3. BÖLÜM

15 0 1
                                    

Zaman kaybetmeden masadaki harika koku ve tatlardan karma kahvaltıyı silip süpürdü Esila. Ömründe hiç bu kadar acıkmamıştı sanki. Ve bu kadar mutlu da hissetmemişti. Mutluluk geçmişte kalan bir anıydı artık onun için. Annesinin toprağın altına koyulduğu ve saatlerce mezarında bekleyip ağladığı günde kalmıştı. O zamandan beri sadece işe gelip gidiyor ve her filmdeki cenazelerde sağnak sağnak ağlayıp annesinin cenazesinde alev alev neşesiyle güneşe izletip göğsünde kuşları uçuran gökyüzüne bile dargın yaşıyordu. Düşünmedi bir süre. Sadece tavana dikti gözlerini. Içini nefret dalgaları sararken büyüyen gözbebeklerinin üzerine kapattı göz kapaklarini. Ilık iki damla göz kenarlarında süzülüp saçlarının arasına karıştı. Derin bir soluk aldı. Sanki yandı anılar içinde. Boğazı düğümlendi. Gözünü açtı usulca. Sildi yaşları ve sessizce kalktı sandalyeden. Yavaş adımlarla banyoya ilerledi. Beyaz geceligiyle girdi küvete. Su geceligi tenine yapıştırdı ve adeta çıplak bedenini ince bir sis kaplamış gibi görünmesini sağladı. Ilık su tenine dokundukça rahatladı. Kendini suyun huzuruna bırakmıştı ki yatak odasında bıraktığı telefonu çalmaya başladı. Birden doğruldu. Su kuvvetten taşıp yerleri iyice ıslattı. "Ah kahretsin. Çok iyi bir temizlik gerekecek şimdi bu eve." Banyodan dikkatlice çıkıp odaya doğru koştu. Tam telefona uzanmıştı ki melodi kesildi. Gözlerini devirerek arkasına baktı. "Off şimdi bir de buranın halısını kurutmam gerekecek." Memnuniyetsiz gözlerle telefona baktı ve ekrandaki cevapsız arama ile mesaj sayısını görünce şaşkına döndü. 12 cevapsız arama ve 9 mesaj vardı. "Nasıl olur da duymam. Sesi açıktı." Önce aramalara baktı. 2 tanesi Sevilaydan 2 tanesi Esradan ve geriye kalanların hepsi Barıştandı. Mesajlara geçti.
Esra: 1) Esila Barış sana ulaşamamış. Bir sorun mu var?  2) Bana da cevap vermiyorsun meraklanmaya başladım. En kısa sürede dönmezsen evini basacağım.
Sevilay: Esila hazırlamamız gereken sunumun kapak kısmı ne durumda. Biliyorsun iğrenç bir patronumuz var. Tabi bir de göbeği. Iyk :P
Geriye kalan 6 mesaj da Barıştandı. Kafayı yemişti. Ilk onu aradı. Telefon iki defa çaldı ve hemen açıldı.
-Tanrım. Esila sen beni öldürmeye mi çalışıyorsun. Neredesin neden cevap vermedin.
-Barış sakin ol lütfen ve bağırmayı kes.
-Esila nerelerdeydin dedim sana. Toplantıyı iptal ettim. Hava alanındayım. Oraya geliyorum.
-Nasıl yani. Barış abartma istersen sadece çok yorgundum. Uyuyup kalmışım ne var yani.
-2 gün mü uyudun Esila. Sana ulaşamadım ve neler geldi aklıma biliyor musun? Uçağa geçmem gerekiyor. 2 saat sonra görüşürüz. Her zamanki kafede.
   Ağzından sadece tamam kelimesi çıkabildi. Ikı gün. Ikı gün. Ikı gün... Nasil olabilirdi ki. Hemen tarihe baktı. 20.03.2016 yazıyordu. Oysa eve geldiğinde günlerden cumaydı. Ofisten çıkmış. Sevilayla vedalasip eve gelmişti. Zeusun ziyaretinden sonra da uyumus sabah uyanmıştı. Yoksa uyanmamış mıydı? Yanlış görmüş olmayı umarak tekrar tarihe baktı ve aynı yazıları tekrar gördü. Telefonu elinden düşürmemek için iki eliyle tutması gerekti. Titreyen parmakları ile ıslak ekranda Esra'nın numarasını buldu. Hemen arama tuşuna dokundu. Dördüncü çalmasına üniversite hayatı boyunca tanıdığı yakın dostunun bilindik sesini duydu.

-Şükürler olsun Esila. Sonunda arayabildin. Nerelerdeydin yine. Bizden habersiz hem de...
Sesindeki endişe o kadar belliydi ki Esila'nın gözleri doldu. Boğazındaki düğümün izin verdiği bir ses tonuyla konuştu.
-Esra bu gün günlerden ne?
-Kafayı mı yedin sen? Pazar tabiki. Dün randevumuz vardı. Buluşup bir şeyler icecektik ve sen gelmedin. Neler oluyor.
-Bilmiyorum. Seni arayacağım.
-Esila oraya ge...
Esila telefonu kapatmıştı bile. Histerik bir şekilde ıslak geceligi çıkarttı üzerinden. Bir kot ve üzerine de bir t-shirt giydi. Saçlarını aynanın karşısında hızla tarayıp topladı. Gözlerinin altı şişmiş hatta biraz da morarmıştı. Koşar adımlarla çıkış kapısına yöneldi. Elindeki telefonu ve cüzdanında aldığı bir miktar parayı arka cebine sıkıştırıp spor ayakkabılarını geçirdi ayağına. Üniversite yıllarında alışmıştı çanta taşımamaya. Cüzdan ya da telefonunu Sevilayın çantasına koyarlardı. Eski anılar dudaklarında belli belirsiz bir tebessüme neden olurken hemen kapıyı açtı. Üzerindeki anahtarı alıp diğer cebine yerleştirdi. Koşar adımlarla Pişkin kafeye doğru yol aldı. Barış oraya gelecekti çünkü.

TANRININ SIRRI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin