Sıcak bir yaz; aylardan haziran, günlerden salıydı. Dışarıdaki kuş cıvıltılarından insanlar birbirlerini duyamıyordu ama ben kendi iç sesimle gayet güzel konuşabiliyordum. Kavurucu sıcakla birlikte okullar da tatil olunca tatilimi evde koala gibi yatıp kendi kendime konuşarak geçiriyordum.
Lise sonu yeni bitirmiştim. Üniversite tercihleri, okullar, yaşamım derken sürekli düşünüyordum. Kafam yine allak bullak ne yapacağımı bilmiyordum. Oturduğum yerde dakikalar, saatler, günler adeta ışık hızıyla geçiyordu ve ben sadece düşünmekle yetinmiştim.
Daha 17 yaşındaydım ama sanki yılların yorgunluğu vardı üzerimde; çaresiz, bitkin, her şeyden yorgun. Ben zaten stres içindeyken herkesin her şeyin üstüme gelmesi beni iyice yoruyordu. Yıllar yıllar önce küçücük bir kız çocuğuyken şimdi üniversite çağına gelmiştim. Yeni arkadaşlar, farklı ortamlar ve belki de yeni bir ilişki.
Annemin "Kahvaltı hazır, çabuk gel." sözüyle bir an da olsa düşüncelerimden sıyrılıp gerçek yaşama geri döndüm. En azından bir şeylerle uğraşırken düşünmüyordum. Daha sessizdim. Aslında küçüklüğümde nasıl sessizsem şimdi de öyleyim.
Kahvaltı yaptıktan sonra aynı ruh haliyle aynı koltuğa uzanıp yeniden düşünmeye başladım. Tek mutsuz ben miydim? Herkesin hayatı mükemmel de tek sorun bende miydi? Hiçbir şeye artık anlam veremiyordum. Belki de ben hayatımdan şikayet ederken benden daha kötü durumda olup da benim gibi olmak isteyenler vardı ama herkesin derdi kendine tabi.
Liseden kalma görüştüğüm birkaç arkadaşım vardı. Onlar da olmasa gerçekten kafayı yiyecek gibiydim. Sanki onlar da benimle aynı kaderi paylaşıyorlardı. Ya onlar bana ya da ben onlara dert yanardım. Yıllar geçti hala değişen bir şey yok. Tabi yakınlığımız dışında. Bu yakınlık git gide artıyordu.
Bunun dışında bir de her gün söylenen artık yeni bir ilişkinin zamanı gelmedi mi lafıydı. Arkadaşlarım benim de mutlu olmamı istiyorlardı ama benim içimdeki güvenememe korkusu sanki beni ele geçirmişti. Bu yüzden de hayatımda bir erkek istemiyordum. Belki zamanıydı belki değildi ama içimdeki sıkıntı sürekli bir şeylere engel oluyordu ve daha çok üzülmemek için kalbimi herkese kapatmıştım.
Bir yandan böyle düşünüyordum ama diğer yandan da bekarlık sultanlıktır diye kendimi bu duruma alıştırıyordum. Mesela başka arkadaşlarımın da sevgilileri vardı ama pek de mutlu oldukları söylenemezdi. Hep bir baskı altında olmalar, sürekli kısıtlanmalar...
Bunlar bana çok ters durumlardı. Hayatım boyunca çok rahat bir şekildeydim. O yüzden aşkla meşkle de uğraşamazdım. Belki de hayatım boyunca hiç gerçek aşkı tatmadığım içindi.Kim bilir ki belki bir gün ben de...
Aslında bir yandan da diyordum ki "Şimdi lise bitti, sonra da üniversite bitecek. İş bulacağım derken yıllar geçecek. Yani şimdi bir ilişkim olursa yıllar boyunca nasıl sürdüreceğiz? "Hani şu "Ya böyle olursa ne yaparım?" cümlesi var ya, işte insanı tüketen şeylerden biri de bu. Ben zaten güçlü değilim. Çok kötü bir şey olursa biterim düşüncesi insanı daha da kötü bir psikolojiye sokuyor. Seviyorum deyip de sevmeyenler, yalan söyleyenler, terkedenler ya da daha kötüleri. Eğer bir ilişkinin sonu bu şekilde olursa insan intiharı bile düşünebilir. "Ben mi çok saftım, yoksa karşımdaki mi çok akıllı?" Zamanında saçma sapan ilişkilerim olduğu için hep böyle düşünmeye başladım. Yoksa bunlar sadece kuruntu muydu?
Kendi kendime bunları düşünürken bir anda mesaj sesi duydum ve gözüm telefona kaydı. Telefonu alıp almamak arasında tereddütte kaldım. Ya düşüne düşüne delirecektim, ya da gelen mesaja bakıp birazcık da olsa kafamı dağıtacaktım. Tabiki de kolay olanı seçip yavaşça telefona uzandım.
Gelen mesaj kız whatsapp grubundandı. Mesajlar gruptan geldiği için ardı arkası kesilmiyordu. Bir de üstüne hararetli hararetli mesajlar yazılınca ilgimi çekti ve mesajları okumaya başladım. Derya"Kızlaar yeni bir sosyal medya uygulaması keşfettim. Bu çok farklı!" diyince herkes merakla ne olduğunu sordu.
Grubumuzda 'Sap' yani sevgili olmayan Hilal ve ben vardık ama nedense söylenen laflar hep bana doğrultuyordu. Şaka yaptıklarını biliyordum ama sonuçta onlar da benim mutlu olmamı istiyorlardı. Ama sevgilisi olanlar pek de mutlu gibi gözükmüyordu. Tam tersine beni mutsuzluğa itmeye de çalışıyor olabilirlerdi. Şu bahsettikleri uygulamada farklı insanlarla tanışabiliyormuşuz.
Tatilin yararı mı zararı mı diye düşünürken herkes "Hadi ama Elena, bir seferden bir şey olmaz. Nereden biliyorsun? Ya talibini oradan bulursan? O zaman bize teşekkür edersin." Fazla ısrarlara fazla dayanamayıp mesajlardan çıkıp hemen uygulamayı indirmeye doğru yöneldim. En fazla ne olabilirdi ki? Olursa olur olmazsa olmazdı. Ama ben kendimi psikopat olarak gördüğümden ufacık olayları bile fazla büyütebiliyordum.
Belki de gerçekten gerçek aşkı bulacak hepsinden daha mutlu olacaktım. Uzun süreden sonra yeni birini bulmak daha farklı de olabilirdi ama denemekten bir zarar gelmez herhalde değil mi?
Arkadaşlar bu benim ilk hikayem. Başı biraz sakin gidiyor ama okunma durumuna göre ilerde daha farklı olaylar sizi bekliyor. Umarım beğenirsiniz. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGESİZ
RomanceBana sen gerçekten birini seveceksin deseler hayatta inanmazdım. Ben ve aşık olmak... Bunlar bana çok uzak kavramlar ama aşk işte laf söz dinlemiyor. Lakin bir sıkıntı var gibi: DENGESİZ Bu dengesizin aklından acaba neler geçiyor? Ya cesaretini top...