TANIŞMA FASLI ~1~

81 4 2
                                    

Esra'dan

Ayaklarım boşlukta sallanırken, kafamı yukarı kaldırdım ve hafiften kararmaya başlayan gökyüzüne baktım. Belki de Elif haklıydı. Bu kadar abartmamalıydım. Eğer en iyi arkadaşım evleniyorsa ona destek vermemiz lazımdı. Olaylardan kaçıp ayaklarımın altında olan Eskişehire bakmak biraz garip kaçardı.

Düşüncelerimden birazda olsa uzaklaşmak için Eskişehir'in o eşsiz manzarasına bir daha baktım. Bu şehir cidden güzeldi. Üniversite için gelmiştim ama Eskişehirliydim. Sadece babamın işi yüzünden başka şehirde oturuyorduk.

Daha yaşımız -bence- evlenme yaşı olmasada üç kişilik arkadaş grubumuzdan biri evleniyorudu.

"Dur! Sakın atlama! Sorunun neyse çözebiliriz!" Düşüncelerimi bölen sese döndüğümde benim yaşlarımda bir oğlan olduğunu gördüm. Baya telaşlı görünen yüzü beni şaşırtmıştı. Niye bu kadar telaşlanmıştı ki?

"Iıı. Bak sana bir kaç şey itiraf edeceğim. Iıı şey ben. Ben sana aşığım. Hatta platonik. Kaç yıldır bilmiyorum ama öyle. Gel buraya da konuşalım. Ha? Ne dersin?"

Napıyordu veya ne yapmaya çalışıyordu anlamıyordum. Yada beynim bu kadar saçmalığı fazla bulduğu için algılamak istemiyordu. Bilemiyordum.

Yavaşça ayaklarımı terasın duvarından alıp zemine yerleştirdim ve oğlana doğru yürümeye başladım. Ona doğru yürürken yüzüne bakma şansım olmuştu. Siyah saçları çok uzun değildi ama çok kısa da değildi. Hafif sakalları buğday tenine yakışmıştı.

"Ne diyorsun ya sen?! Ne saçmalıyorsun?!" Sesimin birazda olsa sert çıkmasını istiyordum fakat genelde çıkmıyordu ve bu beni kavgalarda 'mal' konumuna getiriyordu.

"Ohh bir an atlayacaksın sanmıştım. İyi misin?" Sanane.

"Evet de ne saçmalıyorsun?" Bu çocuk yüzünden iki saattir ne saçmalıyorsun deyip duruyordum ve bu benim sinirlerimi bozmaya yetmişti.

"Ya şey. Sen intihar etmeyecek miydin? Yani ben öyle sandım. O yüzden seni kurtarmak için bir kaç şey uydurdum." Dediklerinden dolayı içimde kahkaha atma isteği uyansada ben böyle birisi değildim. Ben Esraydım. İlk kez tanıştığı kişiye gülmek yerine somurtan kızdım.

Hafifçe kulağına yaklaştıktan sonra
"İntihar sorunlar için çözüm değil. Tam tersine eğer intihar edersen her şey daha da karışır. O yüzden karışıklığı yok etmek varken niye yeni bir karışıklık yaratayım ki?" Dedim ve orada onu bırakıp Elifi bulmaya gittim.

Elif'ten

Kendimi kuaför koltuğuna bırakırken telefonumu elime aldım ve bizim umursamazı aradım.

"Alo Esra ben Nisanın düğünü için kuaföre geldim. Sende gel. Tamam sen gelekoy ben de saçlarımı yaptırayım." Sonuçta 40 yılın başı bir arkadaşım için kuaföre gelmiştim. Doğrusu ilk gelmeyecektim ama Nisa ısrar etmişti ve bende gitmiştim. Bir erkek yanıma geldiğinde ona baktım.

"Buyurun efendim."

"Meraba. Şey ben saçlarıma hafif dalgalar verdirecektim. Bir de hafif bir makyaj yaparsanız yeter." Deyip gülümsedikten sonra erkek de gülümsedi ve birisine bağırdı.

"Uras! Gel buraya hanımefendinin saçını yıka." Yanımıza benim yaşlarımda çırak olduğunu düşündüğüm, havalı bir şekilde gelen ve isminin Uras olduğunu öğrendiğim erkek yanımıza ulaştığında ağzımda bir şeyler geveledim.

"Kadın kuaföründe sanırım annem yaşındaki kadınlar için havalı yürüyor. Salak."

"Bir şey mi dedin?" Urasa döndüğümde gülümsedim ve

"Biraz acelem var hızlı olursan." Dedim. Hafifçe sırıttıktan sonra eliyle 'buyrun' anlamında bir işaret verdi ve bana yol açtı.

Saç yıkama koltuğuna oturduğumda Esra hala ortalıkta yoktu. Sonra aklıma konum atmadığım geldiğinde malım ben diye fısıldadım. Hemen telefonu elime alırken konumu atıp telefonu geri yerine koydum. Urasa döndüğümde bitkince nefesini bırakıp.

"Şimdi hazır mısın?" Diye sordu. Kafamı olumlu anlamda salladığımda kafamı leğen gibi tuhaf bir şeye koydu. Suyla saçlarımı ıslattıktan sonra sıra şampuanla yıkamaya gelmişti. Uras bana döndüğünde bende gözlerimle ona baktım. Ona ilk kez dikkatlice baktığımı fark ettim. Gözleri... Masmaviydi. Esmer teni ve kahverengi saçları vardı. Yani Allah diğerlerinden alıp ona vermişti. Çünkü böyle bir yaratık insan olmazdı.

" Beni iki dakika bekle şampuan alıp geleceğim." Kafamı 'tamam anam' anlamında salladım. O nasıl oluyor diye sormayın. Ben yaptım oldu.

Uras geri geldiğinde işimize devam ettik. Gözlerimi şampuan kaçmasın diye kapatmıştım. 15 dakika geçtiğinde Urastan telaşlı ama bir o kadar da komik bir yüzü vardı.

"Hiiiiiiiiiiiiiii!" Kafamı noldu anlamında salladım. Sıçtım diye mırıldanışı kulaklarını doldururken bana bakıp 'suçluyum biliyorum ama hiç bir şeyden haberim yoktu' bakışı attı ve burukça gülümsedi.

"Şey şimdi sana söyleyeceğim ama kokrma. Tamam mı?" Kafamı olumlu anlamda salladım ve başım döndü demek ki çok hızlı sallamıştım.

"Ben belki saçını şampuanla yıkamak yerine yanlışlıkla boyayla yıkamış olabilirim." Tamam artık komik değildi. Dişlerimi sinirle sıkarken sakin olmaya çalıştım. Dedim ya sadece çalıştım. Ayağa kalktığım gibi
Saçlarımı aldım ve Urasın yüzüne tuttum.

"Bu saçlar mı?!" Kafasını olumlu anlamda sallayınca bana sıcak bastı. 'Ay bir cam, pencere açın' diyesim gelmedi değil.

"Salak! Ulan kırk yılda bir kuaföre geliyorum onda da saçımı yeşile boyuyosun. Gitmiyorum lan bi daha kuaföre falan." Dedikten sonra ellerimle masaların üstündeki makyaj malzemelerini devirip son kez "Ben gidiyorum." Diye bağırdım ve sola doğru yürümeye başladım.

"Bende istifa ediyorum!" Diyen Urasta anladığım kadarıyla benim ters yönümde olan sağa gidiyordu. Sonradan fark ettiğim şeyle rezil olma ihtimalini göze alarak yanlış gittiğimi anladığım yönden geri dönerek kurtuldum (Yazar cümleyi toparlayamadı jdnckdkxk). Benim gideceğim yer Sağdaydı.

Sağa doğru gitmeye başladığımda Urasında sola gitmeye başladığını gördüm. Demek ki o da yanlış yöne gitmiş. Yeniden birbirlerimizin yanından geçerken omuzlarımız çarpıştı ama umursamadım. İleride Esra ve Furkanı gördüğümde hiç durmadan kollarına girdim ve gitmeye başladık. Onların yüzleri arkaya dönük olduğu için insanlar bize mal görmüş gibi bakıyordu. Çünkü haklılardı mal görmüşlerdi.

"Elif mal mısın lan? Bırakta önümüze dönelim." Furkanı pek takmamaya çalışsamda Esra takılmayacak gibi değildi.

"Boşver be Furkan. Günah çıkartıyor şuan yüzünü bize göstermeyerek." Esranın dediğine Furkan güldüğünde sinirlenip birden kollarını bıraktım ve bana yaslandıkları için yere amele sümüğü gibi yapıştılar. Son gülen iyi gülermiş.

"Siktir." Furkanın tek sözüne ve Esranın yere yapışmasına gülerken eve gelmiştik bile ve Esra hala söyleniyordu.Kapıyı Nisa açtığında içeri girmedik çünkü burdan direkman düğün salonuna geçecektik.

Merabaaaaaaaaaaaaaaağğ jxmznksmsjddks. İlk kitabım değil ama olsundu. Ben yazıyorum kuzenim ise kurguyu buluyor. Neyseee. Vote vermeyi unutmayın. Ayrıca yorumda yapın. Ve ilk bölüm biraz kısa oldu farkındayım. Git gide uzatacak üşenmezsem jxnxkxkx. Görüşürüz.

TANIŞMA FASLINI GEÇELİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin