Şermin'e bakıp "Neden lavaboya bakıyorsun ?" diye sordum.
"Bilmiyorum , orada birileri var... " dedi. "Nasıl yani lavaboda mı ?"
diye sordum... Aynaya bakarken kendisinin kendisine seslendiğini
söyledi... "Aynadaki ben , gerçekteki bene seslendi... Ben ilk kez
böyle bir şey yaşıyorum Rüzgar." dedi... Çok yorgun olduğunu ,
yorucu bir gün geçirdiğimizi söyledim.O dönem böyle şeylere
inanmıyordum ve eşim de çok normal davranışlar
sergilemiyordu.O yüzden çok üstünde durmadım. Şermin bu gece
salonda uyumamızı teklif etti... Kırmadım , korkularının üstüne
gitmesini yıllar önce söylemiştim ve bu konudan büyük kavgalar
etmiştik. Kendisini rahat hissetmesi için göz yumdum. Salona
inerken konağın kapısının önünde 1-2 kişinin olduğunu gördüm...
Şermin merdivenlerden inmişti alt kattan "Ne oldu ?" diye seslendi.
"Köpeğe yem vermeliyim." gibisinden bir yalan söyleyip bahçeye
doğru yöneldim... Kapıyı boyayanların bunlar olduğunu
düşünüyordum çünkü. Şermin salona yatağı kurarken ben kapı
önüne çıktım. Kimse yoktu... Garip olan kısım ise az önce yanan
sokak lambasının ben inince sönmüş olmasıydı , sanki birileri bir
şekilde etrafa göz atmamı istemiyor gibiydi. Köpeğe baktım ,
huysuz gözükmüyordu.Çevrede yabancı birileri varmış gibi
davranmamıştı. Kapıları iyice kitleyip üst kata çıktım... Şermin
ayaktaydı. "Yatak odası... " dedi. "Birisi benim sesimle bana
sesleniyor... "
Alt kattan Dicle ve Akif ayaklanmıştı... "Neler oluyor Rüzgar Bey ?"
diye seslenmişti Akif... Cevap vermedim. Şermin korkuyordu.
Bembeyaz olmuştu , korkudan tırnaklarını yiyordu... "Sakın ha ,
sakın ha çıkma oraya." dedi. Dicleye seslenip Şermin'i yanına
çağırmasını söyledim. Akif ile birlikte yukarı çıkıp Şermin'i aşağıya
indirdiler. Ben de en üst kata , yatak odasına çıkmak üzere
merdivenlere yöneldim. Odada bir gariplik yoktu , sağda solda her
şey normaldi. Ancak nedense odadan sürekli takırtı sesleri
geliyordu... Bir evde bir şeyler gece vakti neden takırdayabilirdi ki
? Bunca zaman duymaya alıştığım takırtılar o an bana şüphe
noktaları olarak geliyordu. Odada bir şey yoktu , odanın gördüğü
lavaboya doğru ilerledim. Lambası kapalıydı , açtım ama
yanmıyordu. "Ampül patladı heralde" diye düşündüm , yatak
odasının ışığı lavaboyu çok az aydınlatıyordu. Lavaboya girdiğimde
duş perdesinin ıslak olduğunu gördüm... Şermin duşa falan
girmemişti , üstelik yerler de nemliydi. Tavanlarda da nemlilik
vardı... Tavandan aşağıya damla damla su damlıyordu. Akif'e
seslendim , hızlıca lavabonun olduğu kata geldi. "Büyük ihtimalle
yağmurdan dolayı kaçak oldu beyim , bu gece bir şey yapamayız
yarın ilgileniriz isterseniz." dedi... Kabul ettim , refleks olarak elim
yine lavabonun lambasını açma tuşuna gitti , bu sefer lamba
çalışmıştı... Oyun gibi bir şey oynanıyordu sanki. Odanın
lambalarını kapattım ve iyice kitledim. Alt kata Şermin'in yanına
inip ona ne gördüğünü ve ne duyduğunu sordum.
Gözleri dolu doluydu ve hıçkırığını içine çeke çeke konuşuyordu ;
"Başta annem ve babam bana seslendiler... Duydum ama
kalkmadım. Sonra sırasıyla bütün sevdiklerimin sesleri canlandı
zihnimde , senin de canlandı Rüzgar... Sonra bu sefer kendi
sesimi duydum... Lavabodan geliyordu , sadece "gel" diyordu...
Ben de gittim... Aynadan bana baktı , benimle konuştu , ne
dediğini anlamadım sadece isimleri net duyuyordum... El
parmaklarından aşağıya siyah kanlar damlıyordu gözleri
bembeyazdı... Sadece bir şeyler söyledi... " dedi ve bu sefer
ağlaması şiddetlendi... Dicle koluna kolonyalar sürüyordu
Şermin'in... Akif ve Dicle endişeli gözüküyorlardı. Şermin'in bu hali
onları da korkutmuştu anlaşılan , Şermin bir süre sonra yorgun
düşüp mutfaktaki uzun koltukta uyuyakaldı. Dicle ve Akif yanıma
geldiler söze ilk Akif atıldı. "Rüzgar bey , eğer ki Şermin hanımın
onlarla bir sıkıntısı varsa benim hanımım bu işlerden anlar.
Yardımcı olabiliriz." dedi. "Onlar kim ?" dedim. "Onlar işte..
Cann'dan gelmeler." dedi... "Ben böyle şeylere inanmam Akif
efendi , ne kendini ne karını yorma." dedim... Akif sinirlenmiş
gibiydi , Dicle de sözlerime bozulmuştu... Bir şey demeden kapıyı
sertçe çekip odalarına girdiler. Bu tavırları şaşırtmıştı beni... O
geceyi Şermin'in başında mutfakta bekleyerek geçirdim. O gece
boyu Akif ve Dicle'nin odasından da bağrışma sesleri duydum...
Onlar da tartışıyorlardı...
Sabah olmuştu... Şermin uyanmıştı , dünkü olaydan sonra bir
gariplik olması doğaldı ve öyleydi. Dicle kahvaltıyı hazırlıyor ,
Şermin de tepkisizce onu izliyordu. Bahçeden Akif'in bana
seslendiğini duydum. Yanına gittiğimde yine o manzarayı
görmüştüm... Yine aynı boya benzeri şeyle bir yazı yazılmıştı.
Geçen sefer işaret çizilmişti , bu seferki yazı garip bir şekiller
barındırıyordu. Akif ne yazıldığını biliyormuş gibi bir hal takındı...
"Bunu yapan her kimse Adem'in soyundan değildir... " dedi...
Ancak bunu ben duyayım diye dememişti , kendi kendine söylediği
çok belliydi ve ben duymuştum. "Ne dedin Akif ?" diye yanına
gittim... Geriye doğru adımlar attı. "Söyleyip canınızı sıkmak
istemiyorum." dedi. "Günlerdir garip şeyler oluyor Akif , bir şey
biliyorsan konuş." dedim. "Bu yazı... " dedi... "Burda yazılan dil
Urdu dilidir Rüzgar bey." dedi... Ne anlama geldiğini sordum. "Şirr
hem cinn" dedi... Ben anlamsızca yüzüne bakıyordum. ""Cinden
gelenler" anlamı taşır" dedi... "Saçmalama Akif , bunlar boş
hurafeler" dedim... Akif bir şey söylemiyordu. Ancak o eve
birilerinin bir şey yapması imkansızdı... Eve dışarıdan kimse
giremezdi. Duvarlar çok uzundu , kapılar kitliydi , köpek vardı ve
bizler de sadece 1-2 saat uyumuş , uyumamıştık.
Kapıdaki boyalar , Şermin'deki gariplikler beni bir şüpheye
itiyordu... Akif ve Dicle geldikten sonra evde garip olaylar
yaşanmaya başlamıştı... Şermin kendi sesini duyuyor , kapıda
farklı boyalar beliriyor ve ne hikmetse bunu ilk farkedenlerden
birisi her zaman Akif oluyordur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR BEY KONAĞI
TerrorOkuyacağınız dosya 1980'li yıllarda yaşanmış bir olayı konu alacaktır. Rüzgar Bey'in (Bu onun bu hikayede kullanacağımız takma ismi , geri kalan kişilerin isimleri gerçeğiyle aynıdır.) anlatacağı bu dosya geçmişte yaşanmış olan bu vakaya ışık tutaca...