Merhaba. Ben Semanur. Bu yayımlamış olduğum 2. kitabım fakat ilk kitabım biraz saçma olduğu için sildim. Bugün ilk bölümü yayımladım. Umarım beğenirsiniz. Bu kitapta açıklama da yapmış olduğum gibi 'göremeyen insanların çektiği zorlukları' anlatıyorum. Daha çok dram konusunu ele alan bu kitabı seveceğinizden eminim. Ağlamaklı kısımlar olacaktır mutlaka. Fakat sizi ağlatır mı bilemem. Bu vicdanla veya hayal gücüyle alakalı bir şey :) Ben gerçekte göremeyen insanları, çöpten ekmek toplayan insanları sık sık görüyorum. Ve bu durum beni gerçekten çok üzüyor. Bazı insanların maddi durumu ya da sağlık durumu iyi değilken biz sevgilimiz yok diye, kıyafetimiz az diye üzülüyoruz. Bu yüzden böyle bir hikaye yazmayı düşündüm. Ders verici ve dramlı bir kitabı umarım beğenirsiniz. Yazım hatalarım varsa da şimdiden özür dilerim. Bir daha ki bölümde görüşmek üzere :)
Daha küçükken kaybetmiştim ben gözlerimi. Dört yaşımda gözlerime kimyasal madde dökülünce, güneşim gitti, karanlık oldu dünya bana. O zaman anladım görmenin ne kadar değerli olduğunu.
Tam on sekiz yıl geçti gözlerimi kaybedeli. On sekiz yıl boyunca insanlar tarafından hep dışlandım. Görmüyorum diye, körüm diye insanlar yanıma yaklaşmadı, benden uzaklaştı. Kimseye güvenemedim. Kimseye güvenmemekten ziyade, güvenmenin ne demek olduğunu bile öğrenemedim. Ne arkadaşım, ne dostum, ne de dertleşeceğim birisi oldu. Hayatım boyunca yalnızdım, hala da yalnızım. Ama bunların hiç biri beni üzmüyor. Alışmıştım çünkü insanlar tarafından istenmemeye, yalnız olmaya. Ben sadece diğer herkes gibi görmek istiyorum. Dünyanın nasıl bir yer olduğunu, doğanın güzelliklerini, yağmuru, gün ışığını, hayvanları, en çokta yüzlerini unuttuğum annemi, babamı ve abimi...
Her gece dua ediyordum annemi, babamı ve abimi bir kez olsun görebilmek için. Dualarımın kabul olacağı günü on sekiz yıldır bekliyorum ve hala da beklemeye devam edeceğim. Beklemekten ve dua etmekten başka elimden hiç bir şey gelmiyor. Hem sabrın sonu iyidir diyorlar. Umarım doğrudur. Umarım diğer görebilen herkes gibi ben de bir gün görürüm. O günü sabırsızlıkla bekliyorum.
En çok görmek istediğim üç kişiyi, annemi, babamı ve abimi görmeyi gerçekten çok istiyorum. Annem bir keresinde gözlerini bana vermek istedi, ama ben istemedim. Dayanamazdım ben görüyorken annemin göremiyor olmasına. O, benim yüzümden karanlığa hapsolmuşken, benim aydınlığı görmeye gücüm yetmezdi. Yapamazdım bunu. Beni dokuz ay karnında taşıyan, sancılar içerisinde doğuran ve bu yaşıma kadar beni zorla büyütmüş anneme, bunu yapamazdım. Ondan, gözlerini bana vermesini isteyemezdim.
Herkesin hayatta hayalleri vardır. Kimisi iyi bir üniversiteye gitmek, iyi bir geleceğe sahip olmak ister, kimisi hayran olduğu ünlüyle tanışmak, kimisi ise çok parasının olmasını ister. Bense sadece görmek istiyorum, sadece görmek... Eğer görme duyusuna sahipseniz, gözlerinizin ve görmenin kıymetini bilin. Kendinizi, tabiatı, özellikle de sevdiklerinizi görebiliyorsanız eğer, bunun kıymetini bilin ve şükredin.
Yine, bir gün göreceğimin hayalini kurarken, annemin beni akşam yemeği için çağırdığını duyamamışım. Yatağımın kenarına koyduğum değneğimi alarak usulca yatağımdan kalktım. Evin odalarının nerede olduğunu artık ezberlediğimden, mutfağa doğru gittim.
Annem en sevdiğim yemeği, lahana dolmasını yapmıştı. En sevdiğim yemek olduğundan, kokusundan rahatça anlayabiliyordum. Annem beni sandalyeye oturtmaya çalışırken, annemin kokusunu içime çektim. Annemin, gerçekten çok güzel bir kokusu vardı. Saçlarına dokundum. Annemin uzun saçları vardı. Acaba annem nasıl görünüyor? Görünüşü nasıl, güzel midir? Bence çok güzeldir. Annemin sandalyenin çıkardığı sesten karşıma oturduğunu anladım. Daha sonra elimi aldı ve sırayla yemeklerin üstünde gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Körebe Oyunu
General FictionDört yaşında gözlerine dökülen kimyasal madde, Doğa'nın görme duyusunu kaybetmesine sebep oldu. Peki, aydınlık sabahları o da bir gün görebilecek miydi? ''Hakikati görebilmek için, sırf görmek gerekmez.'' Bu kelimeleri söylerken sesi kısık ve hüzün...