Giriş

60 2 1
                                    


-Medyada Rhiannon var. Burada yeniyim, önerdiğiniz hikayeler var mı acaba? -

Uyandım. Tavana astığım kağıttan turnaları izledim. Rüzgarda usul usul dans ediyorlardı. Penceremden gelen minik bir esinti onları dahada hareketlendirdi. Çok huzurlu hissettiriyordu. Kanat çırpıyor ve bana günaydın diyorlardı. Yatağımdan kalkmak istemedim. Bu manzaraya bakarak yıllar geçirebilirdim. Ancak okul vardı. Ve bu sene yeni bir okula başlıyordum.

Yataktan kalkıp banyoya yürüdüm. Arkamdan gelen hizmetçi yatağımı topladı. Saçımı taradım. Ve balık sırtı örüp bir kaç saç tutarını serbest bıraktım. Başka bir hizmetçi uniformamı ütüledi. Ve uniformalarımı üzerime geçirdim. Mutfağa gittim. Gevreğimi ve karadut suyunu içtim. Saat 7.30'da özel şöförüm beni okula götürecekti. Yarım saat vardı. Televizyonda hiçbir şey yoktu. Bende resim odama geçtim. Ve yarım bıraktığım tuvale devam ettim. Venessa bağırdı:

"Efendim, şöförünüz geldi!"

Boyalarımı toplamakla uğraşmadım. Venessa odaya girip boyalarımı topladı. Ve ayakkabılarımı giydim. Çantamı sırtıma attım. Annem arka koltukta beni bekliyordu. Zengindik. Ama bununla övünmeyi sevmezdi. Yüzünde makyaj yoktu. Takıda. Saçları küt kesimdi. Arka koltuğa yanına bindim. Bir limuzindi. Ama iki kişi için fazlaydı. Şöför ilk beni bıraktı. Annem yanağıma bir buse kondurdu. Bugün hiç konuşmamıştık çünkü çok yorgundu. Bir dinlensin, ne kadar şen şakrak olduğunu dünya alem biliyordu.

Burada herkes birbirini tanıyordu.
Tüm öğrenciler bana bakıyordu. Sanırım okulun içine adım atamadan ilgi odağı olmuştum. Normaldi. Havuç turuncusu saçlar ve çimen yeşili gözlere sahiptim. Uzun inceydim. Ve zengindim. Hem maddi olarak hemde ruhsal olarak. Ama insanlar sadece maddi duruma bakıyordu. (Hepsi değil.) Okula adım attım. Ve tüm gözler yine bana çevrildi. Yukarı kata çıkarken herkes arkamdan fısıldaşıyordu. Dolapların olduğu koridora girdim. 100. dolap. Ve sonra hatırladım: müdürün yanına gidecektim. Ancak nerede olduğunu bilmiyordum. Ve arkamda birini hissettim. Öne doğru takla attım ve arkamı dönüp çömeldim. Sanırım ani bir tepki göstermiştim. Jimnastik ve karete birleşirse olacak olanlar. Arkamda bir yakışıklılık abidesi duruyordu.

"Pardon, pardon. Çok ani tepki verdim."

İlk başta bana doğa üstü bir varlıkmışım gibi baktı, sonra:

"Önemli değil, güzelim."

Ağzım bir karış açık kaldı. Bana az önce güzelim mi demişti? İsterse Adonis olsun kimse bana güzelim diyemezdi.

"Kimse. Bana. Güzelim. Diyemez."

Çocuk kahkaha attı.

"Gabriel, sen?"

"Müdürün odası nerede?"

"Merhaba Müdürün Odası Nerede. Memnun oldum."

Gözlerimi devirdim.

"Gerçekten. Müdürün odası nerede?"

"Seni götüreyim."

Ve arkadan ondan katbe kat daha yakışıklı bir çocuk geldi. Neden çocukların yakışıklılıklarıyala ilgileniyordum?

Beni sürdü sonra:

"Merhaba havuç, seni kahvaltıda yiyebilir miyim?"

Az önce ne dediğinin farkında mıydı? Sapık. Etrafıma baktım ve çirkin bir çocuk aradım. Ama öyle bir şey yoktu. Etrafta en tipsiz görünen çocuk bile başka bir okula gitse tüm kızların salyasını akıtabilecek düzeydeydi. Bir kasaba okulu için aşırı fazlaydı. Herhangi bir okul içinde fazlaydı.

Aurora'larHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin