Gözlerimi açtığımda Berk'in kollarındaydım. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda onun da uyuduğunu gördüm. Masanın üstündeki telefonu titreşmeye başladı. Onu uyandırmamaya özen göstersemde o ilk hareketimde gözlerini açmıştı. Hemen telefonu elime aldım. Lara arıyordu.
Tabi merak eder malum onun gözünde Berk'e güven olmaz. Saat başı arıyor zaten her buluşmamızda.
"Evet Lara yine ne vardı? Hatta dur sen sormadan söyliyeyim; Berk beni kaçırıp birine satmadı yada kuytu bir köş.."
"Ay kızım dur hemen atarlanma öylesine aradım. Sıkıldım evde otur otur. Neyse siz ne yapıyorsun?"
"Sen ısrarla arayana kadar uyuyorduk!"
"Ya bağırmasana bana kızım. Hem iyi olmuş uyandığın. Saatten haberin var mı senin? Irmak dışarı çıktı eski akadaşlarıyla buluşmaya gitti. Deniz, Nehir ve ben evdeyiz ve biraz daha böyle oturursak birimiz sıkıntıdan kendini boğmaya başlayacak."
Arkamda kalan saate dönmemle çığlığı koymam bir oldu.
"Ay inanmıyorum saat 6 olmuş. Ne kadar uyumuşuz biz. Birazdan seninkiler de gelir zaten ben gideyim. Hem evdeki salaklarda sıkılmış. Biraz gidip şebeklik yapayım."
Telefonun açık olduğunu hatılayınca hemen bir şeyler deyip telefonu kapattım.
Mutfakta ki bulaşıkları sudan geçirip makineye dizdim. Berk'in dudaklarına nazikçe bir öpücük kondurdum ve jet hızıyla evden çıktım. Önüme gelen ilk taksiyi deli gibi hoplaya hoplaya sonunda durdurunca hemen adresi verdim. Kulaklıklarımı çıkardım ve telefonda Teoman'ın Çoban Yıldızı şarkısını açtım ve yolu izlemeye başladım.
Düşündüm. Neden olmuştu bunlar. Hayatım baştan sona hatalarla doluydu. Annem babamla o gün o pastahanede çarpışmasa ondan hoşlanmazdı ve evlenmezlerdi. Ben doğmazdım. O pislik annemi aldatmazdı. Belki de annem hiç üzülmez mutlu bir hayat yaşardı. O zaman gereksizde o sürtükle evlenmezdi. Ne olurdu o gün annem önüne daha dikkatli baksaydı.
Bunları düşünürken yanağımdan boynuma doğru yol izleyen gözyaşını fark etmemiştim bile. Annemi özlemiştim. Deli gibi hemde. Onun kokusunu içime çekmeyi, acıyana kadar tırnağıyla oynayarak uyumayı, moralim bozukken omzunda ağlamayı... Onu her şeyiyle özlemiştim.
Gözlerimi cama çevirdiğimde evin önüne çoktan gelmiştik. Şoföre parayı uzatıp arabadan dışarı çıktım. Eve doğru ilerlemeye başladım. Eve girdiğimde herkes kendini bir koltuğa atmış tavanı izliyordu. Bende gidip kendimi Nehir'in üstüne attım.
"Ay ölüyorum ay. Bittim ben. Kimseye yetemiyorum öhööö." Diye ev kadını triplerine girdim.
"Noluyor kız. Ne diyon?"
"Ölüyom Denizim ölüyom. Bu nedir! Ayda en az 2 kere hasta oluyor gerzek bende ona bakıyorum. Ay öleceğim!"
"Sakin ol kızım. Mal mal konuşma. Hem demedin mi Lara'ya uyuyorduk. Nasıl yoruluyorsun uyurken?"
"Sen sus Nehir. Sen sus. Yorulurum. Size ne! Ben uyurkende uyanırkende enerji sarf ediyorum. Allah allah."
"Tamam yavrum bir şey demedim." Dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu.
"E buna ne oldu? Susmak bilmeyen Lara geldim geleli ağzını açmadı."
Nehir kulağıma eğilerek.
"Yankı başka bir kızla fotoğrafını atmış. Sen gelmeden hemen önce gördü. Ondan beride ağzını bıçak açmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Delinin Günlüğü
Genç KurguBenim adım Luna ve 17 yaşındayım. Şimdi diyceksiniz o nasıl bir isim. Luna ispanyolcada 'Ay' demek. Annem kızına bu garip aynı zamanda da müthiş adı vermiş. Ama tabiki de göbek adım gayet normal. Begüm. Çok yakın arkadaşlarım ve ailem dışında kimse...