second day

164 12 5
                                    

Hey,
Sana bugün olanları anlatacağım. Duydukların karşısında şaşırabilirsin.

Dün gece yeterince düşündüm. Ama bir karar veremedim. Bir yanım bu işe devam etmemi söylerken diğer yanımda uzak durmamı söylüyordu. Kararımı Sam ile konuştuğumda verecektim. Bu yüzden odasına gittim. Çoktan uyanmışa benziyordu.

"Günaydın." dedi.
"Günaydın."
"Dean, konuşmamız gerek."
"Bencede Sammy"
"Ona yardım etmeliyiz Dean. Bu bizim işimiz. Yeni bir hayat kurduk diyerek sadece kendimizi kandırıyoruz. Bunu, sende biliyorsun."

Galiba ona katılıyordum. İnsanları kurtarmak bizim işimizdi.

"Tamam."
"Ne?"
"Ona yardım edeceğiz Sammy. Tüm bu şeyler bittikten sonra karar veririz."
"Oh, tamam."

Castiel'ın gelmesini bekledik. Birkaç saat sonra kapı çaldı. Gelmişti.

"Düşündünüz mü?"
"Evet, sana yardım edeceğiz."
"Tamam. Hazırlanın."
"Ne? Hemen mi?"
"Evet."

Bu işte bir şey olabilirdi. Ama nedense ona güveniyordum. Tanımadığım birine güvenmek? Ahh, bilmiyorum.
Yola koyulduk. Uzun ve sessiz süren yolculuk sonunda sona ermişti.
Karşımda bir bina duruyordu.

"Burada olduğunu nereden biliyorsun?" dedi Sam.
"Araştırdım. Bakın içeri gireceğiz. İçeride ne kadar şeytan var bilmiyorum. Kendinizi koruyun." dedi ve içeri girdi.
Peşinden ilerledik. İçeri girdiğimizde 4 tane şeytan vardı ama Castiel 2 sini öldürmüştü bile. Yukarı çıktıkça şeytan sayısı artıyordu. Ama bu Lilith'e ulaşmamıza engel olmamıştı.

Karşımda küçük bir kız çocuğu duruyordu. Tanrım! Lilith bir çocuk muydu? Tüm bunları çözmeye çalışırken Castiel konuşmaya başladı.

"Lilith!"
"Castiel. Hoşgeldiniz."

Ne yani bunlar tanışıyor muydu? Bundan bahsetmemişti.

"Seni öldüreceğim." dedi Castiel ve bana işaret verdi.

Colt'u ona doğru tuttum. Tam vuracakken elini kaldırmasıyla Sam ve ben duvara fırladık. Ayağa kalkacak gücüm yoktu ama herşeyi duyuyor ve görüyordum.
Castiel ona doğru yaklaştı. Onu yakaladı ve alnına dokundu. Şeytan öldü. İşte o an hiç bu kadar korkmamıştım. Neyle karşı karşıya olduğumuza dair bir fikrim bile yoktu. Derken aynı şeyi bize de yaptı. Yaklaştı ve alnıma iki parmağını koydu. İşte o an gücüm yeniden geldi. Direk yerde duran Colt'u aldım. Ona doğru tuttum.

"Nesin sen?"
"Ben tanrının bir meleğiyim, Dean." dedi ve yok oldu.

Orada yalnız kalmıştık ve bunu nasıl yaptığını bilmiyorduk.
Eve geldik. Sam sürekli cevabını bilmediğim sorular soruyordu. Dayanamadım ve ona yatacağımı söyledim.
Gerçekten bilmiyorum. Madem onu öldürebiliyordu, bizim yardımımızı neden istedi? Neden Colt ile ölebileceğini söyledi?
En önemlisi de melekler gerçek miydi?

Ona güvenmemeliydim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dean's Blog  ~destiel~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin