"Bölüm Dört: HAYKIRIŞ"

190 30 6
                                    

Bölüm Müziği: Evanescence: My Immortal

(Bölümü kesinlikle! müzikle okuyunuz.)

∞∞∞

Başımda ki dayanılmaz acı ve bileklerimde hissettiğim tonlarca yük korku dolu rüyamdan uyanmama neden oldu. Gözlerim hafif aralıktı fakat görüş açım net değildi. Bulunduğum kasvetli ortam bana fazlasıyla yabancı gelmişti. Zihnimi zorladım en son olanları hatırlamak için ama hiçbir şey hatırlayamıyordum. Kendimi zorladıkça başımdaki acı daha da büyüyordu ve birşey hatırlayamadığım gibi aynı zamanda acı çekiyordum.

Gözlerimi aralamaya çalıştım ve her ne kadar yine net göremesem de az çok görebiliyordum. Görebildiğim kadarıyla ortam fazlasıyla kasvetliydi. Başımda ki dayanılmaz acı git gide hafiflerken olan bitenleri hatırlamaya başlamıştım. Fütursuzca beynime işlenen hatıralar, beni geriyor ve korkutuyordu. En son hatırladığım şey mutfağa su içmeye gitmiştim ve sonrası karanlıktı.

Ellerimi kıpırdatmaya çalıştım ve kulağıma zincirlerin birbirine çarpma sesi geldi. Siktir diye geçirdim içimden. Ellerimi bile bağlamışlardı. Bu karanlık ve kasvetli odada tek başıma olmam yetmezmiş gibi elimi ayağımı da bağlamışlardı.

Sinirim en üst seviyeye ulaştığında bağırmak için ağzımı açtım fakat kuruyan boğazım sesimin çıkmasına engel olmuştu. Daha çok sinirlendim ve elimde olmayan bir şekilde olduğum yerde tepinmeye başladım. Bileklerimi sıkan zincirler benim daha çok hareket etmemle bağlandıkları yeri morartmaya başlamışlardı.

Ben olduğum yerde tepinirken, uyanınca bile fark etmediğim kapı yavaşca aralandı. Kapının aralanmasıyla içeriye dolan güneş ışıkları yüzünden gözlerim kamaşmıştı ve ellerimi hareket ettirebildiğim kadar yüzümü kapatmaya çalıştım.

"Sonunda uyanabildin demek. Yüzünü görmek bizim için bir onurdur Dodo Bey."

Dodo kelimesini bana karşı sadece samimi olduklarım kullanırdı. Bu takma ismimi onların ağzından duyunca yüzüm istemsizce kasıldı. Benim bu takma adımı bilmeleri tuhaf gelmişti. Nedensizce aklıma geçmişim hakkında bilgi sahibi olabilecekleri geldi. Benim geçmişimi bilmeleri demek... Ahh kimi kandırıyordum, onlar benim hayatım hakkında her bilgiye sahiptiler.

∞∞∞

"Son kez tekrar ediyorum. Burada en az bir hafta daha tutulacaksın. Ve bu günler içinde her gün düzenli olarak senden kan alacağız. Bunun nedeni sorma. Zaten burdan sağlam bir şekilde çıkarsan anlarsın nedenini. Her neyse. Sana bu kasvetli, karanlık ve yalnızlık dolu odada iyi vakit geçirmeler."

Siyah takım elbiseli adam odadan çıkarken kapıyı kapattı ve kapının kilitlenme sesleri odada üç kez yankılandı. Bacaklarımı kendime doğru çektim ve olanları düşünmemeye çalıştım. Nerede olduğumu ve daha doğrusu kimler tarafından kaçırıldığımı bilmiyordum. Bu plan yapmamı daha da zorlaştırıyordu. Eğer bulunduğum bu evin yerlerini bilseydim bir plan yapıp kaçabilirdim fakat lanet olası ev hakkında bir bok bilmiyordum.

Bu yaşadıklarım artık fazla geliyordu. Daha bir olayı atlatamamışken bu kaçırılma olayı fazla gelmişti. Düşünmekten boğuluyordum ve bu rutubet kokan odada uyumak dahi zordu. Başımın ağrısı da yine başlamıştı ve şuan hiç olmadığım kadar suya ihtiyacım vardı. Hareket bile edemiyorken onlardan kalkıpta su isteyemezdim. Olduğum yere yattım ve yatmamla birlikte acıyla inlemem bir oldu. Sağ tarafıma sert bir cisimle vurmuş olmalıydılar çünkü ne sağ taraftaki boşluğuma yatabiliyordum nede elimle dokunabiliyordum. Sırt üstü uzandım ve zor da olsa gözlerimi kapattım. Günün yorgunluğu göz kapaklarıma iyice baskı uygularken daha fazla duramadım ve derin bir uykuya daldım.

∞∞∞

Kalktığımda kendimi daha dinç ve daha iyi hissediyordum. Yorgunluğun gitmişti fakat yaralarım hâlâ acıyordu. Oda hâlâ karanlık ve kasvetliydi. Yavaşça oturmaya çalıştım ve alnıma doğru düşmüş saçlarımı düzelttim. Kapının açılma sesi geldi ve dün ki adama göre biraz daha sıska bir adam elinde tepsiyle içeri girdi.

Hiç konuşmuyordu ve aynı zamanda benim suratıma bakmıyordu. Yavaşça tepsiyi önüme bıraktı ve kapıdan çıkacakken yavaşça durdu.

"Yarım saat içinde yemeğini yemiş ol. Sonra kanını alacağız. Bir sorun çıkarma ve sessizce yerinde otur." dedi.

"Benim bu durumdayken sessizce yerinde oturacağımı sanacağım kadar aptal bir insan olduğunu düşünmüyordum açıkçası."

Kafasını yavaşça bana doğru çevirdi. Birşeyler söyleyecek gibiydi fakat sadece yüzüme bakıp sessizce beni gözetliyordu. Kapının önüne geldi ve sertçe kapıyı vurarak odayı terk etti.

Önümdeki tepsiye baktım ve su dolu bardağı tek seferde içtim. Yemeklere baktım ve onlardan yememeye karar vererek tepsiyi ileriye doğru ittim.

Acaba benim kanımı alıp ne yapacaklardı?
Benim bunlara böyle sessiz kalmam fazla tuhaftı. Eskiden olsa yeri göğü inletirdim ve buradan çıkardım. Fakat eski günlerdeki gücümü şuan kendimde bulamıyordum. Belki de artık alışmayı öğrenmiştim ve bu yüzden bunlara sessiz kalıyordum, kim bilir?

∞∞∞

Odanın kapısı tekrardan açıldı ve içeriye dört beş tane adam girdi. Bir tanesi yavaşça yanıma doğru geldi ve ayaklarımdaki zincirleri çözdü. Bileklerimde ki zincirleride sökdüğünde yavaşça ayağa kaldırdı ve koltuğa oturtturdu. Bileklerime baktığımda bedenim kasıldı ve gözlerim orada sabit kaldı. Her yeri morarmıştı ve kenarları kan toplamaya başlamıştı. Ayak bileklerimde o kadar sorun yoktu fakat onlarda acıyordu. İki tane adam geldi ve kollarımdan tutarak iğne yapacak adamın gelmesini beklediler. Bende suratlarına sessizce bakarak olanları izliyordum. Artık baş kaldıracak gücüm kalmamıştı. Bende sessizliği tercih ederek bir köşede insanların hayatıma nasıl müdahele ettiklerini izliyordum.

Derin düşüncelerden çıkmamı sağlayan yanıma yaklaşan doktordan başkası değildi. İğneyi koluma yaklaştırdığı sırada gözlerimi kapadım ve kolumun acımasını bekledim. Bekledigim acı koluma ulaştığında acıyla haykırdım. Bu normal iğnelere benzemiyordu. Aslında acıya fazlasıyla dayanıklı biriydim ve bu iğne canımı yakacak kadar sağlam bir iğneydi.

Haykırışım bütün odayı doldururken tekrardan hayatıma birkez daha lanet ettim. Bu haykırış fiziksel acıdan çok geçmişimde yaşadığım şeylerin haykırışıydı. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve elimden geldiğince dayanmaya çalıştım. Doktorun kolumla işi bittiğinde diğer korumalar da kolumu bırakmışlardı. Birisi beni tekrardan ayağa kaldırdı ve zincirlerin yanına götürdü. Ellerimi ve ayaklarımı bağladığında o da odandan çıktı ve kapıyı kapattı. Olduğum yere yattım ve kendimce birşeyler mırıldanmaya başladım. O kadar yalnızdım ki... kendimi yıllarca Piraye'ye Nazım'ı bekletip Vera'ya yâr etmiş dünya gibi hissediyordum. Bu bir yenilgi değildi aslında. Bu bir kabullenişti. Ben kabul etmiştim bazı şeyleri. Ve zorundaydım da. Bedenim aniden acıdan kasılınca titremeye başladım. Tek hatırladığım söylediğim son sözlerimdi.

"Beni hatırla, yalnızlıkta boğulup nefes alamadığında hayat. Sadece beni hatırla..."

∞∞∞

Bir bölümün daha sonuna geldik arkadaşlar. Saat şuan 03:52 ve ben hâlâ bölüm yazıyorum. Sizden tek isteğim emeğimin karşılığı olarak yorum yapmanız ve oy vermeniz. Yorum olarak tavsiyelerinizi ve kitap hakkında ki düşüncelerinizi yazabilirsiniz. Bir dahaki bölüm de görüşmek üzere. Hoşçakalın :")

HİSSİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin