Tüm dikkatimi elimde ki kaleme verdim. Parmaklarımın arasında kalemi çevirmeye başladığım da Marcel konuşmaya başlamıştı bile
"Bu gün kendini nası hissediyorsun" dedi bakışlarımı elimde ki kalemden çekmedim ve konuşmaya başladım
"Karnımda kanımı emen bir bebek taşıyor olmamı,bu küçük odada hapis tutulmamı,duygularımı kontrol edemiyor olmamı,kaç gündür ağzıma bir gram kanın girmiş olmamasını ve senin o nemrut suratını sürekli görmek zorunda olduğumu saymazsak mükemmelim "dedim ve elimde ne ara kırdığımı bilmediğim kalemi sinirle ona fırlattım.
"Hey caroline sakin olmasın" dedi vücuduna giren kalemi aniden çekip atarken "Eğer uslu bir kız olursan sana birazcık kan verebilirim böylece karnındaki bebek senin kanını emmeyi belki kısa bir süre bırakır"dedi
"Cehenneme git "dedim sinirle
"Sana bu sözler hiç yakışmıyor Caroline "dedi ve konuşmaya devam etti"Şimdi biraz uyu ne de olsa 3 aylık hamilesin" dedi ve o sinir eden gülümsemesi ile odadan çıktı. Ardından kilitlediği kapı ile sinirle yerimden kalktım ve elimi masaya geçirdim.
Gözlerime akın eden göz yaşlarımı hiçe sayıp büyük dolabın önüne çöktüm. Elimi karnıma koydum ve onu hissetmeye çalıştım. Çok yanlış bir yerdeydi, yerdeydim. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken hayatıma bir kere daha lanet ettim.
"Baba gelip bizi buradan kurtaracak bebeğim" dedim. Aslında böyle bişe olmuyacağını biliyordum. Klaus'un umurunda bile değildik. Ya da bizi önemsiyordu. Sertçe kafamı geriye attım. Tanrım bizden haberi bile yoktu. Karnımda ki bebeği öğrendiğimde utanç içindeydim klaus hakkında o zamanlar hiç bir şey bilmiyordum. O geceden sonra onu tekrar görmek için bir kaç kere gitmiştim karşılaştığımız bara ama orda yoktu. 1 ay sonra ise acı gerçiği öğrendim. Tamam hamile olmak mükemmel bir şeydi canının istediği herşeyi yemek,onunla sobbet etmek, temiz hava... Ama ben bunları yapamıyordum.Marcel ile karşılaştığım da bana yardım edeceğini söyledi. Öylede oldu bana her şeyi anlattı ama... Sonradan Marcel değişti. Beni Klaus'a karşı bir silah olarak kullanmak istedi. Başımda ki bela bu kadarda değildi. Bu bebek beni yavaşça öldürmeye başlıyordu... Yani ölüm kapımı çalmıştı.
Alt kattan gelen bağırma sesleri ile aniden oturduğum yerden kalktım. Bu da neydi. Kapının sertçe açılması -kırılması- ile korku ile bir iki adım yeri attım. Bebeğim de en az benim kadar korkmuş olmalı ki tekme atma başlamıştı.
"Caroline?" dedi sarışın bir kız. Vampir olduğunu demir kapıyı hiç zorlanmadan açması-kırması- ile anlamıştım. Kafamı aşağı yukarı salladım. Üzerinden bir yük kalkmış gibi derin bir nefes aldı ve elini bana uzattı. Korku ile ona baktığımda konuşmaya başladı
"Ben Rebekah. Klaus'un kardeşiyim. "Dedi güven vermek istercesine gülümserken. "Benimle gel. Diğerleri geride kalanlar ile ilgileniyor. Sana ve bebeğe bu kadar yaklaşmışken,tekrar kaybedemeyiz"dedi ve bana yaklaştı. Ne yani beni bu çirkin yerden kurtarmaya daha öncedende mi gelmişlerdi ? Elimi ona doğru uzattığımda hızla elimi kavradı ve ilerlemeye başladı.
"Ben... Ben kendimi iyi hissetmiyo..."öksürmeye başladığı.
M da cümlem yarıda kalmıştı. Zorlukla elimi boğazıma getirdim. Gözlerim kapanmaya başladığında Rebekah'ın adımı sayıkladığını duyabiliyordum....
###############
Selammmm. Yeni bir kitap ve ben ... Daha önceki kitaplarımı hiç bir açıklamak yapmadan sildim evet malım :) ama o kitaplar çok... Eksikleri olan kitaplardı. Bu kitaba daha çok özen göstereceğim.... Yorumlarınızı bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVAŞ
Vampire"Ben olmasam şuan ölü olacaktın Klaus Mikaelson " "Ben olmasam sen nefes alamazsın Caroline Forbes"