Bölüm 4. ♧ Aciz. ♣

131 15 18
                                    


Medya'da Bolat Eroğlu.

→Evanescence - My İmmortal

Gün ışığı gözümü delip geçerken, gözlerimi araladım.

Koltukta uyuduğum için, omuzlarım biraz ağrıyordu.Oda da gözlerimi gezdirdim ama kimse yoktu.Mutfaktan gelen seslerle, gerinerek kalktım ve paytak adımlarla mutfağa yöneldim.

İlkay ve Müge masanın başındaydı.

İlkay önceden de her sabah yaptığı gibi sadece acı bir kahve içiyordu.Ve Müge'de lise yıllarında her sabah yaptığı gibi, kaseye koyduğu gevreyi sütsüz bir şekilde yiyordu.

"Alışkanlıklar, hala devam ediyor galiba ha ?" dedim kıkırdayıp, mutfağa tam olarak giriş yaparken.

"Biz büyüdük ama alışkanlıklarımız aynı." diye mırıldandı Müge.

"Senin alışkanlığın?" diye mırıldandı İlkay sorarcasına.

"Ben değiştim ama alışkanlıklarım değişmedi.Buzlukta dondurma var değil mi ?"

"Evet ama sadece böğürtlendi.Bazıları böğürtlenli dondurmalara takıkta." diye mırıldandı İlkay.

Bakışlarım Müge'ye dönerken gözlerinin kaçırdı.Kıkırdadım.

"Dondurmanı ödünç alabilir miyim Sarışın?"

"Sormana gerek bile yok güzel gülüş, Elbette."

"Teşekkür ederim." diye mırıldanıp buzluktaki dondurmayı çıkarıp, iştahla yemeye başladım.

Üçümüzünde fazlasıyla ortak noktası vardı.Bunlardan biri de üçümüzünde kahvaltı yapmaktan nefret etmesi.

"Dersin var değil mi bugün?" diye sordu İlkay.

"Evet.Ama sadece 3 ders."

"Bu o kadar güzel birşey ki.Lisseden sonra yine beraberiz." diye fısıldadı Müge.

"Beraberiz." diye onayladı onu, İlkay.

"Beraber ve birlikteyiz.Eskisi gibi." diye mırıldandım.

"Eskisi gibi." diye fısıldadı, ikiside aynı anda.

"Hadi kalkın, geç kalmayalım."

"Tamam" diye mırıldandım ve kalan dondurmayı buzluğa geri koydum.Bunu yaparken Müge'ye göz kırpmıştım.

Valizimin olduğu odaya çıktıktan sonra, hızlıca üstüme mavi eteğim ve beyaz çapa baskılı T-shirt'ümü geçirdim.Saçımı yan taraftan bolca ördükten sonra ise dudaklarıma pembe bir ruj sürdüm.Son olarak ayağıma beyaz dolgu topukları geçirdikten sonra, kitaplarımı ve telefonumu alıp dışarıya çıktım.

Kızlar hala inmediğiçin kendimi dünki büyük pufa attım.Çok yumuşak ve rahattı.

Annemi aramam gerektiğini hatırladıktan hemen sonra, numarasını tuşladım ve aradım.

"Bebeğim." diye açtı telefonu.

Gülümsedim.

"Biraz geç oldu ama geldim ben.Haber vereyim dedim."

"İyi yapmışsın ama, İlkay haber verdi bebeğim.Aradım ama sen uyuyordun."

"Yorgundum biraz." diye mırıldandım.

"İyisin değil mi?Yani-"

"Ben iyiyim Anne." diye mırıldandım.

"Hazal seni sıkıyorum biliyorum ama, onu-"

UNUTULMAYAN (Devam Edecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin