Resimdeki: Rüyanın kıyafeti
Kimilerine göre hayat son moda.Hiç derdi tasa sı yok.Kimilerine göre ise bir çöplük yuvası. Kafası bir gün yüzü görmemiş insanlar dolu.Eşit dağılmış insanlar.Ya da hayata onları eşit dağıtmamış.Elinde olan her şeyi bir tarafa dağıtmış.Geriye kalan atıklarından bir tarafa dağıtmış.
Ne kadar da acımasız.Tıpkı sildiğim pencerede tırnağımla çıkarmaya çalıştığım fakat bir türlü çıkmak bilmeyen siyah noktalar gibi.Yada sildiğim yere esnaf tükürüğü gibi yapışan çamur gibi.Bir dakika bir dakika. Çamur mu?Ne çamuru be?Pencerede çamurun ne işi var? Bak birde iyce yayılarak iniyor aşağı.
"Rüya Abla, valla yanlışlıkla geldi.Oyun oynuyorduk biz."diye sokaktan bağırdı gülerek bakkalcı cemil Dede'nin haylaz torunu Necati.
"Bak bir de gülüyorlar.Sıpalara bak.Durun lan geliyorum ben şimdi size."diyerek çıktığım sandalyeden inerek kapıya koştum.Ne olur ne olmaz diye de annemin ömürcekli terliklerin de alarak bahçe kapısından hızla çıkıp çocukların olduğu alana geldim.Tam ağzımı açıp bir şey diyecektim ki yüzüme yediğim çamurla olduğum yerde kaldım.
Ardından peşpeşe gelen bir sürü çamur toplarıyla karşılaşınca olduğum yere çöktüm.Çok geçmeden Necati,Murat ve Enes sıpaları başıma gelerek beni dürtmeye başladılar.
"Rüya Abla, sen terlike gelince hazırlıklı olalım diye attık biz o çamurları sana.Sen hep bizi terlikle kovalarsın ya "diye mırldanan Murata baktım.Sonra gözlerimi kısıp üçüne bir bakmaya başlayınca doğal olarak bir iki adım uzaklaştılar benden.
"Ulan ben sizi varya...!"diyerek cebime koyduğum annemin terliğini alarak bunları kovalamaya başladım.İki üç atınca hevesim kaçtı.Bende terliği Muratın kafasına attım.
"Aahh"diye ses gelince mutlulukla Murat'a bakıp arkamı döndüm.Dönmemle gözlerim eş zamanlı olarak kocaman açarak geri arkamı döndüm.
"Ben onu şuna atmıştım."diyerek elini kalçasında tutan adama doğru yaklaştım.Gülmemek için kendimi nekadar sıkarsam sıkayım o tıksırma sesi illa çıkıyordu.Adam gözlerini irce açarak bana döndü.E ne yapsın karşısında bir elinede gazete kağıdı ,kedili pijamaları olan ve kedi terlikleriyle çamura bulanmış bir kız beklemiyordu sonuçta.
"Gülecek sen gül artık.Dudağın kalmadı kemirmekten."dediğinde adama bastım kahkahayı.Çocuklarda durur mu?Koşup boynuma sarıldılar.Bir iki dakika geçince durdum. Gülmekten karnıma ağrıllar girmişti.Hala boynumda sarılı olan çocukları boynumdan uzakalaştırdım.
"Yürüyün lan eşşek sıpalları.Bir daha o pencereye yaklaşırsanız sizi öldürürüm."diye bağırarak totolarına vurdum.Onlarda gülerek gittiler yanımdan.
Çok sonra kalçasına terlik attığım çocuk aklıma gelince hemen ona döndüm.Çocukta gülmekle gülmemek arasında gözlerini kısmış bana bakıyordu.Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken iki aydır duymadığım o sesi duydum.
"kız zilli.Ne işin var sokak ortasında?"diye bağıran ikinci yakışıklı abim Utku'ya döndüm.
"Utku"diye bağırarak ona doğra koşararak sarıldım.Oda bana sarıldıktan sonra hemen geri iteledi."Abi diyeceksin lan.Bir öğrettemedi sarı kafa."diyerek omuzuma vurdu.Şakadan kaşlarını çatarak."Tamam.be abi diyeceğim.
"dedim gülerek abimle aramızda iki yaş var.Diğer abim Toprak lada dört yaş var.Doğal olarak iki tane erkek düşmanı abim var.on dokuz yaşındayım.Onların yüzünden hiç sevgilim olmadı.olmasını isteyen kim?Ben onların yanındayken bizi hep sevgili sanıp abilerime kızlar yaklaşamıyorlardı."Ulan çirkin senin yüzüne kısmetim kaplıyor."diyerek kafama geçirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karadeniz Fırtınası
Teen FictionRüya POYRAZ. Eli ağır bir laz kızı. İki abisiyle başı her zaman belada olan sarı kafa. Üniversiteye gidecek 20 yaşında sarışın sarı kumral saçları kasları sever bir kız Yaman ÖZDEMİR. İstanbul'un elit ailelerinin kızlarının gözdesi. 25 yaşında olma...