...
Dursley ile olan 'tuhaf' bakışmamızdan sonra hızla sınıftan çıktım. Tek solukta merdivenleri tırmandım ve kendimi bahçeye attım. Birkaç dakika ilerledim ve kimsenin beni göremeyeceği, duyamayacağı kuytu bir köşe buldum kendime. Yıllarca babam ile ettiğim kavgaların bana kazandırdığı en büyük yetenek: Tartışma sonrası hızlıca kayıplara karışabilmekti!
Adrenalinin vücudumuza etkileri ne muazzam. Çimlere oturalı 5 dakikadan fazla olmasına rağmen soluğum hala düzelebilmiş değildi. Ellerim titriyordu, fakat gariptir ki bu titremenin nedeni öfke değildi. Daha çok meraktı, şüpheydi.
Profesör Malfoy'un "O gün geldiğinde hazırlıklı olmalısın." sözleri bir kez daha beynimde yankılandı. Malfoy'un bu cümlesi ve şimdi de Dursley'nin gözlerindeki korku... Bunlar kesinlikle iyiye işaret değildi.
Ah, hadi ama! Hayatım zaten berbat bir haldeydi. Bir de üstüne 'garip, şeytani güçler'le mi savaşmam gerekecekti? Hogwarts'ta, Durmstrang'de ve Beauxbatons'ta o kadar yetenekli, başarılı öğrenci dururken '-bir şekilde- seçilmiş kişi' ben mi olmuştum? Bir dakika bu sorunun cevabı birkaç cümle ötede: HAYATIM BERBAT BİR HALDE!
Gözlerimi kapattım ve çimlere uzandım. Bir sürü uçuk kaçık düşünce beynimde cirit atıyordu. Yaşadığım şu son bir saat beni fazlasıyla yormuştu. Sakinleşmem gerektiğini, düşünmeyi biraz olsun bırakmam gerektiğini biliyordum. Beynimi yavaş yavaş boşalttım, bedenim normal ritmine döndü. Tamam, sakindim artık. Gözlerimi açtım. Hafif puslu havaya baktım. Kasvetliydi, kabul ediyorum. Ama aynı zamanda huzur vericiydi.
Yattığım yer, çimlerle kaplı sert bir zemindi. Bu denli rahat olması şaşırtıcıydı doğrusu. Belki de bu rahatlık etrafta kimsecikler olmamasından kaynaklanıyordu, kim bilir.
Başımı sol tarafa çevirdim. Uzun, yeşil bir arazi uzanıyordu solumda. Zemin dalga dalgaydı. Büyükçe tepeler vardı. Sol tarafımda ayak ucuma doğru geniş bir orman uzanıyordu.
Ve başımı bu sefer de sağ tarafa çevirdim. 'Uzun, yeşil bir arazi' de burada bulmayı bekliyordum. Ama gözlerim, tam karşılarında delici bakışlarını bana dikmiş gri mi gri gözlerle karşılaştı. Hmm, bu nasıl bir his mi? Şöyle söyley- KORKUNÇ!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EŞİT DÜNYA İÇİN!
Fantasy1998... Hogwarts Savaşı... Tarifsiz acı, büyük kayıplar... Ne yazık ki tarih tekrar ediyordu. Savaşın üzerinden 56 yıl geçmiş, yaralar sarılmış ve büyü dünyasında düzen kurulmuştu. Fakat eski davalar hala canlıydı, acımasızdı. Safkanlar, muggleları...