Ben Şermin'in yanında oturuyordum , Akif ve
Dicle de yan yana oturuyorlardı. Yemeklerimizi yerken Dicle bizler
hakkında sorular sormaya başladı... "Konakta hep 2 kişi mi
yaşayacaksınız , aile büyükleriniz ya da kardeşleriniz gelecek mi
?" diye sordu. Ben kimsenin gelmeyeceğini söyleyecektim ki
Şermin lafa atıldı. "Hayır hep bu şekilde olacağız." dedi... Zaten
ikimizin de kimi kimsesi yoktu... Ama Şermin lafı bana
bırakmıyordu bir türlü. Dicle'nin soruları devam ediyordu. "Genç
çiftsiniz yakında bir evlat sahibi olabilirsiniz umarım." dedi...
Şermin bu sefer bir şey dememişti... Morali bozulduğu belliydi.
"Dicle hanım , Şermin ile benim çocuğumuz olmuyor... Bu bahsi
kapatabilir miyiz ?" dedim. Kadın bozulmuştu... Kocası Akif ona
dirseğiyle dokunup kapat çeneni der gibi bir ifade takındı. Dicle
özür dilemişti... Şermin yüzüne yalandan bir gülümseme takınıp
önemli değil demekle geçiştirdi her şeyi. O gün yağmur yine gün
boyu devam etti... Akif ve Dicle'ye işe alındıklarını kahvaltıdan
sonra söylemiştik. Ceplerine bir miktar para koyup onları
Büyükada pazarına yolladım. Evde yemeklik pek bir şey yoktu ,
Şermin'le büyük salonda oturup sohbet etmeye başladık.
Şermin'e bu ani ruh değişiminin nedenini sordum... Dicle'ye birden
kanının ısındığını ve işlerini iyi şekilde yapacak insanlar olduklarını
söyledi. Dediklerinde haklıydı , işlerini iyi yapıyorlardı ve gerçekten
kanı ısınmıştı. Biz bize konuşurken bir gariplik yoktu Şermin'de...
Biz konuşmaya devam ederken alt kapı açıldı. Dicle ve Akif'in
geleceğini düşünüyorduk.Üst kattan seslendik , ses gelmedi.
Şermin merdivenlerden aşağı indi... Ses hala yoktu. Ben de
arkasından indim , merdivenlerde karşılaştık Şermin alt kata
inmeye korkuyordu.Ben merdivenleri indiğimde sokak kapısı açıktı.
Ancak ne içerinden ne de dışarıdan bir ses gelmiyordu. Kapıyı
kontrol etmeye gittiğimde kapıda kan kırmızı renk taze bir boya
olduğunu gördüm... Boyaydı ama boya kokusu yoktu üstünde.
Hatta herhangi bir kokusu yoktu... Dışarıdan birisi görse kesinlikle
kan sanabilirdi. Değişik bir işaret vardı... Bir yuvarlığın içinde bir
nokta vardı.Bu noktanın tam ortasında da siyah bir nokta. Şermin
aşağıya inmeye korkup yukarı çıkmıştı , hırsızlar ve kundakçılar
onu çok korkuturdu. Ben bu işarete dikkatlice bakarken birden
Akif'in sesini duydum. "Bu bir uyarı işareti Rüzgar Bey." dedi...
Arkamı döndüğümde Akif ve Dicle de benim gibi o işarete
bakıyordu. Dicle birden evin içine girip mutfağa doğru yöneldi. Ben
Akif'le kalmıştım , "ne demek bu uyarı meselesi ?" dedim...
"Genelde geceleri zina olan , günahlar işlenen , içki içilen evlere
çizerler... Ancak neden böyle bir şey yapsınlar anlamadım." dedi.
Ben de anlamamıştım... Şaşırmıştım.Çünkü Büyükada halkı son
derece saygılı ve nezih insanlardan oluşuyordu üstelik o söylenen
şeylerin benim evimde yapılması imkansızdı. Akif bana dönüp
"Nalburdan aynı renkte boya alıp kapıyı boyarım , dert edinmeyin."
dedi ve gitti. Ama bu olay canımı sıkmıştı.
Üst kata çıktım... Şermin meraklı gözlerle bana bakıyordu. "Ne
oldu ?" diye sordu... Mahalleden bir kaç serserinin gündüz saati
sarhoş sarhoş kapımıza çattığını söyledim. Ne kadar inandı
bilmiyorum ama o an inanmış görünüyordu... Kapıya bir köpek
dikmemizin iyi olabileceğini söylemişti.Bu fikir benim de aklıma
yatmıştı , hem geceleri bu ıssız konağı korur hem de bize
arkadaşlık edebilirdi. Gün içinde sokağa çıktık , Şermin yağmurda
yürümeyi severdi. Adadaki balıkçılardan birinin önünde durduk.
"Limanda yavrulayan köpek var mı ?" diye sorduk... "Ne için ?"
diye cevap verdi. Şermin "Evde beslemek için... " dedi... Balıkçı
yanımıza geldi ve yeri tarif etti... Orda henüz 1 yaşına yeni gelmiş
bir kurt köpeğinin olduğunu ve evlat edinmek için bir miktar para
vermemiz gerektiğini söyledi. Biz Şermin ile gidip köpeği aldık...
Akıllı uysal bir hayvana benziyordu. Gece olup onu bahçeye
besledik , Akif iyi kötü bir kulübe yapmıştı bile. Dicle ise köpeğin
yanına hiç gitmemişti... Hatta köpeğin değdiği yağmurluğuma bile
elini sürüp askıya kaldırmamıştı. Gece iyice çökmüştü , günün
yorgunluğunu atmak için herkes erkenden çekilmişti odalarına...
Pencereden köpeğe baktım , gayet rahattı. Akif'lerin odalarının
lambası da yanıyordu , bir sıkıntı olmazdı. Şermin uyumaya
geçmişti bile , ben de yanına kıvrıldım... Gece saat 2 gibiyken
Şermin'in yanımdan kalktığını ve lavaboya gittiğini hissettim... O an
uyku sersemiydim , ancak bir yerden sonra uykum açıldı ve
Şermin hala yanımda değildi. Lavabonun ışığı da hala yanıyordu.
Kalkıp lavaboya göz atmaya gittim , Şermin sadece aynaya
bakıyordu... Aynada kendi gözlerinin içine bakıyor ve dişlerini
sinirle sıkıyordu. Ben lavabo kapısından başımı içeriye uzattığımda
o uyku sersemi hali geçti ve birden korkuyla zıpladı... "Ne
yapıyorsun burda Şermin ?" dedim... "Uyku sersemi öylece
dalmışım aynaya karşı.." dedi... Bir gariplik yok gibiydi
konuşmalarında ama az önceki hali çok garipti. Yatağa geri dönüp
uyuduk.Şermin'in gözü sürekli lavabodaydı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR BEY KONAĞI
HorrorOkuyacağınız dosya 1980'li yıllarda yaşanmış bir olayı konu alacaktır. Rüzgar Bey'in (Bu onun bu hikayede kullanacağımız takma ismi , geri kalan kişilerin isimleri gerçeğiyle aynıdır.) anlatacağı bu dosya geçmişte yaşanmış olan bu vakaya ışık tutaca...