"Yakalanan hırsız" Bölüm-1

293 53 27
                                    


Merhaba arkadaşlar bu benim ikinci kitabım ve beğeneceğinizi umuyorum öncelikle şunu belirtmek istedim, bu kitap alıntı yada bir başka kitabın benzer bir hikayesinden yararlanmadı. Hepsi benim hayalim ve benim kurgumdur.

Medya; Esila Arkın

Bölüm şarkısı; Demi lovato- stone cold

İyi okumalar <3

***

Bugün yine her sabah olduğu gibi uyanır uyanmaz kardeşimin yaşayıp yaşamadığını kontrol ettim.
Onun öleceğinden o kadar korkuyordum ki o korku içime adeta kalbime ok saplarmış gibi işliyordu hergün.

Kardeşimin kanseri yenebilmesi için ameliyat olması lazımdı. Ameliyat parası da 500.000 bin dolardı.  Elimi cebime atsam en fazla sadaka parası çıkacağından kendimce bi karar almıştım. Zengin ve varlıklı insanların evlerinden sadece değerli antikalar alıp çıkacaktım. Tabi bunu onlar evdeyken değil, kimsenin evde olmadığı vakit yapıcaktım. Onlar zengin ve kibirli insanlardı benim gözümde bu yüzden zararsız ve fakir insanların paralarına göz dikemezdim. Yaptığım yanlıştı ama kardeşim için değerdi.

Eslem'in kahvaltısını hazırladım. Uyanınca alnından öpüp Emine teyze ile birlikte oturmasını benim ise işim olduğunu, akşam üstü geleceğimi söyledim. Anlayışla başını salladı. Emine teyze evsiz bir kadındı. Astım hastası olduğundan onu evime aldım. Ben onu bulduğumda, kimsesi yoktu. Durumu da kötüydü dayanamadım ve bizimle birlikte yaşamasını istedim ondan. En azından kardeşimle ve benimle birlikte vakit geçirebilirdi. Bize manevi yönden çok destek oluyordu iyi bir kadındı.

Bende bir cafe dükkanın da bulaşıkcılık yapıyordum. Bi kaç haftalık izin aldım kardeşim için. Kardeşime bakmak benim görevimdi ve onun için dünyalarımı verebilirdim. Sadece o hep yanımda olsun yeterdi.

Yine belirlediğim evinden değerli antika alacağım kişi zengin bir iş adamı Derin Uygun'un evine gidecektim. Ne zaman evde olmadığını ve hangi günler, saat kaçta işe gittiğini öğrenmiştim. Yakalanmamam için bunları bilmem lazımdı.

Yola çıktım ve, taksiye binip o evin tarifini verdim.

Gözüm umutsuz bir şekilde dışarıya ilişirken yaşadığım şeyler gözümün önünden geçiti. Hele o kardeşimin gece uykularından uyanarak 'abla ben ölücem, yardım et lütfen' demeleri bir türlü hafızamdan çıkmıyordu. Onu her böyle gördüğümde ben odama çekilip hıçkıra hıçkıra ağlardım. Ama gözümün önünde kardeşimin ölmesine de izin veremezdim. Gözlerim yine dolduğunda kendime güçlü olmam gerektiğini söyledim ve toparlanmayı denedim. Bunu yapmak zorundaydım çünkü başka çarem yoktu.

Taksiciye o evin yakınlarında durdurmasını söyleyip parayı uzattıktan sonra arabadan indim.

Kafama kar maskemi geçirip evi kontrol etmeye başladım. Baştan aşağı siyah giymiştim. Siyah tişörtüm, kar maskem, siyah pantolon ve botum tam bir uyum içerisinde dışardan bakan biri beni bir erkek sanacağından emindim.

Evin arka kapısında hiç bir görevli yoktu ön kapıda da olmamasına rağmen arkadan girecektim. İşimi sağlama almalıydım. Bahçenin güzel olduğunu bilmiyordum. Adeta çiçekler cennetiydi. Yavaş yavaş ilerlerken evin çevresini kontrol ettim. Her an birinin çıkma ihtimali vardı. Ve bu sefer içimde bir korku vardı.

Arka kapının kilitli olmasıyla pencerenin aralığından elimi soktum ve içeriden kolu aşağı indirdim. Pencere girebileceğim derecede açılınca elimi çektim ve tek bacağımı camdan uzattım. İçeriye rahatça girerken evin havasında bir zenginlik sezdim. Ev resmen "ben zenginim" diye bağırıyordu.

İçeride hiç görevli yoktu yada ben seslerini duymuyordum. Kameraların olma ihtimali umrumda değildi. Odaların olduğu üst katlara çıktım.

En pahalı olacak antikalara göz atmaya başladım. Bir odaya girdiğimde kapı kitliydi, bende farklı odaya yöneldim. Başka bir odaya girdiğimde küçük ama değerli bir saat gözüme çarpmıştı. Açık sarı bakır renginde ve kenarları gümüş süslemeleri ile saat çok mükemmel görünüyordu. Bu eve ucuz eşya alınmayacağından tahminim kadarı bu saat 50.000 lira edebilirdi.

Saati yerinden alarak yanımda getirdiğim siyah çantamın içine attım. Çantamın iplerini çekerek ağzını kapattım. İşte bu kadardı! Derin bir nefes çekerek odadan dışarıya çıktım.

Merdivenleri kullanırken dikkatli iniyordum düşmemek elde değil gibiydi. Merdivenler ardında tok sesi bırakırken, soğuk kenarlıklardan destek alarak aşağı kata geldim.

Salona indiğimde ilk korku dolu anlarım başlayacaktı sanırım. Bir çift deli gibi bakan gözlerle karşılaştım.

Her bir hücrem korkuyla irkilirken ne olduğunu anlayamadan ani bir hızla üzerime saldırdı. O an çığlığı basamadan edemedim. Besbelli boku yemiştim. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Sırtımı göğsüne dayamış ve eliyle boğazımı nefes alamıcak kadar sıkıyordu.

"Senin benim evimde ne işin var lan!!!"

Adeta kulağıma kükredi. Ne yapcağımı bilmiyordum. Çırpınmaya çalıştım. Olmadı. Elini boğazımdan çekmeye çalışıyordum ama ben çekmeye çalıştıkça o daha sıkı kavrıyordu.

Nefes alamıcak duruma geldiğimde öksürerek zar zor kelimeleri bir araya getirerek konuştum.

"Ne-ne-fes.. ala-mıyorum!"

"Seni buradan sağ çıkaracağımı mı sandın?"

Boğazım öksürmekten yırtılmış duruma geldi. Nefes alış-verişim yavaşlıyordu.

Gözlerim kararmaya başlamıştı ki birden ellerini serbest bırakarak bedenimin anında yer ile buluşmasını sağladı. Ellerim zemine sertçe çarparken korku tüm bedenimi ele geçiriyordu her saniye.



-Bölüm sonu - ve her şey açıklamada belirttiğim gibidir okumaya devam edin değerli okuyucular. <3

HırsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin