedi o adam. Aslında çok sinirliydim ama bey efendi bana nazik davrandığı için gülümsedim. "Ah sorun değil! Bende suçluyum bir yandan, kaldırımın kenarında ne işim var haha." diye sakin sakin söyledim. "Bay Lee, neden bu kadar uzun sürdü." diye birden arabadan bir genc oğlan çıktı. Yüzünü gördüğümde gözlerim 2 kat daha büyüdü. "Ah herkes arasından yine bu sakara mı denk geldik." dedi. "S-sen! YAH BYUN BAEKHYUN! Ben nerden bileyim bir araba yüzünden islanacagımı!?" diye bağırdım. Ama sonra ne dediğimi fark ettikten sonra ağzımı ellerimle kapattım ve o Prens denen oğlanın yanına hafif yaklaştım. "Özür dilerim Prensim! Size bu şekilde konuşmak istememiştim. Lütfen beni affedin!" dedim ve ellerimi birleştirdim. Gözlerine bakmadım şimdi saygı duymuyorsun diye ceza verirler bu gıcık oğlanın ne yapacağı hiç belli olmaz. Sinsi sinsi güldüğünü duydum ve sonra birisi ceketimin şapkasından tutup beni kaldırdı. Kafamı kaldırdığımda gıcık şey benim şapkamdan tutan kişiymiş.
"U-uhm ne yapıyorsunuz?" diye korkak bir sesle ona sordum. "Zaten seninle konuşmam lazımdı. Bir yandan yanından geçtiğimiz iyi oldu." dedi ve beni şapkamdan sürükleyerek arabaya bindirdi. "N-nereye gidiyoruz acaba? Uhm bana kızdığınız içinse gerçekten çok çok çok özür dilerim sizden." dedim. Aslında ona kötü birşey yapmadım. Tamam belki üstünden süt dökmüş olabilirim ama bir kaç gün oldu o kadar da kızmış olmamalı? "Seni özür diletmek için getirmedim. Konuşacağımız yere geldik mi sana herşeyi anlatacağım." dedi ve ben ona soru işaretli gözlerle baktım. "Bu arada yaran nasil?" diye sorduğunda benim aklıma o gün olanlar geldi. "A-ah iyi, yani dikişler daha var ama acı çekmiyorum." al burda ne güzel yalan söyledim. Her gece yatınca acısından uyuyamıyorum. Resmen küçük bir çocuk gibi ağlayasım geliyor ama kendimi tutuyorum annem ve babam uyanmasın diye. Aman Tanrım ben ne zaman böyle bir yalancı oldum. Lütfen beni affedin Tanrım. BaekHyun'a baktığımda cebinden telefonunu çıkartıyordu ve birisini aradı. "Merhaba JiHyun, Kral'a geldiğimizi ulaştırırmısın? Evet bir tesadüf oldu yanından geçtik araba ile. Tamam teşekkür ederim. Görüşürüz!" dedi ve telefonu kapattı. Bende bütün yol boyunca bir tek kelime etmedim."Geldik. Hadi arabadan çıkalım." deyince bende arabadan çıktım. Önüme baktığımda çok ve çok büyük ve güzel bir bina vardı. Ah hayır burası Kraliyet ailesinin sarayı değildi. Kimin ve neyin binası olduğunu bilmiyorum. "Orda böyle duracak mısın yoksa ben ile içeri girecek misin?" dedi BaekHyun bana alaycı bir bakış atarak. "A-ah evet özür dilerim." dedim ve Prensi takip ettim. İçeri girdikten sonra koridorlarda yürürken birden bir kapı önünde durdu. "Senin ile konuşacak şeylerimiz var." dedi ve kapıya 3 defa tıkladı. "Girin." dedi bir ses ve BaekHy- ah ve Prens kapıyı açtı. Tam içere girerken Prense bir soru sordum. "Prensim ne hakkında konuşacaksınız?" diye sorduğumda omuzlarını kaldırdı ve içeri girdik. İçeri girdiğimde kimi gördüğümü inanamadım.
"M-merhaba efendim benim adım Kim YuRa....."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prince That I Once Hated. →Byun BaekHyun.
Fanfic"Seni salak herif, özür dilesene!" "Pardon bana mı salak dedin sen?" "Sence senden başka bir salak burda görüyor musun?!" "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" "Bilmem gereken biri misin acaba? Çünkü senin davranışın bir köpeğin davranışını bile g...