Onları öylece bırakabilirdi.
Onu hiçbir şey durdurmuyordu.
Asla bilmezlerdi.
Ama Bennett, Declan ve Jordan'ı bırakıp evine süremeyeceğini biliyordu. Her ne kadar cazip olsa da.
Hala nasıl sürücü görevine atanan olduğunu merak ediyordu ama arabası ve ehliyeti ya da sadece arabası olduğundan bunun zorunlu gönüllülükten olduğunu biliyordu. İlk fırsatta arabayı süren olarak atanmış olması- Neyse, bu başka bir hikaye.
Bennett okulun otoparkında diğeri ikisini bekliyordu. Arabaya girip oturmak istemediğinden dışında arabasına yaslanıyordu. Zavallı arabası güneş ışığının altında pişiyordu. Yer bulabildiğine ne kadar şanslı olduğunu hatırladı. Muhtemelen bu yeri bulan diğer kişi gibi. Bennett'ın o yere baktığını gördüğü anda hızla geri çekildi ki neredeyse başkasının arabasına çarpıp kazaya yol açacaktı.
Bennett da diğer ikisinin üzerine sürerek bir kazaya sebep olmak istiyordu...
"Bennett!" Jordan'ın sesi ona seslendi. "Ne kadar bekledin?"
Bennett, okuldan çıkıp kendisine doğru gelirken el sallayan Jordan'ı gördü. Yüzünde her zamanki gülümsemesi vardı, her zaman bir şey onu mutlu etmiş gibi görünüyordu. Her ne kadar bu takdir edilesi bir özellik gibi görünse de bazen Jordan ciddi durumları bozuyordu.
"Yeterince uzun," dedi kısaca Bennett.
Jordan ona utanarak baktı, bu bakış Bennett'ın Jordan'ın zihninden geçenleri asla bilemediğinden sevmediği bir bakıştı. "Beni özleyecek kadar uzun mu?"
"Tabi canım ne demezsin."
Güldü ve Bennett'ın sırtına eliyle vurdu. Bennett homurdandı ve Jordan'a bir bakış fırlattıktan sonra yeniden önüne döndü.
O sırada Bennett'ın aklına bir düşünce geldi. Bennett sorup sormaması gerektiğini düşünürken, Jordan'a bakmak yerine yere baktı.
"Nasıl..." Durdu Bennett, sorup sormama konusunda tereddüt etti ama sonra devam etti. "Nasıl ben olduğumu anladın?"
Jordan gülmeyi kesip kaşlarını çattı. "Ne demek- Ah."
Jordan zorla gülümsedi. Bennett, Jordan'ın gülümsemesinin zorlama olduğunu gördüğünde suçluluk hissetti. Ama Jordan, onu bu soruyu sorduğu için suçlamıyordu.
Jordan omuz silkti. "Bu bebeğe yaslanan birini gördüm-" dedi arabayı kastederek ve arabayı bebek sever gibi okşadı. "-Ve aklı yerinde kimsenin bu arabaya, senin arabana, yaslanamayacağını biliyorum." Durdu ve güldü. "Yani, belki önünde ona ibadet ederler..."
Bennett, Jordan'a baktı. "O zaman yap. Arabama öyle dokunma. Şimdi dizlerinin üstüne eğil ve arabama ibadet et."
Jordan sırıttı, bu sefer samimi bir sırıtmaydı. Bennett karşılık olarak gülümsemeden edemedi.
Declan geldiğinde birbirlerine gülümseyen arkadaşlarına sorgulayan bakışlar atıyordu. Bennett'ı gülümserken görmek büyük bir olaydı, Jordan'a gülümserken görmek ise bambaşka büyük bir olaydı.
"Şaka falan mı kaçırdım?" Diye sordu Declan.
Jordan güldü. "Evet, sen de şakanın can alıcı noktasısın."
Normalde Declan bir şey derdi, herhangi bir şey. Ama şimdi sadece başka birini daha dövecek hali yoktu.
Declan hiçbir şey demedi. Bunun yerine arabanın arka kapısını açmaya yöneldi. O kapıya yöneldiği sırada Bennett ve Jordan, Declan'ın parmak eklemlerindeki kızarık izleri gördüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Three of a Kind (Türkçe Çeviri)
Short StoryHiç Üç Silahşorler acaba Naomi ile ilk tanıştıklarında ne düşünüyordu diye merak ettiniz mi? Kitabın bütün hakları, yazarı @rubixcube89201 tarafından, Türkçe çevirisi hakları @badboysofgoodgirl tarafından saklıdır.