☆1.Bölüm☆
Doktor, hastalığıma çözüm bulamamasının verdiği yenilmişlik hissiyle konuşmaya başladı. Mavi parlak gözlerini annemin titreyen ellerine dikmişti.
"Ben bu kadar uzun süren doktorluk hayatım boyunca adını koyamadığım bir vakayla ilk defa karşılaşıyorum. Yurtdışındaki doktorların gönderdiği sonuçlarla, kendi izlenimlerimi sayısız defa karşılaştırdım, inceleyip yeni analizler yaptım." durdu, derin bir nefes aldıktan sonra devam etti.
"Ah!üzgünüm. Halsiz hissetmesi dışında başka hiç bir belirti göstermiyor. Yurtdışında ve Türkiye'deki sayısı az olan bazı hastalar aynı şikayetten doktora gitmişler fakat hiçbiri Nehir'inki kadar ciddi değil."Annem kafasını bana doğru çevirmedi bile, donuk bakışlarımdan başka bir karşılık alamayacağını o da biliyordu. Lanet olsun! Ben de destek almadan ayakta durabilmeyi, hemen kalkıp ona sarılmayı ve yanaklarına nefret ettiği ıslak öpücüklerden bırakmayı istiyordum. Ama tek yapabildiğim vücuduma gereksiz ilaçları sanki bir deney faresiymişim gibi enjekte eden bu aptal doktorun dezenfektan kokulu odasında oturmaktı.
Yaklaşık bir aydır kolumu kaldıramayacak kadar yorgun hissediyordum. Bazı günler babamın maddi açıdan iyi olmadığı bu dönemde bile tonla para döktüğü okuluma gidebilecek kadar iyi, bazı günlerde ise göz kapaklarımı bile açamayacak kadar bitkindim. Hastalığımın başlarında ailem de benim gibi çok fazla önemsememişti. Bir gün ayaklarım bir anda beni taşıyamayıp yere düştüğümde durumun ciddiyetinin farkına varabilmiştik. Devletin de yaptığı yardımla hastalığımın çaresini ilk önce kendi ülkemizde aramıştık.
Bir sonuç alamayınca Almanya'daki amcamın maddi yardımlarıyla oradaki profesörlere gitmiştik. Hiçbirinden ne iyi olacağıma dair bir umut, ne de hastalığıma dair içimizi rahatlatacak bir bilgi alabilmiştik. Hastalığımın ismi bile belirsizdi!
Annem boynunu bükmüş,hıçkıra hıçkıra ağlıyordu,birkaç damla yaşı dudaklarından boynuna doğru süzüldü.Onu böyle yaşlanmış ve hiç olmadığı kadar yorgun görmek istemiyordum. Yutkunarak kuru boğazımı ıslattım.
"Anne,iyi olacağım" Annem bana bakıp gülümsemeyi denedi. Umutsuzdu. Biliyordum.
Doktor Vasıf Bey işe yaramayan tavsiyelerine yenilerini eklerken, ben de uyuşmuş zihnimi mutlu edebilecek şeyleri düşünüyordum. Belki hareket edebildiğim günlerden birinde olsaydım daha iyi hissedebilirdim. Hatta bugün raporlu olduğum okuluma bile gidebilirdim. Çevremde kalmış birkaç arkadaşımla zaman geçirebilir, derslerde kafamı yana yatırıp sevdiğim çocuğun güzel yüzünü izleyebilirdim.Ben düşüncelerimle boğuşurken annem yorulmamam için hastane girişinden aldığı tekerlekli sandalyeye oturmama yardım etti.Doktor buruk bir tebessümle bana bakıyor ve yardıma ihtiyacımız olacağını düşünmüş olacak ki ayağa kalkmış, sandalyenin yanında dikiliyordu.
Annem "Yardımlarınız için teşekkürler Vasıf Bey" diyerek kibar bir şekilde gülümsedi. Göz makyaji akmış,gözyaşlarını silmeye çalışırken de yanaklarına iyice yaymıştı o renk bulamacını.
Doktora gülümsemedim çünkü hiçbir işe yaramadığı halde tonla parayı alacak kadar kurnazdı. Annemin tekerlekle uğraştığı ve ne yaptığımı göremeyeceği bir anda doktora dilimi çıkarttım ve koltuğa iyice yaslandım.
Arkamızda şaşkın bir surat bırakarak oradan ayrıldık. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra arabayı apartmanın önüne parketmiş, koluna girdiğim annemle asansörden çıkıyorduk. Eve girdiğimizde annem beni odama kadar götürdü ve üzerime pijamalarımı giymeme yardım etti.Saçlarımdan öpüp kulağıma doğru iyi olacağımı fısıldadıktan sınra akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarakarta
FantasíaBu bir gökyüzü şehrinin, diğerlerinden farklı olan 100 çocuğun serüveni. Gökyüzü savaşçılarının, aşkla karışmış, kana bulanmış kurtuluş hikayesi... "Ve güç, içinde bir yerlerde. Onu kullanman lazım. Hem de hemen!" NOT: İÇİNDE TADINDA AŞK DA BULUNUR...