BÖLÜM 1Dağınık dolabımdan rahat ve yumuşak bir eşofman altı çıkarıp yatağa doğru fırlattım. Ardından elime ilk gelen yakası oldukça açık pembe tişörtü de yatakta eşofmanımla buluşturdum. Sonrada kıyafetlerimin yanına oturup bir süre herhangi bir noktaya bomboş baktım. Beynim kullanımına reklam arası girdirmiş gibiydi, içinden tonlarca şey geçiriyordu. Ne yorucu bir gün olmuştu bu böyle.
Yüzümü yıkadıktan sonra saçımı toplayıp ön tarafta çırpınan bir iki teli serbest bıraktım. Bu sefer de aynada boş boş bakarken bulmuştum kendimi. Gerçekten çok yorulmuş olmalısın Deniz dedim yansımama karşı. Aslında buna iyi gelecek şeyi biliyordum...
Kahvemi koyduğum çift şekerle karıştırırken sessiz adımlarla yatağıma yöneldim. Burada zaman geçirmeyi seviyordum. Üstelik evde kimse yokken daha bir güzel oluyordu. Ama yine de ne kahve ne de sessizlik beni merak duygumdan alıkoyamıyordu. Telefonumu alıp en son arananlara girdim, hep bu ikisi orada olurdu zaten.
"Hey.." Dedim sessizce
Ahizenin ucundan tıkırtılar dışında ses gelmiyordu. Sonunda "Deniz?" Dedi bir ses
"Ah ben, biliyorsun.."
"Merak ettin?" Dedi Buğra, sesi soru sorar gibi olmasına rağmen cevabı ikimizde biliyorduk.
"Rahatsız etmek istememiştim, saat geç farkındayım ama.."
Sözümü derin nefes alışıyla kesti "Abla, sadece iki günlük bir gezi olduğunu biliyorsun. Merak edecek bir şey yok, keyfine bakmayı dene"
İçim bu sözleriyle az da olsa ısınmıştı, "Seni özledim" diyebildim, bundan önce bir gece bile onsuz geçmemişti. Kardeşlerime çok bağlıydım, Buğra kardeşten bile öteydi benim için. Her şeyimdi, dert ortağım, yoldaşım..
"Dilara'dan daha çok değil mi?" Dedi ve düşüncelerimden beni güldürerek kurtardı.
Gözlerim dolmasına rağmen dudaklarım inadına kıvrılmıştı sanki, sessizce gülümsedim "Dilara demişken, onu da bir arasam iyi olacak" dedim hızlıca
"Beni daha önce aradın demek" kıkırdaması hala bana çocukluğunu anımsatsa da artık büyümüştü. Lisenin son sınıfındaydı, yaşı ilerliyordu ve benim bunu bir an önce kabullenmem gerektiğini biliyordum. Zamanın ilerleyişi benim elimde değildi, geç olabilirdi.
Telefonu kapattıktan hemen sonra asıl korkulması ve hakkında endişelenilmesi gereken kişiyi aramak için elimi telefondan ayırmadım.
"Alo?" Dedi bir ses
"Nasıl gidiyor küçük turta?" Kıkırdadım
"Abla bu ismi daha fazla kullanmasan iyi olacak." bir süre aynı tıkırtıya benzer sesler kulağıma geldi ardından tekrar konuştu "Arkadaşlarım seni duydu. Beni rezil ediyorsun, senin küçük turtan değilim"
Gözlerimi devirdim "Nesin o zaman?"
"Lanet olsun on beş yaşındayım! Bunu daha sonra tartışsak olur mu? Şu an pijama partimin ortasındayım"
Yutkundum "Ben keyfin nasıl diyecektim.."
"Sen aramadan önce gayet iyiydi" dedi, çok sinirlenmişti, tahmin etmeliydim.
"Üzgünüm, görüşürüz" deyip telefonu kapatmaya yöneldim, bir ses gelmeye devam edince tekrar kulağıma yaklaştırdım "Abla artık kendine zaman ayırmalısın, benden sonra Buğra'yı da arayacağını biliyorum ama arama işte, seni seviyorum iyi geceler"
Telefonu kapattığımda gülümsedim, Buğra'yı çoktan aramıştım zaten. Hala birbirlerini benden kıskanıyorlardı. Kimi daha önce aradığım bile kavga konusu olabilirdi. Evet, pekala. Büyüyorlar ve senin bunu kabul etmen lazım Deniz. Yukarıya doğru baktım, kim bilir belki gerçekten oradadır, "Sen ne yapardın anne?" Diye sordum boşluğa, "Onlar büyüyor ve sen gittin. Daha ne yapmam lazım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Havadar
RomanceHerkesin her şeyi sırasıyla yaşadığı, güzel şeyleri ertelediği bu dünyada düzeni dağıtacak olan en güçlü şey neydi? Sıradan hayatı ufak bir tutku, bir parça şehvet ne denli değiştirebilirdi? Bu bir değişim hikayesi. Sorular bitmiyordu, söylesenize B...