O geceyi ormanda geçirdik nöbetleşe uyuyorduk nobetimi erdoya devredip yatmıştım ki korkunç bir gürültü ile yerimden sicradim her birimiz başka bir ağaca sığınmıştik öylece ses geçene kadar bekledik sonradan anladık ki bunlar İstanbula giden jetlerin sesleri işler iyice ciddiye biniyordu bizim ise yemek stogumuz neredeyse bitmiş bir g3 piyade tüfeği ve iki şarjörü bir beylik silahı ilave olarak 2 şarjör 3 tane de el bombamiz vardı bir yol haritası belirlemeliydik Temmuz ayında olmamız ateş yakmamamizi sağlıyordu bu da oldukça işimize geliyordu herkesin uyanık olduğu bir anda dikkatlerini çekmek için
Beyler bir fikrim var dedim işe yaşamıştı hepsi başıma toplandı ve başladım planımı anlatmaya
Aramızdan iki kişi kumsalın bitiminde ki markete gidip ne kadar alabilirse bisküvi tarzı bozulmayacak yiyecek alıyor birde içecek kalan 3 kişi burda bekliyor markete gidecek kısmında ben gönüllüyüm yanımda bir kişi daha gelsin biz beylik tabancasi ile gidelim siz g3 ile nöbet tutun ki biz donmezsek kaybiniz büyük olmasın lafimi bitirdiğimde herkes bir diğerine bakıyordu en sonunda Apo madem sen gönüllüsün yol arkadaşını kendin seç dedi fikir herkesin aklına yatınca sarıyı çağırdım yanıma teker teker helallik aldıktan sonra sarı ile yola çıktık hemen önümüzün sahil olması hem avantaj hemde bir dezavantajdı bizim için olaylardan ötürü sahil bomboşdu ama bir tehlike anında saklanilacak bir yer yoktu bu yüzden belimize kadar gelen cayirlarin arasından yürüme kararı aldık market sandığımdan daha issizdi yapım gereği dikkatli biri olduğumdan market önünde ki geri dönüşüm kasasını daha köye gelirken fark etmiştim ordan bozulmamış bir koli aldım ve silahı çekip markete girdim kutuyu sarıya fırlatıp doldur dedim bende o sırada kapıyı bekliyordum sanki korku filminden çıkmış gibiydik marketde kimse yoktu üstelik tam çok kolay oldu diye düşünmeye başlamışken devriye atan iki asker göründü köşede el hareketlerim ile sarıya sessiz olmasını işaret ettim ve silahı hazırlayarak bir köşeye saklandım tam marketin önünden geçerken
-devre gel şurdan iki soda alalım dilim damağım kurudu
-komutan duyarsa kurşuna dizer bizi devre
-kim s*ker komutanı hem burda bizi nasıl görecek iki soda alıp çıkacağız baksana köy bomboş herkes kaçtı gördüğümüzü de vurma iznimiz var hem
-böyle söylüyorsun ama sahilde karı kovalayan feritden hala haber yok yok oldu lavuk
-boşver neli içersin sen onu söyle
-sen adam olmazsın limonlu getir bana burda beklerim ben
-iyi tamam
Dedikten sonra askerin biri içeri doğru yöneldi çok felaket bir şekilde korkuyordum korktukca da silahın kabzasini sıkıyordum sarı ya baktım asker içeri girdiğinde onun önünden geçecek di beklemesini işaret ettim asker çevresine bakarak dolaba doğru gidiyordu ki tuna arkasından fırlayıp kafa tasını kırmaya yetecek şiddetle vurdu kafasına nerden bulduğunu bilmediğim odun ile asker düşerken yıktığı reyonlardan çıkan sesleri öteki duymuştu içeri doğru koşmaya başladı sarı da koşarak reyonun arkasına saklandı ikinci asker içeri girdiğinde ise doğrudan arkadaşına koştu onu uyandırmaya çalışırken silahımı kafasına dayayıp ses cikarmamasini ve silahı bırakmasını söyledim sarı buraya gel silahlarını al kamuflajlari da şu koli bandını da getir ağızlarını bağlayalım askerler ile işimizi halledip onları depoya kapattiktan sonra marketten çıkarken 2 g3 2 beylik silahı ve şarjör leri 2 karton sigara ve ölene kadar yetecek yemek bulmuştuk üstelik birer asker sayilirdik uzerlerimizde zirhlar ve kasklar vardı her geçen saniye daha da alisiyorduk duruma gruptaki herkes silah kullanmayı hafta sonlari gittiğimiz baraj kenarında ki ormanda öğrenmiştik ama böyle işimize yarayacağı hiç aklıma gelmemişti
-Bunların kaybolduğu anlaşılınca buralari iyice arayacaklar ve yakalanmamiz an meselesi olacak o yüzden bir an önce ormana donmeliyiz beni kafası ile onayladı etrafı kolacan edip marketten çıktık koşarak geriye dönmeye başladık sakladığımız yere geldiğimizde inanmasi güç bir şeyle karşılaştık şaşkınlık 5 kardeşin de suratına düşmüştü izci kamplarına merakı olan Apo taşlarla yaptığı maket kazma sayesinde toprağı kazarak derin bir mahzen yapmıştı uzerlerine de erdo dallarla kamufle ayarlamisti biraz toprak atınca ayırt edilemez kıvama gelmişti onların şaşkınlığı ise üzerimizdeki kamuflaj ve silahlara idi mahzeni gösterip hadi sarayimiza girelim dedim hikaye uzun...