iki.

48 0 0
                                    

14 Şubat Cumartesi, 2015, 13.43
   Sol ayakkabımın da bağcığını bağlamayı bitirirken söyleniyorum. Annemin elime tutuşturduğu listeyi cebime atıyorum ve markete gitmek üzere yola koyuluyorum. Hala dünü düşünerek kafamda türlü türlü senaryolar kuruyorum. Belki de üstündekinin ona yakıştığını söylemeliydim? Hayır hayır, daha tanımadığın birine bunu söyleyemezsin. Hey! Güzel bileklikler? Ah, saçmalamayı kesmeliyim.
   Onunla konuşacağım günü dört gözle bekliyorum. Belki Luke bizi tanıştırabilirdi? Onunla tanışmaya çok hevesli görünmek istemiyorum.
   Beynim düşündüklerimden bulanmışken marketin kapısından içeri giriyorum. Karşı duvardaki klimadan gelen soğuk hava yüzüme üflüyor. Listeyi çıkarıp market arabasına ihtiyacım olup olmadığına bakıyorum. Bir tane alsam iyi olacak galiba.
   Arabaya birkaç şey koymuş dolaşırken tanıdık biri ile karşılaşıyorum.
   "Hey, sana burada rastlayacağımı hiç düşünmezdim!" Sana da merhaba Luke.
   "Selam, Luke." Gülümseyip koca kafasının yanındaki rafa, mısır kavanozlarına uzanıp arabaya iki tane atıyorum.
   "Nasılsın?" Meraklı bakışlarını yüzümde dolaştırırken, yanımda yürümeye başlıyor.
   "İyi sayılır, markette olmak pek hoş değil. Sen nasılsın?" Yüzüne bakmadan konuşuyorum.
   "İyi." Bir süre sessizlik içinde birbirimizin yanında ilerliyoruz.
   Luke'u lisenin ilk gününden beri tanıyorum. Dolap numaralarımızı alırken tanıştık, tesadüf ya, dolaplarımız yan yanaydı. İlk günden çenesini tutamayan bir tip olduğunu anlamıştım. Dolabını nasıl dekor edeceğini anlatıp durdu. Ertesi gün cebinden Green Day yapıştırması çıkarıp dolabına dikkatle yapıştırırken, "Hey, ben de Green Day seviyorum!" diye cıyakladım ve konuşmaya başladık. Etrafındaki kızlara karşı çok kibar biri. Sınavları ortalamanın üstünde ve ödevlerini aksatmayan bir tip. Ancak iş ders sırası çalışmaya gelince biraz yavaş.
   Aramızdaki sessizliği bozuyorum.
   "Yeni çocukla arkadaş oldunuz sanırım?" Yeni çocuk.
   "Arkadaş edinmesi kolay biri değil." Arabaya süt atmak için duruyorum.
   "Nasıl yani?" Ben sütü alırken benimle birlikte duruyor. "Bilirsin. O biraz," derin nefes alıyor ve ensesini kaşıyor.
   "Sessiz? Fazla konuşmuyor, kendinden bahsetmiyor." Anladım anlamında başımı sallıyorum ve konuşuyorum.
   ''Belki daha fazla takılmanız gerekiyor. Alışması için yani,'' onu ilk gördüğüm an aklıma geliyor.
   "Onu fazla sıkmak istemiyorum. Bilirsin, baskı altında hissetmesin diye." Ah, küçük tatlı Luke. Tekrar yürümeye başlıyoruz ve ikimiz de işimizi bitirmeye koyuluyoruz.

***
   Ben alışverişi bitirmiş, marketin dışındaki banklardan birinde oturup Luke'u bekliyorum. Aynı sokakta yaşıyoruz, beraber gidebileceğimizi düşündüm. Sonunda çıkış kapısından zayıf çocuk çıkıyor.
   ''Hey, daha gitmedin mi?'' Kafamı sallıyorum. Poşetlerimi alıp ayağa kalkıyorum.
   ''Beraber gidebiliriz diye düşündüm.'' Gülümsüyor.
   ''Tabii ki.'' Gülümseyerek karşılık veriyorum.
   ''Yeni çocuk biraz dikkatini çekti galiba?'' Aniden konuşuyor, ne diyeceğimi bilemiyorum.
   ''Bunu nereden çıkardın taş kafalı?'' Yüzüne bakamıyorum.
   ''Küçük kuşun birisi söylemiş olabilir.'' Kızlar aklıma geliyor. 
   ''Her neyse,'' deyip iç geçiriyorum. O ise sadece kıkırdıyor ve omzuma vuruyor. Şaşırtıcı derecede sokaklar boş ve biraz esiyor. Keşke koşuya çıksaydım, diye düşünüyorum. Sessizlik sürüyor.
   ''Adı Calum.'' Sessizlik bozuluyor. Anlamayan gözlerle Luke'a dönüyorum. Yeni çocuğu mu kasdetmişti? Başka kim olacak, salak kafam.
   ''Yeni çocuğun adı, Calum. Öğrenmek istersin diye söylüyorum.'' Adı Calum.. Mideme ağrı giriyor.
   ''Neden öğrenmek isteyeyim?'' Kestirip atmaya çalışıyorum. 
   ''Yanakların kızardı, tanrım Bel!'' Kafamı başka tarafa çeviriyorum. Artık eve varamaz mıyız?

***
sıkıcı bir bölüm oldu, umarım beğenirsiniz. uzun zamandır olmadığım için özür dilerim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 22, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

pipet.//hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin