3. Bölüm.

727 25 8
                                    

Khushi'nin ağazından:

Odaya girip kilit sesi duyunca işlerin doğru gitmediğini anlamıştım. Ne kadar bağırsamda kimse cevap vermemişti.

Tam ümidimi kaybedecekken çantamın yanımda olduğunu fark ettim ve çantama baktım ama hüsrana uğradım. Babamın telefonunu yanıma almamıştım. Ne yapcağımı düşünürken birden şimşek çaktı.

Oturduğum yere daha çok sindim. Çok korkuyordum.

Etrafa hızlıca baktım. Küçük ama benim çıkacağım kadar bir pencere vardı. Denemekten zarar gelmezdi.

Çantamı ve cüzdanı yere bırakıp şalımı bağlayıp pencereye çıktım. Dediğim gibi pencereye sığmıştım. Ama bel altım sığmamıştı.

Ne kadar zorlasamda çıkamamıştım. Son şanssımı deneyerek bu safer çıktım ama yağmur yağıyordu. Çıkar çıkmaz hemen ıslanmıştım.

Karşıda bir taksi durağı vardı. Of! Üstümde ıslanmıştı ve düğüne geç kalıyordum. Eğer eve erken gidersem annemden kısa bir dayak yiycektim çünkü yarım saat çoktan geçmişti.

Tam karşıdan karşıya geçerken bana birinin seslenmesiyle olduğum yerde kaldım bana koşarak adını bile zor hatırladığım ayrı zaman da beni kilitleyen adama baktım beni iterek karşıya geçmemi sağladı.

Tam yere düşecekten belimden tutup beni yukarı kaldırdı ve diğer tarafa döndürdü. Fazlasıyla yakındık. Gözleri çok güzeldi. Nefesimi tuttuğumu şimdi anladım ve nefes almaya başladım.

Silkilenerek kendime gelmeye çalıştım ve onu üstümden ittim. Oda olayın şokunu atlatamamıştı.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedim. Gerçekten bu adamı anlayamıyordum. Hem odaya kitliyor hem de kurtarıyordu.

"Tamam o zaman seni bırakıyım da ölseydin." dedi. Bu adam kendini ne zannediyordu.

"Senin ellerinden kurtarılmaktan sa ölürüm daha iyi."

"Bu ne!"

"Senle uğraşamıyacağım benim senden çok işim var."

"Sence seni bırakır mıyım?"

Ben daha olayın şokunu atlatamamışken kolumdan tutup beni sürükledi. Adam durunca bende durdum. Bana dönüp "senin adın ne?" diye sorunca öylece kala kaldım.

Of! Khushi ne var bunda sadece adını soruyor.

"Khushi" adam daha fazla beklemeden beni zorla götürüyordu ki benim sorumla tekrardan durdu.

"Senin adın ne?"

"Arnav" dedi. Doğru ya! Mabette yanında duran kadında arnav demişti.

Bu kez yolda yürürken hiç konuşmamıştık. Geldiğimiz yer her an yıkılcakmış gibi duran bir evdi. Beni içeri sokup kapıyı tekrardan kilitledi " yinemi " derken yere oturdum. Annem beni ne kadar merak etmiştir diye düşünmeden edememiştim. Acaba ablam şuan ne yapıyordur, Düğün olmuşmudur düşünmekten deli olmuştum.

Birden yukardan bir çıtırtı geldi. Galiba burası eski bir inşaattı.

Burada ne yapcağımı düşündüm ama bir şey bulamadım. Sıkıntıdan patlıyordum. Tanrım! Burada yapcağım ben.

Bir kez daha yukardan çıtırtı gelince korkmaya başladım. Ayağa kalkıp biraz etrafa baktım. Kaçmak için bir delik arıyordum.

Ve birden kapının açılmasıyla tavan çökmeye başladı. Arnav bana doğru koşarken orada öylece duruyordum. Tavan tam üstüme düşüyorken arnav belimden kavrayıp beni çekti. Aşırı bir şekilde yakındık.

Bu olayı bir kez daha yaşadığımızdan yine nefesimi tutmuştum. Bu alışkanlığı bırakmalıydım.

Kaç dakika böyle durduğumuzu bilmiyorum ama ilk ayrılan ben olmuştum. O da kendine gelip geri çekilmişti.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen! İlk önce beni bir yere kapattın daha sonra oradan güç bela kurtuldum ama sen yine beni yakalayıp herhan yıkalacakmış gibi duran bir inşaata getirdin ve neredeyse öluyordum ve-"

"Sus! Artık senin hiçmi suçun yok! İlk önce mabette yakınlaştın çünkü şirkete yakın olmak için bilgileri alıp başka şirketlere satıcaktın. Bende göz yumcaktım ha! Beni sen kendin gibi üçüncü sınıftakilerle karıştırma beni ve şimdi git! Bir daha gözüme gözükme."

Gözlerim dolmuştu. Ben sadece cüzdanı düştü diye ona vericektim. Oysa olaylar nerelere taşınmıştı. Şimdide bir casus olduğumu söylüyordu. Bu kadarı fazlaydı. Benimde bir gururum vardı ve ben böylece kalamazdım. O yüzden dik durmaya çalışıp söyleyeceğim kelimeleri toparlamaya çalıştım.

"Sen galiba aklını kaçırmışsın ben sadece cüzdanı verecektim. Oysa sen neler düşünmüşsün. Senin için ablamın düğününden vazgeçmiştim hemen cüzdanını verip gelecektim ama sen beni oyaladın şimdi seninle olduğum zamana acıyorum. Asıl şimdi ben gidiyorum anlamışsındır ki seni görmeye tahammülüm yok o yüzden çekil yolumdan."Bunu beklemiyor olacak ki yüzü afallamıştı tam yanından geçiyorken beni durdurdu. Arnav'mıdır nedir hem git diyo hem de durduruyor.

"Sen şimdi casus değilmisin?"

"Sence dışardan öyle mi görünüyorum?"

Sinirle soludu"ama adam bana demişti ki sare giyen bir casus var."

"Ve sende beni o casus sandın?" birden kahkalara boğulmuştum. Arnav bey şaşkın görünüyordu.

"Gerçekten tam bir aptalsın onun benim olduğuna nasıl inanırsın bu arada hangi casus sare giyer ki!"

Tam o esnada telefon çalmıştı. Arnav telefonu açıp "efendim akash" dedi.

"Evet yarın Delhi' ye dönüyorum."

"Tamam yarın görüşürüz." deyip telefonu kapattı ve bana döndü.

"Bu yanlış anlaşılmadan kurtulduğumuza göre bir daha görüşmemek üzere." deyip oradan gitti. Demek yarın Delhi'ye dönüyordu. Aman! Banane giderse gitsin deyip oradan çıktım.

Çantamı almadığım için yüreyerek gitmek zorundaydım.

Yürerken tek sorunum şuydu:

Acaba eve gidince ne yapıcaktım.

Merhaba! Bölüm geç oldu biliyorum ama bir türlü fırsat bulamadım. Umarım beni anlıyorsunuzdur.

Bu arada yorum ve votelerinizi bekliyorum.

Kitabla ilgili düşüncelerinizi yazmanızı bekliyorum.

Bir daha ki bölümde görüşmek üzere!😊😊

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 27, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Garip AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin