Her biri artık İzmir'in güzide öğrencileriydi. Sabaha boyözle başlayıp günü çiğdemle bitiren birer öğrenci olacaklardı. Mert ve Erva için hayat biraz zor olabilirdi İzmir'de. Vefa alışkındı İzmir'in havasına , suyuna. Nasıl geçerdi orda hayat? Arkadaşlıklar nasıl olurdu? Bilinmezdi ki kimin Nasıl olduğu, sana kimin iyi geleceği ve sana kimin dost olacağı. Bir sürü soru vardı Erva ve Mert'in aklında. Cevaplarını yaşayarak öğrenecekleri bir çok soru. Mert valizini almış çoktan yola koyulmuştu bile. Çok fazla yapması gereken şey vardı. Bir iş bulması gerekirdi sonra bir ev. Vedat Bey böyle istemişti çünkü. Mert kendi ayakları üstünde durabilirdi. Buna kendisi de inanıyordu. Fakat düşerse elinden tutacağı bir babası yoktu. Eksik hissetti yolda kendini. Vedat Bey'in ayarladığı şirket tarzı arabalardan olan yeni arabasını bir benzinliğe çekti ve tek dayanağı olan babasının cebine sıkıştırdığı bir kaç binden bir yüzlük çıkardı. Biraz atıştırmalık ve içecek aldı. Üstü kalsın demeyi alışkanlık edinmişti. Tam üstü derken aklına geldi idareli olması gerektiği. Olayı bozmamak ve rezil olmamak için " Üstü var mıydı paranın ?" diye sordu. Kasiyer kız gülümseyerek " Buyurun efendim " diyerek parayı uzattı. Mert elini uzattığında kızın ona hayranlıkla baktığını fark etti. "Tabiki bir imza verebilirim size hanımefendi" dedi. Kız şaşırdı. Beklemiyordu böyle bir cümleyi. Gülümseyip iyi günler diler ve çıkar diye düşünmüştü. Öyle olsaydı keşke. Kasiyer kız utancından kıpkırmızı olmuştu. Çok güzel bir kız değildi ama Mert eğlencesine takılıyordu. " Kırmızı olunca daha da güzel oluyormuşsun" deyiverdi Mert bir anda. Sonra da orada bulunan bir kağıda imzasını attı ve kızın yanağından makas alıp geri adımlarla marketten çıktı. Çapkın bir çocuktu Mert. O yüzden hiç düzenli bir ilişkisi olmamıştı ama Mert çok isterdi düzenli ilişkisi olmasını. Belki de İzmir Mert'in düzenli ilişkisine doğru giden altın bir yoldu. Arabasına binip radyonun düğmesini döndürdü. Derinden bir şarkı girmişti.
Ahmet KAYA - Kendine İyi Bak
Nakarata girdiğinde ise işler karışmıştı. Gecelerin playboy çocuğu dertlenmişti ve dudaklarından şu kelimeler döküldü;
Bir menekşe kokusunda seni aramak varya bu hep böyle böyle gider mi?
Bu şekilde yolu bitirmişti Mert. Önce iskeleye inmek istedi. İskeleye indiğinde biraz yürüdü ve bir banka oturdu. İskelenin bir kaç fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşmak istedi. Bir kaç fotoğraf çekti. Paylaştı paylaşmasına da sonradan fark ettiği bişey vardı fotoğrafta. Peri kızı. Nasıl atlamıştı bu güzelliği. Saf bir güzellikti. Doğaldı ve gerçekten güzeldi. Mert kızlarda saçların uçuşmasını severdi. Diğer kızların rüzgarda saçı uçuşurken bu kızın şalı uçuşuyordu. Çevresinde gördüğü kendini güzel sanan yarı çıplak kızlardan çok daha güzeldi. Aşık olmuştu galiba. Galibası fazlaydı. Galibası olursa aşk olur muydu hiç ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEFA
RomanceBir mitomani hastasının yaşamından kesitler bulundurduğum bu çalışmada hepinize iyi dileklerimi gönderiyorum ve böyle insanlarla karşılmamanızı temenni ediyorum. İYİ OKUMALAR DOSTLARIM :)