*3*

91 7 1
                                    

Hepimiz donakaldık. Hiç birimiz cevap veremeyince çocuk kafasını iki yana sallayarak güldü. Bu hareketine hiçbirimiz anlam veremezken o konuşmaya başladı. "Kabalığımdan dolayı affedin kendimi tanıtmadım. Ben Doğukan. Tanıştığımıza memnun oldum Derin." Şaşkınlığım katlanarak daha da büyüyordu. En sonunda kendime gelebildim ve aklımda olan tonca soruyu dilime yerleştirdim. "Dur bir dakika... Sen o fotoğraftaki çocuksun!" Hiç beklemdeğizmiz bir anda hiç beklemediğimiz bir kahkaha patlatı. Hepimiz irkildik çünkü çok sesli bir kahkahaydı bu. "Günaydın güzelim."

"Adımı nereden biliyorsun? Beni nerden buldun? Beni neden takip ediyorsun? Neden ben!?" Kendinden emin bir tavırla "Evet bu soruları soracağın biliyordum." Biraz duraksadı ama silkelenip tekrar bana döndü. "Seni neden mi takip ediyorum? Şey... bunun bir çok sebebi var mesela güzelsin, zekisin, yeteneklisin... Ama en önemlisi bana bir borcun var." Şaşırdım. Çünkü ben kimseye borçlu kalmazdım ne maddi ne de manevi olarak. "Ne borcu? Ben hayatımda kimseye borçlanmadım!"

"Sen öyle san tatlı şey." Derin bir nefes aldı. "Yanlış hatırlamıyorsam baban polis memuru öyle değil mi?" Vay be resmen beni benden daha iyi tanıyor. "Evet?"

"Peki baban şimdiye kadar kaç tane suçluyu içeriye attı?" Şimdi ne alakaydı bu? "Bilemiyorum oldukça fazla. Neden ki?"

"Babanın suçluları içeriye attığını bilmen güzel. Ama bu suçluların içinde bir suçsuz varsa ve sen o suçsuz insanın oğluyla konuştuğunu bilsen ne yapardın?"

"Bu nasıl bir soru böyle tabiki topukları..." Bir dakika kendinden bahsediyoru öyle değil mi? Kaç Derin kaç!

Tam arkamı dönmüş kaçacakken biri bileğimden tuttu ve gitmeme engel oldu. Beni kendine doğru çevirdi ve yine kendine doğru yaklaştırdı. "Dur bakalım nereye böyle? Korkma sana zarar vermeyeceğim."

"Sana neden güveneyim?" Güldü. Ama bu hiç de sevimli değildi. "Güvenmen için bir sebep yok."

"O zaman bırak beni!" Araya giren Cenk oldu. "Hop! Birader orda duracaksın. Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Doğukan gözlerini kısarak ona kötü kötü bakınca Cenk biraz tırstı. Hemen Aslı araya girerek "Cenk sen biraz benimle gelir misin seninle konuşmam gerekiyor. Hem biz biraz Derin ile Doğukan'ı yalnız bırakalım da kardeş kardeşe konuşsunlar." Dedi ve Cenk'in elinden tuttğu gibi koşmaya başladı. Ben de sanki görebilecekler gibi arkalarından kötü kötü baktım. Daha sonra yutkunarak önümü döndüm. Sahte bir gülücük attım ve elimi minik hareketlerle kurtarmaya çalıştım. Doğukan nefesini verdi ve bana bıkkın bir bakış atıp konuşmaya başladı "Kolunu bırakırsam gitmeyeceğine söz verir misin?"

"Hmm... Bunu bir düşüneyim... Hayır!"

"Bak ben de burada seninle bu şekilde durmaya meraklı değilim anladın mı!? Seni kaç sene takip ettiğimden ve ne kadar yorulduğumdan haberin var mı?" Bunu söylerken epey sinirlendiğini belli eden bir ses tonu kullanmıştı. "Allah Allah ya ben mi seni beni takip etmen için zorladım!?" Yüzündeki kaslar seğirmeye başlayınca biraz çenemi kapatmam gerektiğini anladım. "Bak özür dilerim tamam mı? Sadece... Konuşmamız lazım."

"Başka bir seçeneğim var mı?" Kötü bir bakış attı. Sanırım bu hayır demekti. Ben de kafamı sallamakla yetindim. Bu defa elimi tutarak beni heyecanlı bir şekilde bir yere sürüklemeye başladı.

Beni okulun en ıssız bölgesine götürünce korkudan ellerimin terlediğini hissettim. Kendi kendime "Bu kadar önemli ne olabilir ki?" Diye düşünmeden de edemedim.

Issız bölgeye geldiğimizde ikimiz de nefes nefese kalmıştık. Çünkü koşmuştuk. Sanırsın konuşma kaçıyor. Ben nefes nefese de olsam konuşmaya çalışarak "Evet. Konuş bakalım bu kadar ıssız bir yere gelirken koşacak kadar önemli olan konuyu merak ettim doğrusu." Dedim. Doğukan hala nefesini düzeltmeye çalışırken ceketinin fermuarını hızla açınca irkildim. Daha sonra buluzun iki yanından tutarak çıkartmaya başlayınca "Hop! Sakin ol şampiyon! Ne yapıyorsun ya? Ayıp ayıp." Dedim kınadığımı belli eden ses tonumla. "Ya kızım saçmalama ya ne yapayım ben seni? Hem buraya konuşmak için geldik şey için değil..." Devamını duymak istemediğim için lafını kestim. "Devam etme sakın! Sadede gel." Gözlerini devirerek karşılık verdi ve iğrenç bir sırıtışla inadına bluzunu çıkarttı. İçimden "Oha!" Dedim çünkü inanılmaz derecede belirgin baklavaları vardı.

Sapıklaşma Derin!

Bluzunu çıkarttıktan sonra bana döndü ve konuşmaya başladı. "Evet sevgili Derin. Seninle ne konuşacağımı biliyor musun?" Cidden böyle bir soru olabilir mi? "Sence bilsem burada olur muydum?" Güldü. "Ben zorlarsam evet." Gözlerimi aşırı derecede devirdim. "Her neyse konumuz bu değil." Dedi kendi dağıttığı konuya. "Hah! Ben de tam onu söylemek üzereydim." "Sana daha önceden bana borçlu olduğunu söylemiştim ya bunula ilgili konuşacağız." Vay arkadaş bu nasıl bir özgüven (!). "Öncelikle sana nasıl ve nereden borçlandım?"

"Ben de tam bu soruyu sormanı bekliyordum. Hatırlıyor musun bilmem ama ortaokula giderken Buğlem adında bir kızla akşam geç saate kadar sokaklarda gezmiştiniz. Sonra evinize dönerken sokakta içmiş bazı sapıklarla karşılaştınız. Her ne kadar o sapıklarla muhatap olmamaya çalışsanız da onlar sizinle sürekli uğraşıyordu ve eve gitmenizi engelliyorlardı."

"O günü nasıl unutabilirim ki?"

"Daha sonra birisi gelip 'onlar benimle dokunursanız pişman ederim' demişti ve size eve kadar eşlik etmişti."

"Ay evet! Buğlemle biz ona karanlık kahraman lakabını takmıştık. Kusura bakma ama eğer sen o değilsen..." Biraz duraksadım. "O sensin değil mi?" Büyük bir kahkaha attı. "Biraz geç uyanıyorsun ama tam da üstüne bastın."

"Oh hayır!" Hâlâ gülmeye devam ediyordu. "Bunula da bitmedi daha çok var mesela..."

"Tamam sus! Sen kazandın. Ne istersen yapacağım ama tek bir şartım var." Bana 'Cidden mi?' dermiş gibi bir bakış attınca kendimden daha emin bir şekilde konuşmama devam ettim. "Benden isteyeceğin şeyler uygunsuz olmayacak ve yapabileceğim zorlukta olacak tamam mı?"

"Anlaştık o zaman?" Bıkkın bir sesle karşılık verdim. "Anlaştık."

İYİ KIZ & KÖTÜ OĞLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin