Merhaba arkadaşlar,
Umarım beğenirsiniz.Yorumlarınızı lütfen yazın.Şimdiden çok teşekkür ediyorum.
******En ön sıraya elini koymuş kendini tanıtan hocayı bir inceledim.Evet,anlıyorum sizdeniz Mert Kaldel ama neden ilk gün okula öğrencileri getirmeye bu kadar meraklısınız? Sırama vuran elin sesiyle bir silkindim.Mert Kaldel tam önümde durmuş,sırama elini koymuştu.Bir kaşını kaldırıp bana bir şeyler söylemek üzere ağzını açtı. "Hayal dünyan çok geniş olmalı ki böyle uzaklara dalmışsın.Biz de bu geniş hayal dünyandan yararlanmak isteriz" hafif kızgınlıkla karışık tebessüm etti.Ne diyeceğimi bilemedim,mors etmişti beni herkesin önünde.Sadece dudağımı kıvırıp sıramın altından elimi sıktım.Tam o sırada kapıya iki tık vuruldu."Gel!" diye bağırışı bile Mert Kaldel'in sert,korkulması gereken bir insan olduğuna delildi bence.Kork kızım bu Mert Kaldel'den.Daha ilk günden adamı sinir etmeyi başardım zaten.Gelen kişinin kim olduğunu çok merak ediyordum.Bu yüzden gözlerimi kapıya dikmiş kapının açılmasına odaklanmıştım.Kapı açıldı.İçeriye uzun boylu, mavi içinde olan birisi girdi.İnsanın içini bir değişik eden sesiyle "Hocam,özür dilerim.Birtakım aksilikler oldu".Olacak olayları sanki bir filmdeymişcesine merak ediyordum.Mert Kaldel gözlerini mavi gözlüye dikti ve kapıya doğru bir iki adım attı."İlk günden geç kaldığına göre kendine güvenin yerinde."Mavi gözlü ise istifini bozmadan şaşırılacak kadar dik duruşuyla Mert Kaldel'in önünde duruyordu.Şaşırıyorum,daha demin bana aynısı oldu ve dik durmak ne kelime kamburum çıkmıştı utançtan.İnsanlar ilginç hele ki üniversite daha ilginç."Tamam içeri geçebilirsin"Mavi gözlü yine o ağzımı açık bırakacak dik duruşluluğuyla bir sıraya geçti."Derin hayal gücünüze ve özgüveninizden hepimiz yararlanmak istiyoruz."Gözlerimi korkuyla kapattım,aha Hande şimdi kıyamet kopacak.Hazır ol.Mert Kaldel elleriyle beni ve mavi gözlüyü işaret ederek "Siz ikiniz.Birazdan size sorduğum soruya cevap vereceksiniz!"Ellerimi sıkmaya başladım,çok gerilmiştim.Mavi gözlüde ise hiçbir hareket yoktu.Onun kendine olan bu güveni kendimi yine çok güçsüz hissetmeme neden olmuştu.Her yerden güçsüz olduğuma dair sinyal almaktan nefret eder olmuştum.Mert Kaldel şöyle bir durdu.İki dakikaya kalmadan "İnsanı sevilmek mi güçlü kılar sevmek mi?". Lafını bitirir bitirmez üstümden kaynar su dökülür etkisi oldu.Daha fazla içimdeki şeytanla konuşmama fırsat vermeden Mert Kaldel bana doğru dönüp cevap hakkını ilk bana verdi.Yerlere bakındım,etrafa bir bakındım."Eee şey bu gerçekten çok zor bir soru hocam.Sevgi sevmek sevilme-"diye kendime zaman kazandırırken "Lafı gevelemeyin.Direk cevap istiyorum.Hayal dünyan geniş buna eminim"deyip sırıttı.Başka seçeneğim olmadığı için derin bir nefes alıp ne konuşacağımı toparladım ve konuşmaya başladım."Çok kişi tarafından sevilmenin hayatta bir yönümüzü zayıf kılacağını düşünüyorum.Mesela Eyfel kulesi o kadar uzun ki bakım yapılırken boyama aşamasında tepeye geldiklerinde o kadar zaman geçiyormuş ki alt kısımların boyası dökülüyormuş.Çok kişi tarafından sevilmek eyfelin boyasını kaldırdığı gibi kalbimizin de rengini söküp atıyor.Kırmızıyken paslanıyor.Önemli olan bize gerçekten değer veren insanların sevmesi bence bu daha güçlü kılar diğerlerine göre."
Ne konuştum,nasıl konuştum hiçbir fikrim yok.Tek bildiğim sanki konuşan kişi ben değilmişim gibi ağzımdan kelimeleirn döküldüğüydü.Mert Kaldel başını hafifçe salladı.Eliyle oturmamı işaret etti.Benden sonraki kurban mavi gözlüydü.Mavi gözlü yavaşça ayağa kalktı,boğazını temizledi.Gözlerini Mert Kaldel'e dikerek "Hayır! Ne sevmek ne sevilmek.Sevgi güçsüzlüktür.Bu kadar" Tam oturmaya yeltenecekken Mert Kaldel'in "Geç kalmanın bedeli iki kelimde değil !"demesiyle mavi gözlü oturmaktan vazgeçti.Kollarını göğüslerinin önünde birleştirdi.".Kalbinin bir yarısı eksik olanın yapbozudur sevmek.severek yapbozu tamamlayabileceklerini düşünürler.Ama tamamlayamazlar.Tamamlamaktan acizdirler.Tamamlanmayan her bir yapboz da güçsüzlüktür.."Ciddi bir şekilde göz ucuyla meydan okur gibi bana baktı.Sonra gözlerini tekrar Mert Kaldel'e çevirdi."Günlük edebiyatımızı da tamamladığımıza göre oturabilirim değil mi?"Samimiyetsiz bir şekilde gülümsedi ve oturdu.Çok sinirlenmiştim.Yapboz kelimesi beynimde zonkluyordu.Beni sayfaları açılmamaktan tozlanmış geçmişime götürmüştü.Her bir sayfa açıldıkça nefes almam zorlaşıyor,gözyaşlarım dökülüyordu.Zorladım,her zaman yaptığım gibi.Geçmişimi bir kitabı kapatır gibi kapattım.Hem her yapbozu bir şekilde tamamlarsınız.Hayallerinizle tamamlaya çalışırsınız onu.Bazen kalbinizden bir parça vererek,bazen de özleyerek.Sevgi güçsüzlük olmamalı,olamaz.Ağladığında başını yaslayacak bir omzun olmasının neresi güçsüzlük?
"Bugünlük bu kadar yeter.Çıkabilirsiniz." Yine kendi kendime düşünürken Mert Kaldel'in sert sesiyle irkildim.Hiddetle yerimden fırladım.O mavi gözlü'ye haddini bildirmeliydim.Telefonunu kurcalıyordu.Yanına doğru gittim ve kaşımı kaldırarak tüm hırsımla "Her yapboz bitecek diye bir şey yok.Eksik yapbozlar vardır mutlaka."Ağzını açmasına fırsat vermeden sınıftan sinirle çıktım.Hakkımda ne düşündüğü hiç umrumda değil.Hızlı adımlarla okuldan çıktım.Taksiye binip eve geçiş yapıyorum.Malum,bugün parti var.Ve Hande Erçel bir partide asla bakışlardan eksik kalmaz.Eve geldiğimde direk dolabıma doğru koştum.Partiye uygun elbise bulmak için göz gezdirirken çok uzun zaman önce alıp ne zamandır giymediğim bordo üstü ve beyaz eteği aldım.Evet,biraz iddialılardı çünkü fiziği çok ortaya çıkaran kıyafetlerdi.Ama parti varsa ve Hande Erçel varsa iddia vardır.Hemen kıyafetleri üstüme geçirip makyajımı yaptım ve evin önünden geçen taksiyi durdurdum.Ne yalan söyleyeyim heyecanlıyım çünkü kimseyi tanımıyorum ve olayların nasıl ilerleyeceği Hakkında hiçbir fikrim yok.Ben böyle kara kara düşünürken taksinin durmasıyla geldiğimizi anladım.Parayı uzattım,Derin bir nefes aldım ve yüzüme kendimden en emin gülüşümü yerleştirdim.Merdivenleri teker teker çıktım,garsona gülümseyip elime içeceğimi aldım ve parti alanına doğru ilerledim.İçeri girince bir şok oldum çünkü bu kadar profesyonel bir parti beklemiyordum.Ortada canlı müzik,gezinen garsonlar,masaların önündeki insanlar,ortada-orası benim alanım-cesurca oynayan insanlar.Elimde tuttuğum içeceğimle orta alana doğru yürürken dün çarpıştığım adamı gördüm."Merhaba,Nasılsınız?"dedim usulce biraz da mahcup bir ifadeyle.Gülümsedi."Şu siz'i bıraksak işte.Hepimiz arkadaşız burada.Siz demekten daha önemli meseleler var mesela daha adını bilmiyorum.Ben Alp" dediklerine onay verir gibi başımı salladım."Ben de Hande.Memnun oldum"Daha fazla konuşurduk belki ama parti ile ilgili bir meseleden dolayı Alp'i çağırdılar.Ben de partinin ortalarına doğru yürümeye başladım.Bir bardak daha içecek almak için beklerken tezgaha dayandığımda arkamdan gelen sesle irkildim."Hoşgeldin,eksik yapboz!"Arkamı döndüm.Bana alaycı gözlerle bakan bir çift mavi gözle karşılaştım.Söylediği şeyi tam olarak anlayamamıştım ama kafamda sesler uğuldamaya başlamış ve sadece onun söylediği "eksik yapboz" kısmı net olarak durmaya başlamıştı.Ellerim hafiften titriyordu.Bana eksik yapboz demişti.Yapbozun benim için ne demek olduğunu bilmeden.Eksikliğin benim için ne demek olduğunu bilmeden.Tamamlanmayan her yapboza ihanet etmişti o.Beni o Kocaman yıldızlı korkunç gökyüzüne terketmişti.Derin sularda bırakmıştı beni.Benim,ben olmaktan gizlediğim şeyleri vurmuştu yüzüme.Ellerimi sıktım,ağlamayacaktım,güçlü olacaktım.İçimdeki hüzün yavaş yavaş yok oldu ve birden öfke kapladı içimi.Dişlerimi sıkarak "Yanımdan git!" Diye derin nefes alarak sessizce tısladım.İçimdeki öfkenin kaynamasını sağlayan o pislik kahkahasıyla "Yalnız böyle her yakışıklıya git dersen o yapboz hiç tamamlanmaz canım"Gittikçe titremeye başlayan vücuduma karşı koyamıyordum.Hayatımda hiç bu kadar aşağılanmamıştım.Ağlayacaktım ama öyle bir duvar vardı ki bende ağlayamıyordum boğazım düğümlenmişti.Ne kadar sığ düşüncelilikti bu.O yapboz onun bildiği yapboz değildi.O yapboz benim acılarımdı,özlemimdi,duvarlarımdı.Derin derin nefes almaya başladım.Arkamı döndüm ve sahnenin orada herkesin toplandığını gördüm.Oraya doğru yürümeye başladım,ön taraflara doğru geldim.Bir anda sahnede mavi bir ışık yandı.Gözlerimi sahnenin ortasına doğru çevirdiğimde onu görmüştüm, mavi gözlüyü..O anda içimde hissettiğim bir tek duygu vardı,yapbozumu kurcalayanların yapbozunu parçalayacaktım.Sahnenin önüne doğru iyice gittim.Karşısına geçtiğimde o soğuk mavi gözleri bana öylece bakıyordu.O denli ifadesizlerdi ki..Hiç çocukluğunu yaşamamış gibi anlamsız.Hemen yanıbaşındaki gitarını tuttum ve bir hışımla yere fırlattım.
"Bu yapboz sanki zor tamamlanılır ,ha ne dersin? Gerçi pardon zoru başarırsın sen ya, imkansızın zaman alır gibime geliyor." kahkaha atarak duygusuz bir şekilde gözlerimi ona diktim.
Uzun bir süre o mavi gözler yerde paramparça olmuş gitara baktıktan sonra, sözümün bitmesiyle başını kaldırdı. "Ne yaptın sen!?" diye kükrercesine bakan bir yüzle karşılaştım ve nefretle bakan bir çift mavi göz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİİR MAVİSİ
FanfictionMavi... Kurtulmak istediğim ama kurtulamadığım bir renk...Bir insanın hayatı nasıl olur da "mavi-siz" olamaz? Unuttum dedikçe her yerde karşıma çıkıyor ve beni yine kalbimle yalnız bırakıyor. Ferahlamak için dışarı çıkıyorum ,gökyüzü "mavi" Taş atı...