Bölüm 1

98.5K 3.5K 475
                                    


Bölüm 1 (Bu bölüm 14 Şubat 2022'de düzenlenerek yeniden yayınlanmıştır)

Ayda Noel ışıkları ile donatılmış caddenin tam ortasında durmuş, öylece karşısında ki apartman girişinde duran çifte bakıyordu. NewYork'un gürültülü ve telaşlı havası beyninin içinde atan kalbinin sesine ek, mümkünmüş gibi adeta kafasında trompet çalıyordu. Hayır, bir dakika! Arkasında duran, tuhaf kıyafetli sokak sanatçısıydı trompeti çalan tabii ki ancak o bunu fark edebilecek durumda bile değildi elbette. Son on üç dakika, yirmi saniye ve bilmem ne kadar salisesini karşısında ki manzaraya bakarak geçirmişti. Görünmez bir el onu tam da bu noktaya esir etmiş, gözlerini bile kapatamadan olduğu yerde kala kalmıştı. Kendisini kıpırdayabilecek gibi hissetmek bir yana dursun, soluk dahi alamıyor, boğulmakla boğulmamak arasında ağzını bir açıp bir kapayarak cebelleşiyordu. Kilometrelerce yolu bunun için gelmiş olamazdı öyle değil mi? O ki Ayda Solmaz'ken bal gibi de solup kalmıştı işte kaldırımın üzerinde.

Allah aşkına! Yüksek lisans programının kaydını buraya aldırabilmek için ailesini ikna edene kadar neler çekmişti! Peki ya sonuç? Koca bir aldatılmışlık ve kalp ağrısı! Nişanlısı olacak, tam da karşı kaldırımda duran herif, birkaç ay önce Ayda'nın tüm itirazlarına rağmen bir yıllık rotasyona balıklama dalmış ve Amerika'ya gelmişti. Balıklama derken hem de ne balıklama! Karşı kaldırımda ki manzaraya bakılırsa apaçık pirana dalışı, zira kollarının arasında ki kızılın dudaklarına yaptığı eyleme pirana dalışından başka ne denebilirdi ki? On üç değil, evet, evet an itibariyle tam on dört dakika önce yanlış gördüğünü zannetmiş, gözlerini ovuşturmuş, ardından çantasından gözlüğünü çıkartarak bir daha bakmıştı. Sonuç? Değişen bir şey yok! Karşısında ki duran bal gibi de Erman volüm pirana serisiydi ve kollarında duran onun için aldığı ayıcık falan değil, bu soğukta giyinmeyi unutmuş şıllığın tekiydi. Hay aksi şeytan! Hava bu kadar da soğuk olmak zorunda mıydı canım? Erman efendi, orada iki kişilik enerjiyi tek bedende cereyan ettirip, mıncıklama performansını rekor seviyesine taşırken bunu hissetmiyor olabilirdi ama Ayda on dört dakikanın artı bir uzatmalı sularında yüzerken, ayak üzeri donma tehdidi içinde kalbini soğuk ısırığına kaybetmek üzereydi!

Saatlerce süren uçuş, havaalanında toplamaya çalışılan kendi kaportası, zira uçaktan indiğinde ibiğini açmış ibibik kuşundan farksızdı, hepsi bunun için miydi? İçinden savurup atamadığı küfürleri kalbinde derin oyuklar açarken Ayda titreyen dudaklarına inat bin lanet daha okudu. Her şey bir hafta önce sakızını saçının en dibinden, büyükçe bir bölümüne yapıştıran o çocuk görünümlü sabotajcının kabahatiydi; ama o ayrı bir konuydu. Elini titrekçe artık yerinde olmayan saçlarının olması gereken yere götürüp geri çekti. Sırf bu yüzden kulak hizasında kesilmek zorunda kaldığı için koyun gibi kabarmış, dalgalı saçları vardı artık! Uçakta yanına oturan insan azmanı yüzünden büzüştüğü koltukda geçen saatler ona hiç de yardımcı olmamış, uçaktan iner inmez sadece saçlarını yatıştırmaya çalışmak bile yarım saatini almıştı.

Sürpriz yapacaktı Erman'ına nihayetinde. Fazlasıyla heyecanlıydı. Planladığı gibi metroya binmiş, daha İstanbul'dan uçağa binmeden çıktısını aldığı NewYork metro ağını yol boyunca ezberlediği gibi, Erman'ın kampüste kalmak yerine buradaki kalış süresini uzatacağı için kiraladığını söylediği dairenin yolunu tutmuştu. Söylediğine göre üç erkek doktora öğrencisiyle daha paylaşıyordu daireyi ama inkâr edilemez görüntü gösteriyordu ki ya bu canına yandığının memleketinde erkekler bir hayli modada yol kat etmişti ya da bal gibi de boynuzlanırken İstanbul semalarında ayakta uyumuştu.

Ne kadar salaktı, şimdi kendisine o kadar çok kızıyordu ki! Erman rotasyonu bir sene daha uzatabilirse döndüğünde kadrosunun hazır olacağını söylediğinde saf saf inanmıştı. Değil bölümün, tüm kampüsün en çekici asistanı, üstüne üstlük de has, öz, hakiki nişanlın söylerse inanmaz mısın? Erman dı o, Amerika'ya gitmeden bir ay önce tüm fasılları bir nefeste atlayıp direk damardan onunla nişanlanan ve havaalanında ayrılırlarken onunla karşılıklı salya sümük ağlayan Erman'ın ta kendisi. İnanmıştı tabi ya ne olacaktı? O günden sonra da ne azalan aramalar ne de tüm diğer işaretlerden hiçbirini hissetmemişti. Hepsine bahanesi hazırdı: saat farkı vardı, okul yoğundu, Erman'ın hazırlaması gereken projeler vardı, vardı da vardı. İşte tam da bu keriz ıslatan bahaneler yüzünden canını dişine takıp babasını ikna ederken sürprizinden ona bahsetmemişti. Kendi aptallığına, safiyane güvenine inanamıyordu. Onu gördüğünde sevinçten havalara uçacağını, MBA programını onun bulunduğu üniversiteye aldırdığını öğrendiğinde ise ilk iş konsolosluğa nikaha falan gideceklerini hayal etmişti. Öyle mutlu olacaklardı ki... Kahretsin! Saçları dökülesice kızıl! Hepsi onun suçuydu!

AŞK HALİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin