2.BÖLÜM

66 5 2
                                    

Herkese merhaba arkadaşlar yeni bölümle karşınızdayım. Biliyorum biraz uzun oldu ama köydeyim ve interneti zor buluyorum. Voteleri eksik etmeyin. Bu bölümü çok zor yazdım. Kaç cümleyi silip silip düzeltmişimdir. Her neyse uzatmayayım. İyi okumalar.

Tuğçe'yle oturduğumuz sandalyelere daha da yayılıp telefonlarımızı kurcalamaya devam ettik. Okuldan yeni çıkmıştık ve her zaman ki bizimkilerle kafeye geldik.

Bizim grup 4 kişiden oluşuyordu. Kaan, Görkem, Tuğçe ve ben.

Kaan aramızda en aklı başında olanıydı. Koşulsuz güvenirdim. Abi kardeş gibiydik.

Görkem, hödüğün tekiydi. Çapkınlıkları yüzünden düzenli bir ilişkisi de olmuyordu. Ama en cana yakınımız da oydu.

Tuğçe zaten en bestim anlatmama gerek yok ama kısaca üzerinden geçeyim. Mert hıyarıyla 2 yıllık beraberliği vardı ama saçma sapan bir bahaneyle Mert ondan ayrıldı. O da arkadaşımızdı ama Tuğçe'yi ağlattığı için hiçbirimiz artık yanımızda istemedik.

Ben bitmiş olan meyve suyumu hala ısrarla içmeye çalışırken, çıkan ses den rahatsız olmuş olmalı ki Görkem kaşlarını çatıp elimdeki meyve suyunu aldı.

"Allah aşkına parayı ben vereyim git yenisini al. Bitti işte bu neyin ısrarı."

"Sanane benim meyve suyumu ısrarla içmemden." Bende ona kaşlarımı çatıp elimi içeceğime uzattım ama Görkem izin vermeyip çöp kutusuna fırlattı ve az önce söylediğimi düzeltti. "Biten meyve suyunu."

Gözlerimi devirip ayağa kalktım. "Nereye."

"Ebene." Bana bu kızın problemleri var bakışı atan Görkeme dilimi uzatarak karşılık verdim ve beni dövmemesi için hızlıca kasa da siparişleri veren ablaya ilerledim. Sıra bana gelince bu sefer meyve suyu yerine sprite istedim. Kadın dolaptan çıkardığı kutu sprite'yi kutu bardağa boşalttı. Lan kahve istemedim. Salak mı bu kız? Bir şey demeyip uzattığı bardağı aldım.

Çalan telefonumu ceketimin cebinden çıkarmaya çalışarak arkamı dönmemle olan oldu. Bir çocuğa toslamıştım ve kötü olansa elimdeki kutu bardağın kapağı nasıl olduysa açıldı ve içecek çocuğun siyah tişörtüne döküldü.

Ben olanlara gözümü pörtleterek bakarken çocuk olayın şokuyla başını sprite'li tişörtünden kaldırıp bana baktı. Yüz hatları keskindi. Kahverengi gözlerinden ateş saçılıyordu. Sanırım sinirlenmişti. Gerilmiş yüzü bu dediğimi doğruluyordu.

"Ben çok özür dilerim. Allah kahretsin çok sakarım. Cidden isteyerek olmadı. Yani isteyerek bir şey yapmam zaten ben. Kim isteyerek yapar ki. Heme-" Alelacele konuşurken lafımı böldü.

"Lan bir sus! Zaten üstüm yapış yapış oldu, bir de çeneni çekemem."

"Ama cidden isteye-"

"Anladık isteyerek olmadı!" Bana bağırmasını es geçip yan taraftaki masanın üzerinden ıslak mendil ve peçete aldım. Çocuğun üzerinden yapışkanlığı gitsin diye ıslak mendille tişörtünü temizlemeye çalışırken kolumu tutup temizlememi engelledi. " Kızım sıçtın bir de sıvıyorsun. Islak olmayan yerleri de ıslattın!"

Bana ikinci defa bağırmasıyla ellerimi çektim. Ve bende bağırmaya başladım. " Ne bağırıyorsun be! Burada yardım etmeye çalışıyorum, gelmiş sinirlenip beni azarlıyor, çocuğa bak!"

"Üstüme soktuğumun içeceğini döktün, bırak da sinirleneyim! Ayrıca sen yardım etmiyorsun, sen bok ettiğin tişörtü daha da bok hale getiriyorsun!" Bu seferki sesinin dozu daha da yükselince sinirlenmiştim ben de. O kadar özür diledim. 'Tamam' diyip git işte suç ben de değil ki. Tamam, azıcık ben de ama bu onun bağırmasını değiştirmiyor. Yanımızdan geçen kızın elindeki kahveyi alıp çocuğun tişörtüne bodoslama döktüm. Çocuk gözlerini büyütüp, ateş saçan gözlerini üzerime dikti.

GENÇLİK ÖKÜZÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin