Pilot

471 9 1
                                    

Hayatımda çok hatalar yaptım ama tabi ki de buraya size hayat hakkında öğütler vermek için yazmıyorum. Bence bu işi anne ve babalarımız gayet fazla yapıyorlar ki eğer benim gibiyseniz yani ebeveynlerinizden kaçmak için kitaplara sarılıyorsanız, size bu işkenceyi yapıp burayı da anne baba ortamına çevirecek değilim. Buraya yazıyorum çünkü etrafımda içimi dökebileceğim pek fazla insan yok. Ama yazmak her zaman iyidir, kafanızı boşaltmanıza yardımcı olur ve rahatlarsınız. Üstelik defterler insanlar gibi ikiyüzlü değildirler, oraya yazdıklarınız sadece sizin ve defterinizin arasında kalır. Tabi eğer defterinizi ya da yazdığınız o şey her neyse onu anneniz okumuyorsa. Çünkü eğer okuduysa, sırlarınızı buraya yazmış olma fikrinize binlerce kez anlamını bile bilmediğiniz küfürler edebilirsiniz. Benim şuan yaptığım gibi. Benim annem teknoloji özürlüsüdür yani öyle pek de iyi değildir bilgisayarda bir şeyler açma konusunda ama bu lanet gündeki lanet şansıma bakılırsa annem adeta bir Steve Jobs’a dönüşüp ‘’Derin’’ klasörünü başarıyla açmış, o kadar resim arasından bu günlüğü rahatça bulabilmiş ve o da yetmezmiş gibi açıp her satırı okumayı başarmıştır. Evet anne okurlarımla birlikte seni ayakta alkışlıyoruz.

Annemin ‘’Neden öyle yazdın kızım biz babanla çok mu hayat hakkında öğüt veriyoruz çok mu bunaltıyoruz seni?’’ söylenişlerinden kaçmak için kulaklığıma sarıldım. Ve tabi ki o da bana. Ah canım benim, nasıl da seviyorum onu. Shuffle tuşuna basmıştım hani belki iyi bir şarkı gelir diye. Baya önceden yüklediğim ve artık çok dinlemekten nefret etme düzeyine geldiğim şarkı çalmaya başladı. Aynı saat içinde iki şanssızlık. Üçüncüsünün ne olacağını çok merak ediyordum. Hafif bir müzik açtım; Renkli rüyalar oteli. Çok anlamlı sözleri vardı ve benim için baya değerli bir şarkı. Tam şarkıya kendimi kaptırmıştım ki annem aniden odaya girdi:

-Annecim zamanlaman gerçekten harika bunun için özel bir çaba sarf ediyor musun?

-Kızım hadi yat artık saat 11 oldu.

Telefonumun saatine baktım. 10.23’ü gösteriyordu. Bakın annemin harika bir özelliği daha. Saati yuvarlamakta harikadır.

-Tamam anne, yatacağım birazdan.

-Ölçüm yapmayı ve Lantusu unutma.

Eminim hepiniz annemin bu son cümlesinden bir şey anlamadınız. ‘’Ölçüm ve Lantus’’ benim yaklaşık 4.5 yıldır her akşam duyduğum cümlelerden biridir –Tabi ki ‘’Hadi kızım artık yat’’ı geçemez- . 4.5 yıl önce bu aylarda gösterdiğim davranışlardan dolayı annem doktora gitmemiz gerektiğini söylüyordu ve bende aldırmıyordum tabi ki. Çünkü hastaneleri sevmem bana hep kötü şeyleri hatırlatırlar ve hastanelerin o kokusu oldum olası midemi bulandırmıştır.

Bir hafta direnişimden sonra beyaz bayrağı çekip doktora gitmeye razı oldum. Yine annem kazanmıştı. Kan tahlilleri yapıldı, sonuçları beklediğimizde daha erken çıkmış. Annem ve hemşire arkadaşı hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Onları dinlemek yerine etraftaki tabloları inceledim. Küçük çocukların yaptığı resimler asılmıştı ve hep olduğu gibi resimler sadece çizen kişinin anlayabileceği tarzdaydı. Ben o tabloyu anlama savaşı verirken annemin topuklu ayakkabılarının sesini duydum:

-Derin, acil bir durum çıktı İstanbul’a gitmemiz gerekiyor.

Kısaca bilmediğim bir şehirde bilmediğim bir hastanede kanımda bir şey çıkmış ve annem bilmediğim bir hemşirenin dediğine uyarak bana bilmediğim bir şehre gitmeyi teklif ediyordu.

-Neden oraya gidiyoruz?

-Yolda anlatırım, eve uğrayıp birkaç kıyafetini alalım hadi.

Rüzgarsız Hava SahasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin