#1

1.2K 76 12
                                    

#Marinette

Marinette için her zamanki sıradan günlerinden biri yeniden başlamıştı. Geç kalkmış, aceleyle hazırlanmış, hızlıca bir şeyler yiyip koşarak okula yetişmeye çalışmıştı. Her gün birebir aynı geçiyordu onun için artık. Hayatı tamamen monotonlaşmış, hiçbir şeye aldırış etmez olmuştu. Kendini koskoca Paris'i kötülerden arındırabilecek kadar güçlü hissederken 8 saatlik okul ortamında ölecek gibi hissediyordu. Ta ki o güne kadar.

Sınıfa girip yerine geçtiğinde Chloe'ye göz ucuyla bakmıştı. Çok heyecanlı ve yerinde duramıyordu. Onu bunca yıl boyunca ilk defa böyle görmüştü. O kadar heyecanlıydı ki çevresindeki kimseyle uğraşmıyor hatta Marinette'in ona baktığını fark etmesine rağmen laf sokma çabalarına girişmiyordu. Marinette, Chole'nin bu heyecanının nedenini merak edip yanında oturan en yakın arkadaşına döndü.

"Alya, bu gün Chloe'nin nesi var? Heyecandan ölecek gibi." dedi. Alya Marinette'e dönüp "Haberin yok mu? Ünlü modacı Gabriel Agreste'in oğlu bizimle aynı sınıfta olacak!" dedi. Marinette'in en çok beğendiği modacının oğlu, aynı sınıfta hatta biraz da şansı varsa tam ön sırasında oturacak. Marinette istemsiz olarak gülümsemişti.

O sırada Chloe ayağa kalkıp sınıftaki bütün kızları tehdit edercesine bir ses tonu ile "Adrien ve ben küçüklükten beri tanışıyoruz ve o benim sevgilim! O benim! Onunla göz göze gelen biri dahi olursa gazabıma uğrar!" dedi ve sınıftan çıktı. Marinette artık gülümsemiyordu. Aksine hayal kırıklığına uğramış bir tavırla çantasına uzanmış, bir kalem ve kağıt çıkarmıştı. Öğretmen gelene kadar çizim yapmaya başlamıştı. Bu onu rahatlatmanın ve zihnini boşaltmanın en iyi yoluydu.

#Adrien

Okulun dışında arabanın içinde bekliyordu. Babasından zar zor izin alarak yazıldığı bu okula gitmek için çok heyecanlıydı fakat okulun kapısının önüne gelince heyecanından çok içinde korku oluşmuştu. Dışlanmaktan, yalnız kalmaktan korkuyordu. Hayatı boyunca o koskoca malikanede yapayalnız kalmıştı. Şimdi bu kadar insan arasında yapayalnız kalmayı kaldıramazdı. Arabanın camından dışarı bakarken Nathalie'nin sesiyle bir anda kurduğu saçma düşüncelerden gerçek dünyaya geri döndü. "Adrien, artık okula gitme vaktin geldi birazdan dersler başlar." demişti Nathalie. Ama bilmiyordu ki Adrien okula gitmeyi ne kadar çok istese de kıpırdayamayacak kadar korkuyordu.

Arabadan çıkıp çantasını aldı. Yeniden okulu göz ucuyla süzdükten sonra derin bir nefes aldı ve yürümeye başladı. Bayılacak gibi hissediyordu. Ta ki onun sesini duyana kadar. "ADRİİKİNNNSS!" Kafasını kaldırdığında kendine doğru koşan Chloe ile göz göze geldi. Chloe onun ilk arkadaşıydı. Aileleri tanıştığından dolayı küçükken birbirleriyle zaman geçirdikleri olmuştu. Chloe'nin kendisine aşık olduğunun farkındaydı fakat onun sevgisine karşılık veremezdi. Çünkü onun zaten bir Leydisi vardı. Uzun zamandan beri etrafta akumalaşan insanlar yoktu. Leydisini çok özlemişti. Onun gülüşü, gökyüzünde süzülürken yüzünde beliren o ifade. Zihnine Leydisinin yüzünü özenle kazımış hatırladıkça daha çok aşık oluyordu ona. Chloe'nin koluna girip onu çekiştirmesiyle hayalleri bir anda yok olmuş, gülümsemeyi kesmişti.

Adrien sınıfa girdiğinde bir anda bütün gözler onun üzerine dönmüştü. Chloe hala kolundaydı ve konuşmaya başladı. "Bu Adrien. Hani size söylemiştim ya. Umarım ona iyi davranırsınız!" Bütün sınıf Chloe'nin dediği şeyleri umursar gibi davranmıştı. Chloe ona istediği yere oturabileceğini söyledi. Önde ve en arkada boş yer vardı. Öndeki yere geçip çantasını koydu. Yanında oturan çocuk arka sıradaki gözlüklü, uzun kahverengi-kızıl saçlı bir kızla konuşuyordu. Onu pek umursamış gibi bir hali yoktu. Sonra arkasına döndü ve sınıfa girdiği andan itibaren ona bir kere bile bakmamış olan kızı gördü. Bu kız sınıftaki diğer kızlardan farklı gibiydi. Herkes birbirleri ile konuşup bir şeyler çekiştirirken bu kız önündeki deftere bir şeyler çizip tebessüm ediyordu. O anda kız izleniyor olduğunu fark etmiş olacak ki bir anda kafasını kaldırmıştı. O gökyüzü kadar mavi gözlere hayranlıkla bakıyordu Adrien. Ne kız ne de o konuşuyordu. Sadece birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Büyülenmiş gibiydi. Ta ki Chloe bir anda kızın sırasına vurana kadar.

"Marinette Dupain-Cheng! Benim ne dediğimi unutmuş gibi bir halin var! İstiyorsan sana burada herkesin önünde tekrar hatırlatabilirim!" Chloe'nin ne dediğini anlayamamıştı. Bütün sınıf onlara bakıyordu. Chloe bir anda hırçın bir ses tonu ile "SÖYLE TEKRAR HATIRLATMAMA GEREK VAR MI?!" diye bağırmıştı. Tekrar o kıza döndü. Sanki ondan hiç korkmuyor gibiydi. Bütün sınıf dehşet içinde bakarken o üzerinde hiçbir baskı yokmuş gibi davranıyordu. Bir anda Chloe'nin gözlerinin içine baktı ve "Hatırlatmanıza gerek yok Chloe hanım! Erkek arkadaşınızla zaten bir işim olmaz şimdi önümden çekil ışığımı kapatıyorsun!" dedi sert bir tonla. Erkek arkadaş mı?! Onu sınıfa böyle mi tanıtmıştı? Gerçekten çok sinirlenmişti. Fakat Chloe'nin onu rencide eder gibi konuşması o kızın umurunda bile değildi. Chloe'ye bakmayı kesmiş ve çizim yapmaya dönmüştü. Hayranlıkla ona bakmaya devam ediyordu Adrien. Chloe hala çok sinirliydi. Önündeki çizimi aldı ve parçalara ayırmaya başladı. Amacı neydi bunun?! Bir anda yanında oturan gözlüklü kız ayağa kalktı ve Chloe'ye dik dik bakmaya başladı. Chloe ise bu sefer sanki biraz korkmuş gibiydi ama bunu belli etmek istemiyordu. Arkasında oturan gözlüklü, esmer çocuk da ayağa kalkmıştı. Chloe'ye sinirli bir şekilde bakmaya başlamıştı Adrien. Nasıl olur da onu sevgilisi olarak tanıtırdı! Onu sevdiğini biliyordu fakat bu kadar ileri gidebileceğini hiç düşünmemişti. Adrien'ın da onu savunmayacağını anlayınca "Aman be ne haliniz varsa görün gelir gelmez Adrikins'imi de kendiniz gibi yaptınız ama bunu unutmam! Özellikle de senin bana yaptığın tavırları unutmam MARİNETTE DUPAİN-CHENG!" dedi ve sırasına doğru sinirli bir şekilde yürüdü.

O gittikten sonra öğretmen gelmişti. Arkasında oturan esmer çocuk elini omzuna attı ve "Ben Nino. Umarım anlaşabiliriz." diyerek gülümsedi. Sonunda gerçek bir arkadaşı olmuştu. Fakat bir türlü aklımdan çıkmıyordu o gökyüzü mavisi gözler. Belli etmeden arkasına bakmaya çalıştı. Gözlüklü kız ellerini onun omuzlarına atmış teselli etmeye çalışıyordu. O ise hafif bir tebessümle arkadaşını dinliyordu. Gülümseyerek önüne döndü ve ilk gerçek dersini dinlemeye başladı.

#Marinette

Derse bir türlü odaklanamıyordu Marinette. Aklından çıkmıyordu o zümrüt yeşili gözler. Ama onun gibi birini sevemezdi. Sevmemeliydi. Bir yandan okul bir yandan kurtarılacak Paris. Daha kendine zaman ayıramazken ona hiç zaman ayıramazdı. Ah sanki çocuk çıkma teklifi etmiş deli oluyordu ona o da bunları düşünüyordu. Saçmaladığını fark etti. Dersi de kaçırmıştı artık hocaya kendini hiç veremezdi. Zaten kendi kendine konuşuyor gibi anlatıyordu dersi. Sınıfı bir göz ucuyla süzdü. Herkes kendi halinde takılıyordu. Tek dersi dinleyen şu yeni gelen çocuktu. Adrien. Adı bile hoşuna gitmişti. Ama boşuna hayal kuruyordu. Çantasından bir kağıt daha çıkardı ve Chloe'nin yırttığı çizimini tekrar çizmeye başladı. Chat Noir. Onun ihtişamını ne kadar güzel çizerse çizsin yakalayamıyordu. Ayrı bir havası vardı. Uzun zamandır görmüyordu onu. Özlemişti. Bütün gün boyunca çizimini bitirmeye çalıştı. Ama beğenemiyordu bir türlü. Yorulmuştu artık. Eve giderken çizerim diye düşüp bir türlü bitiremediği çizimini çantasına kaldırdı ve geriye kalan dersleri olabildiğince dikkatini vererek dinlemeye başladı.

Aziz mi, Günahkar mı? [MariChat]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin