MK-1

10 1 0
                                    

Miami'nin sahiline doğru ağlayarak koştum. Terlemiştim ne üstüne de üşüyordum. Üzerimde de çok ince kıyafetler vardı.

Ben Esin Çakıl. 17 yaşında, kumral ve mavi gözlü bir kızım. Annemle babam ayrıldıktan beri annemle beraber Miami'de yaşıyorum. 7 yıldır. Tam tamına 7 yıl. Bu sürede de babamı da görmüyordum ve Türkçe dil kursları alıyordum.

Ve az önce, tam 10 dakika önce annemin bir hayat kadını olduğunu öğrenmiştim. O yüzden gecenin bir saatinde burada oturuyordum. Hayır yani zengin bir kadınsın paraya ihtiyacın yok bunu bir insan neden yapar. Eh tabi bunu bildiğimden haberi de yok. Babamın yanına gitmeyi düşünüyorum. Daha doğrusu kaçmayı. Türkiye'ye. Kimseye haber vermeden sadece 1 not ile gitmeyi düşünüyordum.

Babam varlıklı biriydi gerçi annem de öyleydi ama babamın zincirleme otelleri felan vardı. Ayrıca beni daha çok severdi. Ya da en azından ben öyle hissederdim.

Daha çok geç olmadan eve doğru yavaşça yürümeye başladım zaten ev sahile yakındı.

Eve geldiğimde beni kapıda kuzenim karşıladı. En sevdiğim insandı kendisi."Hoşgeldin kuzenlerin en güzeli."

Kuzenim Gökçe. Kıvır kıvır kızıl saçları ve ela gözleri var. Güzellik genlerimizde var herhalde.
"Hoşbuldum şapşik. Annem geldi mi?"
"Hayır. Işi uzun sürecekmiş. Öyle dedi."

Evet kesin öyledir.

"Tamam. Hadi gel dizi izleyip bir şeyler yiyelim."
"Sen hazırla diziyi ben hemen mutfağa gidip geliyorum." diyip yanagimi öperek mutfağa gitti.

Ben de bilgisayarı televizyona bağlayıp vampir günluklerini açtım. Gökçe de geldiginde koltulara yayılıp izlemeye başladık.

3 bölüm izlemiştik. Ama annem hala ortalıklarda yoktu. Gökçe'ye baktığımda sızmış olduğunu gördüm. Hep böyledir zaten.
Masaya koyduğumuz boş cips tabaklarını ve bardakları alip bulaşık makinesine dizdim. İçeri geçtiğimde salondaki dolaptan pike alıp Gökçe'nin üstüne örttüm. Gerçi hava sıcaktı üşümezdi ama olsun. Babaannem küçükken uyuyanlarin üzerine kar yağdığını söylerdi.

Merdivenlerden çıkıp odama gittim. Ev 2 katlıydı. Aşağıda amerikan mutfak, salon ve çok açık pembe yemek masası vardı. Zaten salonun rengi pembeydi. Annemin en sevdiği renk. Yukarida ise merdivenden çıktıktan sonra 2 koridora ayrılıyordu. Solda 4 tane oda ve 1 banyo vardı sağda ise sadece benim odam. Zaten koridor diğerine göre daha kısaydı. Odam buradaki odalardan en büyük olanıydı. Balkon ve ebeveyn banyosu felan vardı. Ve çoğunlukla mavi rengi ağırlıklıydı. Annem eve pek uğramadığı için kendine küçük oda seçmişti. Odasını pek kullanmiyordu.

Banyoya girip ılık bir duş aldım.
İç çamaşırlarımi ve pizza desenli şortlu pijama takimlarimi giyip yatagima yattım. 5 dakika tavana boş boş baktıktan sonra komodinin üzerinden telefonumu alıp instagrama girdim. Yarım saat oyalandiktan sonra Türkiye'ye bilet alıp ve alarmimi kurup sarza taktım. Son bir kez balkonuma çıkıp gecenin güzelliği ile Miami sahiline baktım ve iç çekip yatagima yatıp uyudum.

Sabah alarmın sesiyle kalktım. Alarmı kapatıp geri yatacaktim ama uçağı kaçırmayı riske alamazdim. Hemen kalkıp banyoya girdim. İşlerimi halledip dolabimin üzerindeki valizlerimi aldım. Hepsini açıp içine giyeceklerim hariç bütün eşyalarımı doldurdum. 2 tane büyük valiz ve bir tane de makyaj malzemelerimi koymak için küçük valizim vardı.
Makyaj aynamın karşısına geçip saçlarımı taradim. Uzun ve dalgalı saçlarım vardı. Dün duş alidigim için için hala birazcık nemliydiler.
Cekmecemden duzlestiricimi alıp saçlarımı duzlestirdim ve onu da valize koydum. Saçlarım doğal haliyle de çok güzellerdi ama ben düz saç daha çok severdim. Rimel ve parlatici sürüp onlarla da isim bitince valize koydum. Yatağın üstündeki hazirladigim kot sortumu ve kalın askılı uzerinde siyah yazılar yazan beyaz salaş tişörtümu de giydim. Sandeletlerimi de ayağıma geçirip aşağı indim. Evde kimse yoktu. Sanırım Gökçe voleybol antremanina girmişti. Sırf benim gibi oynamak için usenmeden haftanın 4 günü sabah sabah antremana gidiyordu. Hemen mutfağa geçip kendime sandivic ve meyve suyu hazırladım. Karnım doyunca bulasiklari makineye dizip odama tekrar çıktım. Askilikta olan sırt çantamı alıp içine kulaklik, sarz, yeni aldığım ve hiç kullanmadigim parlatici ve rimel, toka koyup ağzını kapattım ve sırtıma astım. Valizlerimden büyük ve küçük olanı alıp kapinin oraya indirdim. Geri yukarı çıkıp diğerini de aldıktan sonra salona gittim ve camlı dolabın içinden kağıt ve kalem alıp her şeyi bildigimi, bunları kaldiramayip yurtdışına çıkacağımi, belki de geri dönmeyeceğimi yazdım. Nerede oldugumu bilmemesi işime gelirdi. Telefonumu açıp saate baktıktan sonra Gökçe'ye mesaj attim. Babama gidecegimden isterse gelebilecegi de ekledim. Ha bir de anneme soylememesi gerektiğini. 2 saat sonra felan mesajımı göreceğinden dolayı beni gitmek için engelleyemeyecekti. Çünkü antremanda telefon kullanmak yasaktı.

Hemen bir taksiye binip buradaki en yakın havaalanına götürmesini söyledim. Geldiğimizde valizlerimi alıp dışhatlara doğru yürüdüm. (yurtdışı çıkışı nasıl olduğunu bilmediğim için az sallicam skskd) içeri geçip vize işlemlerini hallettim ve biletimi aldım. Uçağın saati geldiginde anons yapıldı ve uçağa doğru ilerledim. Biletime bakıp koltuk numaramı buldum ve oraya oturdum. Cam kenariydi özellikle secmiştim.
Etrafa bir göz gezdirdim ve çok kişi olmadığını gördüm. Tam o sırada telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığında baktığımda Gökçe oldugunu gördüm. Telefonu sessize alıp kapatmasını bekledim. Kapattıktan sonra uçak moduna aldım.
Biraz daha bekledikten sonra koşarak 2 genç erkek uçağa bindiler ve numaralara bakıp yanımdaki yerlere oturdular. Biri esmer digeri de sarı kıvırcık saclari vardi ve çok tatlı duruyordu.

.Ah son anda yetiştik. Yoksa valla teyzemin azarini işitemeyecektim."
"Al benden de o kadar."

'Aha Türk buldum.' diye geçirdim icimden. Belki de bana yardım edebilirlerdi."Merhaba. Siz Türk'sunuz sanırım. Ben Türkiye'ye uzun zamandır ilk defa gidiyorum da bana bazı konularda yardımcı olsanız?" en tatlı gulumsemem ile sormuştum. Eğer gay değillerse kesin kabul etmelilerdi.

Sarışın olan soze atladı.
.Tabiki yardım ederiz. Tatil için mi burdasin?" yanindaki esmer taş çocuk dirsegi ile durttu ve kas göz yaptı.

.Ne var Arda ya bırak da arkadaş olalım. Bak ne güzel kız."
Bunu duyduğumda ona gülümsedim ve adının Arda olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. Ah o ne yakışıklılık be.
"Tamam. "

" Ne yani bu kadar mi?" Diye soze atladim. Bana 2. Defa bakıyordu. Bir süre öyle bakistik. Bana kalsa saatlerce izleyebilirdim. Ama sarisin çocuğun durtmesi yuzuden bakışlarımiz ayrıldı.

Yol boyunca öyle konuştuk. Sarışın olanın adı Kaan'mış e diğeri de Arda. Numaralarimizi verdik birbirimize ve haberlesecegimize söz verdik çünkü benim kısa sürede burayı bilmem gerekiyordu. Evde oturamazdim.

Uçaktan indikten sonra vedalastik ve telefonumu açıp babamı aradım. Zaten her gün telefonda konuşuyorduk şimdi geldiğimi duyunca çok mutlu olcagini biliyordum. 3 defa çaldıktan sonra açtı.

"Alo? Canım kızım napiyorsun?"

"Türkiye'deyim babacim sana geliyorum."

Merhabaaa😂 Şeyma ben. Ilk hikayem ve acemiligim tabiki de olabilir. Tek istediğim hikayemin beğenilmesi. Ve sizin severek okumanız. Yeterince uzun yazmaya çalışacağım. Yazım yanlışları için şimdiden özür dilerim. Umarım sevmissinizdir😌😌

Miami KaçağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin