BU HİKÂYE ELİF VE BEYZA'NIN BİRLİKTE YAZDIĞI FANTASTİK BİR HİKAYEDİR. HAYAL GÜCÜNÜZÜN SINIRLARINI ZORLAMAYA HAZIR OLUN.YORUMLARINIZI BEKLİYORUZ. ;)
**
Bundan yüzlerce yıl önce, Dünyadan onlarca ışıkyılı uzaklıkta başka bir Dünya vardı. Şelalelerin süslediği yeşilliklerle dolu, müthiş bir güzelliğe sahipti. Sarakarta deniliyordu bu gezegene. Dünya'dan tek farkı, yaşam ışığının çabuk sönmesiydi.
Çok büyük bir göktaşı burunlarının ucuna gelene kadar Sarakartalılar onu fark edememişti. Varlığının farkına vardıkları zamanda ise Sarakarta çoktan tuzla buz olmuştu. Bu da, tüm halkın ölümüne sebep olmuştu.
Ama kurtulan iki kişi vardı. Sarana ve Skarta...
Sarakarta'nın iki büyük efendisi.Hayatta kalabilmek ve nesillerini devam ettirebilmek için yeni bir gezegen bulmalıydılar.
En az Sarakarta kadar güzel, yeşilli mavili başka bir gezegen daha bulup oraya yerleşmeliydiler.
Günlerce, hatta aylarca aradı Sarana ve Skarta, yaşanılabilecek bir gezegeni. Hepsi ya çok sıcaktı ya da çok soğuk. Ya atmosferinde öldürücü gazlar vardı ya da ihtiyaçları olan oksijeni karşılayamayacak kadar az yeşilliğe sahipti.
Artık gezegensizliğe dayanamayacakları zaman Dünya'yı gördüler. Yeşili, mavisi, Güneş'i, Ay'ı ile Sarakarta'dan çok daha güzel bir gezegen bulmanın mutluluğunu yaşadılar. Burası onların yeni evi olmalıydı, soylarını devam ettirecekleri yeni yer.
Ama her şey umulduğu gibi gitmiyordu. Dünya doluydu.
Çoktan insanlar, bu güzel gezegende yaşamaya başlamışlardı. Sarana ve Skarta ise insanlardan nefret ederdi.Onların yaşadıkları o güzelim gezegene verdikleri zararlarla evrende sadece amaçsızca yer kaplıyorlardı. Hepsi alçak birer manyaktan başka bir şey değildi onlar için.
Düşündüler. İnsanları gezegenden kovacak kadar güçlü değillerdi. İki kişiydiler. İnsanlardansa milyonlarca vardı. Ama gidebilecekleri ikinci bir gezegen daha olmadığından buraya mahkumlardı.
Dünya'da yaşamaya mecburdular.
Ama insanlarla birlikte yaşamaya değil!İşte tam da bu yüzden, insanlara olan nefretleri yüzünden yeryüzünden 2 kilometre yukarıda, bulutların üzerine kendi şehirlerini inşaa etmeye karar verdiler.
Ama akıllı olmalılardı.
Kendi soylarını devam ettirmeye yönelik bir planları vardı. İlk önce bulutların üzerine, devasa bir şato yaptılar. Burası hem onların evi hem de gelecekteki soylarının okuyacağı okul olacaktı. Derslikleri düzenleyip güçlerini kullanmayı öğrenmeleri için gereken her şeyi hazırladılar. En son rütuş olarak şatoyu insanların görmemesi için görünmezlik büyüsüyle kapladılar.
Tek eksik... öğrencilerdi.
Sarana'nın hazırladığı oklar bu iş için biçilmiş kaftandı. Sarana'nın zeki bir kadın olduğunu istemsizce düşündü Skarta. O, bu Evrendeki en güzel, en zeki, en yetenekli kadın olmalıydı. Skarta eşiyle gurur duyuyordu.
Okları ellerine alıp yeryüzündeki insanları daha rahat görebilecekleri bir yere gittiler. İkisi de okların ucuna kendi güçlerinden birer parça yerleştirdi ve görünmez okları insanlara doğrulttular. Sarana kadınlara, Skarta erkeklere ok atmaya başladığında ikisi de gülümsüyordu.
Kendi ütopyalarını yaratmışlardı. Artık bir evleri, okulları vardı. Şimdi ise gereken tek şey zamandı.
Oklarla vurdukları her insandan doğacak çocukların biri SARAKARTALI olacaktı.
Türlerinin devamı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarakarta
FantasyBu bir gökyüzü şehrinin, diğerlerinden farklı olan 100 çocuğun serüveni. Gökyüzü savaşçılarının, aşkla karışmış, kana bulanmış kurtuluş hikayesi... "Ve güç, içinde bir yerlerde. Onu kullanman lazım. Hem de hemen!" NOT: İÇİNDE TADINDA AŞK DA BULUNUR...