Uyandığım gibi yüzüme birinin nefesinin vurduğunu hissettim. Cırlayarak gözlerimi açtım. Deniz.
"Olum manyak mısın sen be! Her gördüğümde seni cırlamak zorunda mıyım? Manyak. Allahın delisi. Mal. Ne diki-"
"Ay birde sövseydin Luna. İyiki dedim 'kahvaltı ediyoruz kimse benim canım kuzenimi çağırmamış. Gidip uyandırayım onuda yemek yesin', demez olaydım."
"Deli ne yapayım! Sen uyandığın gibi yüzüne birinin nefesinin vurduğunu hissetsen ne yaparsın. Korktum. Resmen saldım yani."
"Korkutmak amaçlı yaptım sanki. Hem biliyorsun amacım korkutmak olsa altına kaçırmaya zamanın kalmadan kalpten gidersin."
"Tamam tamam çıkta üstümü değiştireyim."
"Tamam." Dedi ve odamdan çıktı. Yine gereksizle tartışmak istemediğimden dolaptan siyah kotumu ve göbeğimi hafif açıkta bırakan beyaz 'Adventure Time'lı tişörtümü giyip. Aşağı indim.
Gereksiz adam masanın en başındaydı. Üçüzler masanın bir tarafına dizilmişti. 'Bayan Sürtük'te gereksizin diğer yanında oturuyordu. Yine göğüslerinin %90'nını ortada bırakan kıçının hemen altında biten bir elbise giymişti.
Ona gözlerimi devirerek Deniz'in yanına oturdum.
"Günaydın."
Herkes aynı şekilde cevap verdikten sonra yemeğe başladım.
Gereksiz bir süre sonra söze başladı.
"Bugün ne yapacaksınız çocuklar?" Bana hiç bakmadan konuşmuştu.
"Şey amca benim bugün birkaç işim var onları halledeceğim. Kızlarda herhalde eşyalarını yerleştirir."
"Pekala. Bugünde sizinle zaman geçiremeyeceğim. Malum işime gitmem gerek."
"Sürtüğün biri alışverişe çıkabilsin diye işinden olabiliyorsun ama öz yeğenlerinle vakit geçirebilmek için boş zamanın yok." Dedim sessizce.
"Bir şey mi dedin Luna?" Nasıl duyabilmişti?!
"Yok bir şey." Dedim ona küçümseyici bakışlarımı yollayarak.
Yemeğimi bitirdikten sonra sofradan kalktım. Bulaşıklarımı alarak mutfağa geçtim ve onları sudan geçirip makineye yerleştirdim. Evde yaşayan iki gereksiz gibi değildim. Nurtoş'uma yardım edemesemde kendi işlerimi hep kendim hallederdim.
Salona gidip televizyondaki bir programı izlemeye başladım. Adını ve amacını bile bilmiyordum.
Bir süre sonra çocuklarda geldi. Kızlar bugün dışarı çıkamayacaklarından bahsettiler. Deniz'inde birkaç işi varmış onları hallettikten sonra arkadaşlarıyla buluşacakmış. Bende Berk'e mesaj atmaya karar verdim.
Kime: Berk 😆😃
•Nasılsın?Daha bir dakika geçmeden cevap geldi.
Gelen mesaj;
Kimden: Berk😆😊
•İyiyim prenses. Sen nasılsın?Kime: Berk😆😊
•Bende iyiyim. Ne yapıyorsun?Şimdi diyeceksiniz erkek arkadaşınla ne bu mesafe. Biz hep böyleydik. Berk benim vıcık vıcık ilişkileri sevmediğimi bilir o da buna göre davranırdı.
Gelen mesaj;
Kimden: Berk😆😊
•Hiç abimle dışarıdayız. Yarın gidiyor. Son bir kez birlikte bir şeyler yapalım dedik. Sen ne yapıyorsun?Berk'in abisi İstanbul'da yaşıyordu. Ara sıra izin alır ziyarete gelirdi buraya. Berk abisine çok düşkündü ki abisi genel olarak onun için gelirdi buraya.
Kime: Berk😆😊
•Üçüzler Amerika'dan geldi.🎉🎊 Onlarla oturuyorum. Abinin gitmesine üzüldüm. 😕Gelen mesaj;
Kimden: Berk😆😊
•Bende. Ama yapacak bir şey yok. Neyse sonra mesaj atarım. Görüşürüz.👋🏻👋🏻Kime: Berk😆😊
•Görüşürüz👋🏻Berk benim erkek arkadaşımdı. Ama ona karşı olan hislerim kesinlikle hoşlantıdan ibaretti. Beni ilk ve tek öpen kişi olduğu için bağlanmıştım ona belkide, bilemiyorum. Aşık falan değildim. Bana aşık mısın diye sorsalar cevabım evet olurdu. Atakan... Çocukluğumdan beri aşık olduğum halada çok boş olmadığım çocuk. 2 yıldır görmüyordum onu. İlk dönemler telefonlaşıyorduk yada mesajlaşıyorduk. Bir süre sonra o da bitti.
Buna biraz üzülsemde kısa süre sonra alışmıştım.
Of ne yapacaktım bugün. En iyisi kızlara yardım edeyim.
Kızların yanına gittim. Bavulları boşalttık. 2 hafta kalabileceklerdi burada. Az bir süreydi ama amcam nedeniyle dönmeleri gerekti.
Bavullarla işimiz bitince oturup konuşmaya başladık. Konu yine döndü dolaştı Atakan'a geldi.
"Atakan'la aranız nasıl?"
"Yaklaşık olarak 1 buçuk yıldır ondan haber alamıyorum ve sadece sosyal medyadan görebiliyorum. Bunun dışında iyi."
"Tam bir salak! Kızım hala mı anlayamadı mankafa!"
"Adı üstünde 'MANKAFA' anlamaması normal. Önemi yok ya."
"Cidden hiç mi aramadı. Doğum gününde falan mesajda mı atmadı?"
"Hiçbir şey. Sıfır."
"Neyse." Dedi Irmak bu sefer.
Biraz daha konuştuk. Falan filan. Sonunda sıkıldık. Ve aşağı indik. Televizyon izlerken Deniz geldi.
Bir süre sonra bizimkiler uykularının geldiğini söyleyerek sırayla odalarına çıktılar. Bende annemi aramaya karar verdim. Birkaç gündür konuşamıyorduk. Sesini duymaya ihtiyacım vardı.
Üçüncü çalışta açtı.
"Alo Luna bir şey mi oldu?"
"Bir şey yok. Korkma. Sadece sesini duymak istedim anne. Nasılsın?"
"İyiyim birtanem. Sen nasılsın? Duyduğuma göre Denizler gelmiş."
"İyi olmaya çabalıyorum. Evet, 2 haftalığına gelmişler. Birazdan olsa keyfim yerine geldi. Özlemiştim onları. Gereksiz ve o salak kadın sinirimi bozuyorlar."
"Sinirlerine bozmaya değmez. Onlar yokmuş gibi davran."
"Öyle yapmaya çalışıyorum." Esnedi. "Sanırım uykun var. Ben seni daha fazla meşgul etmeyeyim anne. İyi geceler."
"İyi geceler birtanem. Sende uyu. Biliyorsun sabah geç kalkılmasından hoşlanmaz."
"Tamam anne. Seni çok seviyorum."
"Bende seni canım."
Telefonu kapattığımızda gözümden birkaç damla gözyaşı aktı. Onu çok özlemiştim. Tek tesellim onun en yakın zamanda gelecek olmasıydı. Gözlerimi silip odama çıktım. Biraz oturduktan sonra yatağa girip uyudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Delinin Günlüğü
Teen FictionBenim adım Luna ve 17 yaşındayım. Şimdi diyceksiniz o nasıl bir isim. Luna ispanyolcada 'Ay' demek. Annem kızına bu garip aynı zamanda da müthiş adı vermiş. Ama tabiki de göbek adım gayet normal. Begüm. Çok yakın arkadaşlarım ve ailem dışında kimse...