I

51 1 0
                                    

Multimedia: Çağ
Kapının tam eşiğinde durdum, Ali'nin elinin üstüne elimi koyarak kapıyı kapattım. Ali benim ne yaptığıma bakarken ben ona sımsıkı sarıldım.
"Özür dilerim, özür dilerim. Ben gerçekten çok aptalım. Şüphe etmeyi düşünmem bile yanlıştı. Kazanın etkisiyle kafam karıştı, sinirlerim çok bozuktu, sana güvenmesem anlatmadan eşyalarımı alıp giderdim. Seni çok seviyorum Ali, beni bırakma" dedim ardı ardına boynuna öpücükler bırakırken. Gergin olan vücudunu kollarımın altında hissedebiliyordum.
Kollarımı belinden çekti ve parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi.
"Ağlama" Dedi dudağıma uzun bir öpücük bırakmadan önce.
"Seni kırdım" dedim başımı eğerken
Başımı kaldırdı ve saçlarıma bir öpücük kondurdu
"Asla kırılmadım, sadece senin bana güvenmeme ihtimali bile beni çıldırtmak için yeterli bir neden."
Başımı göğsüne yaslarken, beni salona yönlendirdi, oturup beni de göğsüne çekerken bir iç çektim ağlamanın verdiği etkiyle
"Amaçları tam olarak buydu anlayabiliyor musun?"
"Anlayabiliyorum ama nedenini anlayamıyorum"
"Sen saldırıya uğradığında benim seni eve getirmem, onlar için tehlike arz ediyordu. Benim yanımdan birini çekip alamayacaklarını biliyorlar, seni benden kopardıklarında, seni elde etmek daha kolay olacak onlar için" dediğinde başımı kaldırıp gözlerine baktım, gözleri koyulaşmış yüzü ifadesizdi
"Hesaplarında olmayan birşey vardı, oda bizim birbirimize aşık olduğumuz" dedim, elimi epey uzamış olan sakallarına dokundururken.
"Yavaş yavaş elmanın zehirli kısmını yemeye başlıyorsun"
"Nasıl?"
"Az kaldı anlayacaksın ne dediğimi"
"Ben şimdi öğrenmek istiyorum"
"Şimdi öğrenirsen zehirli kısmını yemeden bırakacaksın, o yüzden yemene izin ver"
"Bu benim için iyi mi olacak kötü mü?"
"Sen kötü olduğunu düşünürken aslında iyi birşey olacak"
"Acı çekecek miyim peki"
"Acıyı her zaman çekiyoruz Elfida" dediğinde gözlerini gözlerime sabitledi, şuan gözleri ile ilgili bir yorum yapmak gerekirse ve tek bir kelime hakkım varsa korkunçtan başka birşey diyemezdim.
"Ben senin yanındayken acıyı hissetmiyorum" dedim başımı tekrar göğsüne yaslarken
"Acıyı derine enjekte eden ben isem hissetmeyeceğini düşünür müsün?"
"Eğer o zamanda yanımdaysan, hissetmem"
"Yanılıyorsun, yanında olmamı istemeyecek kadar acı çekeceksin" dediğinde şu an bu matematik problemlerini çözemeyecek kadar kafam karışıktı, kaşlarımı çatıp
"Neden birgün beni üzeceğini yada bana acı çektireceğini düşünüyorsun?" Dediğimde, kasılan vücudunu hissedebiliyordum, başımı tekrar kaldırıp baktığımda bana bakmıyordu, gözleri hala ifadesizdi
"Çocukluğumuzdan bu yana hayatımıza giren insanlar mutlaka bize bir acı bırakmıştır çünkü"
"Bu seninde yapacağını doğrulamaz"
"Doğrular!" Diye kükrediğinde irkilmiştim, ondan yavaşça ayrılıp gözlerine baktım
"Elfida sana defalarca söyledim, hayata şu pencereden bakmayı kes. Her an herşeye hazırlıklı ol, ol ki birde beklemediğin için üzülmeyesin"
"Sen ne dersen de bana zarar vermeyeceğini biliyorum Ali, sadece benim diğer insanlara karşı bu kadar iyi niyetli olmamam için bunları söylüyorsun biliyorum" dediğimde gözlerini benden kaçırdı, yutkundu ve başını elleri arasına aldı
"Çok masumsun" dediğinde diyecek birşey bulamadım. Alinin başına götürdüğü eli başından çekip
"Bazı insanlara zarar vermiş, onları üzmüş olabilirsin ama onlara zarar verdiğin için bu sevdiklerine de zarar vereceğin anlamına gelmez" dedim ona kendini iyi hissettirmek için, gözleri benim gözlerimi bulduğunda o kadar derin bakıyordu ki yutkundum.
"Zarar verdiğim insanlar için asla pişman olmadım ya da vicdan azabı çekmedim fakat içimde bir his var ki bana yakında pişman olacağımı vicdan azabı çekeceğimi söylüyor" dedi fısıltıyla
"Neden böyle düşünüyorsun ki? Birini öldür-"
"Öldürdüm!" Diye kükrediğinde yine irkilmiştim, gözlerim şokla açılırken ekledi
"Hatta intihara kadar sürükledim onları bunlar için pişman değilim, emin ol intihardan daha kötü şeyleri hakediyorlardı hatta pişmanlığım onların intihar etmesi, çünkü onları ben öldürmek isterdim" dediğinde, Ali'nin bana karanlık tarafını sunduğunu görebiliyordum, korkmam gerekiyordu ama ben korkmuyordum. Şuan Ali'nin gözleri bir katilin gözleri gibi bakmıyordu, onu buna zorlamışlar gibi görünüyordu. Ali'nin birini öldürmesi ya da ölümüne sebep olması onun suçu değil onu bu duruma getirenlerin suçuydu. Ali'nin birini öldürmesi beni korkutmalıydı fakat ben aksine daha çok Ali'ye sarılmak istiyordum. Ona bunları yaşatan şeyleri unutturmak istiyordum. Kollarımı bedenine sarıp
"Bu sadece senin karanlık tarafın Ali, ben senin iyi tarafını görüyorum, görebiliyorum. Seni karanlık tarafınla yargılamaktansa her iki tarafınla kabullenmek istiyorum." Dediğimde ellerini saçlarıma götürdü
"Bunu zamanı geldiğinde konuşalım" dediğinde cevap vermedim çünkü zaten o benim cevabımı biliyordu.
Eğilip dizlerimin altında tutarak beni kucağına aldı.
"Çok yoruldun bugün 5 saatin de doldu. Şimdi uyuma vakti." Dedi alnımı öperken
"Bugün benimle uyur musun?" Dediğimde tek kaşını kaldırdı
"Seninle uyumaktan yapabileceğim daha güzel birşey olamaz" dediğinde gözlerine yine hayran hayran baktım. Merdivenlerden çıkarken başımı göğsüne yasladım, burası benim limanımdı.
Beni kendi odasına götürüp yatağın üstüne bıraktı.
"Ben sana giyecek birşeyler getireyim" dedi ve odadan çıktı.
Birkaç dakika sonra elinde eşofmanlarımla içeriye girdi. Yatağın üstüne bırakıp kendi dolabına yöneldi. İçinden kendine de eşofman alıp banyoya yöneldi.
"Giyindiğinde haber ver" deyip banyoya girdi.
Pantolonumu üzerimden sıyırıp eşofman altımı giydim. Gözüm açık olan dolaba kayınca dolaba yaklaştım ve elimi kıyafetlerinin üstünde dolaştırdım. Dolaptan siyah bir tişörtünü alarak Üstümdeki tişörtü çıkarıp onunkini geçirdim. Ben o gibi kokmak, onun gibi olmak istiyordum.
"Giyindim" diye seslendiğimde kapıyı açıp bana baktı. Yine üstsüzdü ve üzerimde tişörtünün olmasından mutlu olduğunu parıldayan gözlerinden anlamıştım. Yanıma yaklaşıp boynumu kokladı
"Ne yapsan da kendi kokundan arınamazsın" dedi boyun çukuruma nefesini üflerken
O bana böyle cümleler kurarken benim dilim damağım kuruyordu, diyecek hiç birşey bulamıyordum. Kendini benden uzaklaştırarak ışıkları kapattı, yanıma gelip benim elimden tutup yatağa götürdü beraber uzandığımızda kollarımı bedenine sardım, saçlarımla oynamaya başlayınca
"Saçlarına ellerim bazen istemsiz gidiyor, o kadar güzeller ki şirkette bütün gün saçlarına dokunacağım anı bekliyorum." Dedi başıma öpücük kondururken
"Biliyor musun ben hep aşık olduğum adamın saçlarımı çok sevmesini istedim çünkü annem bana hep saçların benimkine çekmiş, baban benim ilk saçlarıma aşık oldu derdi ve bende hep birgün saçlarıma aşık bir adam hayal ettim." Dedim göğsüne bir öpücük bırakırken. Ona baktığımda yüzü ifadesizdi,
"Ama annem babamdan sonra banyoda saçlarını omzuna kadar kesti" dedim derin bir iç çekerek
"Sen asla öyle birşey yapma"
"Niye beni birgün bırakacak mısın?"
"Bırakacağım demedim ama bazen hayat planladığımız gibi olmuyor"
"Ben seni asla bırakmam"
"Asla da bırakma"
"Ama birgün benden gidersen bende saçlarıma kıyarım" dedim saçımın uçlarıyla oynarken
"Saçlarına kıyarsan benden nefret ettiğini ya da beni unuttuğunu düşünürüm"
"Birbirimizi hiç bırakmayacağımıza göre öyle birşey de olmayacak değil mi"
Başını olumlu anlamda salladı, aklıma gelen şeyle yerimden sıçradım
"İnanamıyorum yarın Rüya'nın açılışı var ve ben ona yaptığım çalışmayı tamamlamadım."
"Sakin ol bebeğim açılış saat 2'de yetiştirirsin"
"Umarım" dediğimde çıplak göğsüne bir öpücük kondurdum.
Geçen sessiz dakikaların ardından gözlerim yorgun düşüp göz kapaklarım kapanmaya başladı.
_________________________________
Gözlerimi yavaşça araladığımda bedenimin üstünde bir ağırlık vardı. Elimle dokunduğumda bir kol olduğunu anlayabiliyordum, gözlerimi tam olarak açtım ve karşımda bir bebek gibi uyuyan Alim'i gördüm. Kaşları çatıktı ve dudakları hafif aralıktı, havaya baktığımda daha gün doğmamıştı, ay ile güneşin kararsızlığıyla içeriye sızan ışığın Alinin yüzünde bıraktığı yansıma yüzüne daha da güzellik katmıştı, pür dikkat Ali'yi izlerken dudaklarının benimkilerden bile dolgun ve harika olduğunu farkettim, kirpiklerinin yüzüne bıraktığı gölge orda yaşama isteği doğuruyordu bana. Elimi epey uzamış olan sakallarında dolaştırdım. O kadar harika ve kusursuzdu ki. Uykumun kaçtığını düşünerek yavaşça kolunu belimin üstünden kaldırdım. Bişeyler mırıldandı ve bana arkasını döndüğünde sessiz bir kıkırdama eşliğinde yataktan kalktım ve resim odama gittim. Tabureme oturup Rüya'ya yaptığım çalışmayı tamamlamaya başladım. Geçen kısa bir süreden sonra arkamdaki nefes sesi dikkatimi çekince arkamda bir gölge farkettim, Nefesim kesiliyordu, aklıma gelen fikirle elimi germe tahtasına attım ve bir elimle hala çalışıyormuşum imajı verdim. Bana biraz daha yaklaştığında ani bir hareketle tahtayı kafasına fırlatıp kaçacaktım. Gölge bir adım arkamda durduğunda hızla elimi germe tahtasına atıp arkamı döndüm tam fırlatıyordum ki elimden çekip aldı. Ben tiz bir çığlık atınca ağzımı kapattı. Gözlerimi açtığımda ağzım aralandı ve bozulan sinirimle gülmeye başladım. O kadar paranoyaklaşmıştım ki Ali olabileceği aklıma bile gelmemişti. Elini ağzımdan çekerken
"Allah aşkına sen aklını mı kaçırdın? Onu kafama fırlatacak mıydın gerçekten" dedi endişeli bi sesle
Ben hala gülerken o bana anlamsız bakışlar atıyordu
"Ben-
Kahkaha
"Seni-
Kahkaha
"Başkası sandım" dedim karnımı tuta tuta gülerken.
"Peki neye güldüğünü öğrenebilir miyim? Belki bende sinirimden arınıp gülerim hı?"
Dudaklarımı büzüp bilmiyorum dedim ve kendimi durdurmaya çalıştım. Kendime geldiğimde gözlerim dolmaya başladı.
"Hey Allah'ım az önce katıla katıla gülüyordun şimdi neye ağlıyorsun güzelim" dedi beni göğsüne yaslarken.
"Sinirlerim bozuldu" dedim gözümdeki yaşları silerken. Başıma bir öpücük kondurdu
"Tamam, ağlama. Geçti bak yanındayım"
Kollarımı bedenine sıkıca sardım. Bu adamın varlığı bana her zaman kendimi güvende hissettiriyordu, sessiz geçen bir kaç dakikadan sonra kollarımı bedeninden ayırdım
"Sabahın bu saatinde neden uyandın?" Dedi, alacakaranlıkta bile ay gibi parlayan yüzüyle
"Uykum kaçtı bende çalışmayı tamamlarım diye buraya geldim, sen neden uyandın?"
"Sana sarılmak istediğimde yerinde olmadığını farkettim, burda olacağını tahmin ettim ama emin olmak istedim. Odaya geldiğimde sana arkadan sarılacaktım ama izin vermediniz hanımefendi" dedi yapmacık bir kızgınlıkla
"Fazla paranoyak biri oldum"
"Merak etme sebep olanları ben paranoyaklaştıracam karabasan gibi hayatlarının üzerine çökecem" dedi dişlerini sıkarak
Elimi tutup "hadi uyuyalım" deyip beni odadan çıkardı. Tekrar onun odasına geçtiğimizde beni yatağa uzandırdı ve beni kollarının arasına aldı. İşte burda olmayı çok seviyordum. Ömrümün hepsini burda geçirebilirdim. Gözlerimin üzerine düşen uykuyla gözlerimi sımsıkı kapatıp son kez kokusunu içime çektim.
_____________________________
Uykumu bölen sinir bozucu sesle gözlerimi öfkeyle açtım ve nevresimi üzerimden döverek ittim. Ali'ye baktığımda kısık gözlerle bakıyordu
"Şu siktiğimin sesini kapat"
"Çok güzel günaydınlaşıyorsun Alicim" dedim ve çalan telefonumu aramaya başladım. Pantolonumun cebinde yanıp sönen ışığı görünce pantolonumun cebinden telefonumu alarak açtım.
"Günaydın Rüyacım"
"Günaydın, saat kaç haberiniz var mı? Nasıl arkadaşsınız siz? Bana verdiğiniz ilgiden ve destekten boğuluyorum nerdeyse. Ya ben heyecandan bayılmak üzereyim, daha hazırlanacağım, ofisin hazırlıklarına bakacağım, yiyecek ve içecekler ya eksik gelirse? Ya süsleri yanlış takarlarsa ya ben açılış esnasında bayılırsam. Bunları hiç düşündünüz mü? Tabi ki hayır? Siz prenses uykusundayken ben hala uyumaya çalışıyordum ayhh" deyip derin nefes aldı
"Bitti mi? Bence heyecandan değil nefes almamaktan bayılacaksın. Ne bu heyecan? Sakin olur musun? Bütün heyecanlı insanlar benim mi arkadaşım oluyor?" Dedim bıkmışça
"Ya ama bu benim en büyük hayalim" dedi çocuksu bi sesle
"Söyle o manyağa ne için aramış?" Dedi Ali uykulu sesle
"Söyle o sözde Abi olacak öküze olmaz olsun onun gibi abi"
O kadar yüksek sesle konuşuyordu ki alt kattan bile duyulurdu sesi
"Söyle o psikiyatrist bozuntusuna gelen hastAları değil iyileştirmek tımarhanelik eder"
"Söyle o abilikten yoksun mağara ada-"
"Yeteeeer! Sayenizde Rüya'nın ilk hastası ben olacağım. Telefonu Ali'ye veriyorum" dedikten sonra telefonu yatağa fırlatıp kendi odama geçtim.
Sevimli tatlı falandılar ama adamı çileden çıkarırlardı, derin bir nefes alıp kendimi duşa attım. Suyun altında uzun bi süre oyalandıktan sonra duştan çıkıp havluyu bedenime sardım. Odama geçip saate baktım 10:30 Daha 3 buçuk saat var Allah'sız! Tövbe estağfurullah hem çileden hem dinden çıkacağım sonunda. Dolabımı açtığımda beyaz dantelli düz kesim elbiseyi gözüme kestirdim. Askıdan alıp yatağa bıraktım. Dolaptan iç çamaşırlarımı alıp giydikten sonra elbiseyi üzerime geçirdim. Ayağıma kırmızı babetlerimi de geçirdikten sonra kurutma makinemi alıp Ali'nin odasına geçtim. Altında kot bir pantolon üstü çıplaktı ve havluyla saçlarını kuruluyordu. Kurutma makinesini elimde salladığımda gülümseyerek yanıma geldi fişi taktığımda makineyi elimden alıp çalıştırdı, saçlarımı kurutmaya başladı, kurutma makinesi onun kokusunu bir rüzgar edasıyla bana getiriyordu. Eğer gözlerim görmese bile Ali'yi kokusundan tanıyabilirdim. Saçlarımın tamamen kuruduğuna kanaat getirip makineyi kapattı. Ona doğru döndüm ve çıplak göğsüne bir öpücük kondurup odadan çıktım. Kendi odama geçip tuvalet masasının önüne oturdum. Gözlerime hafif bir makyaj yapıp kırmızı bir ruj sürdüm yanaklarımıda renklendirdikten sonra bileğime bir aksesuar takıp çantama gerekli eşyaları koyup odadan çıktım.
Koridorda "alii" dediğimde kendi odasından seslendi.
Odasına girdiğimde kol saatini takıyordu.
"Gelin gibisin mübarek süsün püsün bitmiyor" dediğimde bana baktı. Baştan aşağı beni süzdü, bakışlarından beğendiğini anladım. Elini belime koyup beni kendine yaklaştırdı.
"Beyazım masumiyetini üzerinde taşıyorsun" dedi ve dudaklarıma baktı
"Kırmızının ateşini taşıdığın gibi"dedi ve dudaklarımı kendi dudaklarına arasına alıp nazik dokunuşlarla öptü. Benden ayrıldığında elimi tutup
"Hadi gidelim o bir numaralı psikiyatrist hastası aramadan" dediğinde kahkaha ile güldüm, odadan çıktığımızda hazırladığım tabloyu alarak aşağı indik.
Evden çıktığımızda tabi bir arabam olmadığı için kendi arabamla gitme isteğini sunamadığımdan Ali'nin arabasına yöneldim fakat Ali başka yöne gidiyordu.
"Arabayla gitmeyecek miyiz"
"Gideceğiz"
"Eee?" Dediğimde beni duymamazlıktan geldi. Garaja doğru gittiğinde bende peşine takıldım. Garajdan içeri girdiğimde gördüğüm araba ile ağzım aralandı
"Ama senin arabanla gideceğiz" dedi bana anahtarları uzatırken
"Bu harika, bebek gibi" dedim arabaya dokunurken
"Senin gibi" dedi göz kırparken. Ben hala arabanın gerçek olup olmadığına bakarken
"Atla da kızın annesine kavuşsun" dedi
Arkamı döndüm ve sımsıkı sarıldım.
"Sen harika bir adamsın" dedim
Bana gülümseyip dudağıma bir buse kondurdu. Arabanın kapısını açtığımda hayranlıkla arabanın içini inceledim.
Alide yan koltuğuna oturunca
"Gör şimdi kızım seninle yollarda fırtına gibi esicez" dedim direksiyona dokunurken
Ali gülünce ona döndüm ve mutluluğumu göstermek istercesine güldüm.
Arabayı çalıştırıp Ali'nin tarifiyle Rüya'nın açılışını yapacağı iş merkezinin önüne geldik. Tabloyuda alarak arabadan indiğimizde kızıma son kez dokunarak binaya giriş yaptık. Asansörü beklerken Çağ, Sır ve Uraz'da yanımıza geldiler.
"Şu açılış için olan özel yiyecekler olmasa hayatta gelmezdim" dedi Çağ, bu çocuk espri yaparken hiç espri havasında değilmiş gibi davranıyordu ve bu beni daha çok güldürüyordu.
"Midesine düşkün piç" dedi Ali gülerek
Bakışlarım Sır'a kaydığında dizleri sargılıydı hala
"Geçmiş olsun nasıl oldun?" Dediğimde
"İyi olmama az kaldı" dedi tek kaşını kaldırarak, ben cümlesinde imayı anlamaya çalışırken asansör açıldı ve Ali beni belimden tutup yönlendirdi.
Ofise geldiğimizde kapı açıktı, tabloyu kenara bırakıp içeri girdiğimizde Mete ve Rüya süsleri takıyorlardı.
"Biz geldik" dedi Ali, bakışları bizi bulduğunda Rüya koşarak herkesten önce bana sarıldı, bu hareketi beni epey şaşırtırken gözüm Sır'a kaydığında bozulmuş gibi oldu. Haklıydıda sonuçta kaç yıllık arkadaşlardı.
"Ay iyiki erken geldiniz yetiştiremeyecektik yoksa" dedi benden ayrılırken
"Ulan sizi Allah gönderdi bana birazdan açılış maçılış dinlemeyecek basıp gidecektim. Anlamıyorum görevli birilerini tutsak ne olur, yok illa kendi ofisimi kendim süsleyecem. Tüllerin içinde gelin gibi oldum" dedi Mete elindeki tülü sallarken, biz ona gülerken
"Pekte yakışmış maşallah" dedi Çağ, hepimiz ona suratımızı buruştururken
"Gel lan gel birde senin üstünde deneyelim" dedi mete sert ve kızgın adımlarla Çağ'ın üstüne yürürken
"Ben şaka yaptım oğlum ne bu şiddet sevgisi" dedi Çağ benim arkama saklanırken
"Az önce aslan kesiliyordun ne oldu" dedi mete önümde durup arkamdaki Çağa sert bakışlar atarken
"Aslan sensin abi" dedi Çağ
Biz onlara kahkahalarla gülerken
"Ya hadi bırakın şimdi zevzekliği, yardım edin bize" dedi Rüya dudaklarını büzerek, bakışlarım Uraz'a kaydığında bakışları sertti, baktığı yöne bakışlarımı çevirdiğimde Rüya'ya bakıyordu. Bunların arasında benim veya bizim anlamadığımız birşey vardı her ne varsa araları soğuktu. Rüyanın elime tutuşturduğu tülleri alıp giriş kapısına gittim Ali elinde makasla geldiğinde kapıyı güzelce süsledik. İçecekler ve yiyeceklerde gelince onlarda masadaki yerlerini aldı. Saate baktığımda -13:00-, daha bir saat vardı. Tabloyu alıp Rüya'yı tek yakaladığımda
"Bu söz verdiğim gibi sana yaptığım çalışma, özel olmasını umarak sana bugün vermek istedim" dedim tabloyu ona gösterirken. Gözleri hayranlıkla bakarken ağzı şokla açıldı.
"Bu çok, çok güzel olmuş, inanamıyorum" dedi tabloyu eline alırken. Bana hızla sarılıp
"Sen harika bir insansın çok teşekkür ederim, bunu en güzel yere asacağımdan şüphen olmasın" dediğinde ondan ayrılıp
"En güzel yer senin kalbin Rüyacım" dedim ona gülümserken, bana mahçup bakışlar eşliğinde hazırlanmak için ofisin banyosuna geçerken bende kendini koltuğa atan Alinin yanına oturdum. Kollarımı bedenine sararken
"Bence Rüya'nın ilk hastası Mete olsun" dediğinde Mete sinirle
"Neden" dedi
"Abi sinirin senin mutluluk hormonu salgılamana izin vermiyor, şiddete çok meyillisin psikopat bi tipin var, insanları ürkütüyorsun"
"Sende bu boşboğazlık olduğu sürece ben hiç mutlu olamayacağım Çağcım" dedi Mete ağZını yamultarak, işte yine başlamışlardı
"Abi siz benim espri yapma potansiyelime sahip olamadığınız için kıskanıyorsunuz"
"Ya ya ne demezsin" dedi sır göz devirerek
"Hah sen eksik kal zaten" dedi çağ
"Yemin ederim bütün enerjimi sömürüyorsun Çağ" dedi mete dişlerini sıkarak
Biz onlara gülerek bakarken içeri baştan aşağı güzellik içinde bir Rüya girdi. Giydiği kısa yeşil elbisenin göğüs dekoltesi fazla iddialıydı. Bize gülümserken
"Bu ne hal" dedi Mete ayaklanırken
"Ne varmış halimde" dedi Rüya gülümsemesi solarken
"Rüya hiç kendini yorup giymeseydin kardeşim pek bi fark olmuyorda" dediğinde
"Bencede" dedi Uraz, hepimizin bakışları Uraz'ın üzerinde toplanırken, gerildi ve kendini toplamaya çalıştı
"Yani Mete gibi kıskanç biri için böyle bir elbise uygun değil demek istedim yoksa banane" dedi omuz silkerken, Mete Uraz'ın bencede demesine daha sinirlenmiş olacak ki Rüya'yı kolundan çekiştirip odadan çıkardı. Rüya'nın ağlama sesi geldiğinde yerimden kalkıp odadan çıktım, yan odaya gittiğimde
"Sana bu elbise değişecek diyorum Rüya"
"Böyle bir günde bile bana herşeyi zehir ediyorsun ya seni ayakta alkışlıyorum" dedi gözyaşları eşliğinde Rüya, adımlarımı onlara yaklaştırdığımda
"Mete" dedim elimi koluna koyarken, başını bana çevirip baktığında önce koluma sonra gözlerime baktı, ama öyle bir baktı ki yerin dibine girmek istedim, sözcüklerimi toparlayıp lafa başladım
"Sadece bugün için, Rüya için bence kendinden biraz ödün verebilirsin" dedim gülümsemeye çalışarak, gözlerim Rüya'ya kaydığında sanki devam etmemi istiyormuş gibi bakıyordu.
"Bugün onun için çok özel bir gün lütfen, böyle bir günde sence de ağlamayı hak ediyor mu?" Dediğimde Rüya'nın kolunu bırakıp bize arkasını döndü, elini beline koyup bi süre durdu. Sonra arkasını dönüp Rüya'ya
"Sadece bugün için Rüya, sadece bugün" dedi altını çizerek, bana son bir bakış atıp odadan çıktı. Onun çıkmasıyla Rüya hemen kollarını bedenime sardı.
"Çok teşekkür ederim" dediğinde onu kendimden ayırıp
"Ben birşey yapmadım canım, şimdi lavaboya geç makyajını tazele konuklar gelmek üzere" dediğimde başını salladı, gülümseyip yanağımdanda öpüp çıktı.
İçeriye geçtiğimde Mete, Ali, Çağ ve Uraz balkona çıkmış sigara içiyorlardı. Sır'la baş başa kalacağımızı düşündüğümde mutluluktan(!) havalara uçtum. Az önce kalktığım yere otururken Sır'ın bakışları üzerimdeydi, daha sonra bende Ali'lerin yanına gitmek için kalktım, balkona yanlarına gittiğimde Ali beni farkedip hemen yanına çekti. Bacağımı sıyırıp lastiğin altından sigara çıkardığımda sanki kimse görmesin diye kendini önüme duvar etmeye çalışıyordu. Ne yani arkadaşlarından mı kıskanıyordu? Bir dal çıkarıp dudaklarım arasına aldığımda Ali sigaramı ateşlendirdi. Derin bir nefes çektiğimde Ali'nin gözlerine gözlerimi sabitledim. Hiç konuşmadan kıpırdamadan şuan zamanı durdurmak isterdim. Çağ
"Konuklar gelmeye başladı" dediğinde bakışlarımı içeriye çevirdim, 4-5 kişi Rüya ve Sır ile gülüp konuşuyorlardı.
Sigaramdan son bir nefes alıp attığımda Ali belimden tutup içeriye geçtik. Çağ, Mete, Uraz üçlüsü davetlilerle tokalaşırken benle Ali'de yanlarına gittik. Ali
"Hoşgeldiniz" deyip merhabalaşırken, bana dönüp
"Tanıştırayım Elfida" dedi, bakışlar bana dönerken hepsiyle teker teker merhabalaştım, orta yaşlarda 2 kadın, 2 adam ve bizim yaşlarımızda bir kızdı.
"Kim bu güzel kız?" Dedi orta boylu saçlarının bir kısmı kırlaşmış adam
"Kalbimi çalan kadın" dediğinde kalbim teklemişti. Adam bana bakıp gülümserken gerçekten utanmıştım. Elini uzatıp
"Memnun oldum bende Erdem" dediğinde elimi uzattım
"Memnun oldum" dedim gülümserken, bakışlarım bizim yaşlarımızdaki kıza kaydığında Rüya ile konuşuyorlardı. Arkadaşı olduğunu düşündüm, kumral saçlı bir kadın
"Merhaba, bende Erdem'in eşi Sevinç, seni tanıyorum Masal'ın kızısın değil mi?" Dediğinde, suratım asılmıştı, gülümsemeye çalışıp başımı olumlu anlamda salladığımda
"Siz nerden tanıyorsunuz annemi?" Dedim soğuk bir ifadeyle
"Hayır derneklerinde tanışmıştık ama son zamanlarda psıkiyatristiydim" dediğinde yüzünde üzülen bir ifade vardı, başımı anladım anlamında sallayıp
"Sevinç Kutay?" Dediğimde
"Evet canım seninle hiç tanışamamıştık ama fotoğraflardan tanıyordum" dediğinde kısa kesmesi için gülümsedim, ne kadar çok konuşursak o kadar çok canım acıyacaktı ve ben bunu istemiyordum. Ali belimden tutup beni dışarı çıkarırken
"İyi misin güzelim? Eğer canın sıkıldıysa gidelim" dedi eliyle yüzümü avuçları arasına alırken
"İyiyim, Rüya'nın böyle bir günde bize ihtiyacı var idare edebilirim" dedim gülümsemeye çalışarak, beni göğsüne yaslayıp başıma öpücük kondurduğunda yine bütün acılarımdan arındırmıştı beni.
Geçen uzun bir aradan sonra konuklar içeriyi doldurmuş, açılış yapılmış, sohbetler edilmiş, hayırlı uğurlu olsun sohbeti bitmiş, açılış sona ermişti.
Son konuğuda uğurladıktan sonra herkes kendini koltuğa attı. Gerçekten çok yorucuydu, gelen konuklara gülümsemekten yüz kaslarım ağrıyordu.
"Hey ne bu haliniz ya kendinize gelin asıl kutlama şimdi başlayacak" dedi Rüya bakışlarını üzerimizde gezdirerek
"Kusura bakmayın küçük hanım sizin için enerjimin hepsini harcadım, benden bu kadar" dedi Mete yayıldığı koltuktan
"Al benden de o kadar" dedi Sır
"Hani benim destekçilerim" dedi Rüya dudaklarını büzerek
"Lan kalk karı kız görelim biraz" dedi Çağ Mete'yi dürterek
"Ulan ağzına sıçtığım, karı kız görsek ne olacak ayaklarımızda derman kalmadı"
"Ben bomba gibiyim" dedi Çağ yerinde doğrulup dik durarak
"Abi böyle birgün daha yaşamayacağım hadi ama" dedi Rüya Metenin yanına oturduğunda
"Hadi madem bir işe kalkıştık tamamlayalım" dedi Ali kalkarak, elimden tutup beni kaldırdığında
"Bak göreceksiniz bu akşam bi kızı avıma alacağım" dedi Çağ, Mete ensesine bir şaplak indirdiğinde hepimiz kahkahalara boğulduk
"Hergün aynı hikaye" dedi Mete
"Abi ne vuruyorsun ya kızların yanında"
"Ulan kızların avına sen takılıyorsun bizi mi kandıracaksın" dediğinde Çağ bozulmuştu. Biz onlara gülerken ofisten çıkıp asansöre binmiştik. Kendimi çok yorgun hissediyordum falat Rüya için biraz daha dayanabilirdim. Başımı Ali'nin omzuna koyduğumda yine Sır ile göz göze gelmiştik. Benim ona bakmamla gözlerini kaçırdı. Asansör açılınca herkes kendi arabasına yöneldi, anahtarları çantamdan çıkarıp Ali'ye uzattım
"Çok yorgunum sanırım süremeyeceğim" dediğimde gülümsedi ve anahtarları elimden aldı. Arabanın kilidini açtığında kapıyı açıp kendimi koltuğa attım, Ali arabayı çalıştırıp sürmeye başladığında
"İnsanların arasına girmeyi sevmiyorum, boğuluyormuşum gibi hissediyorum" dedim Ali'ye bakarak
"Eğer insanlara güçlü olduğunu göstermek istiyorsan, kaçmayacaksın." Dedi gözünü kısa bir an yoldan çekip bana baktığında
"Güçlü değilim ki"
"Güçlüsün, hatta sandığımdan daha da güçlüsün"
"Eğer bir yerden güç alıyorsam hiç şüphesiz sensindir" dedim ona hayran hayran bakarken. Bir barın önünde durduğumuzda kapıyı açıp indim, Ali anahtarları valeye verip beni belimden tutup içeri yönlendirdi, diğerleri arkamızdan geliyordu. Bara giriş yapmamızla beraber müziğin yüksek sesi kaşlarımı çatmama neden oldu. Köşede bir masaya oturduğumuzda
Çağ, Sır, Mete, Rüya ve Uraz da sırayla oturdular. Rüya ve Uraz yan yana oturmaktan memnun değilmişler gibi birbirlerine nerdeyse sırtlarını dönmüşlerdi. Bu ikisi arasında gerçekten birşey vardı fakat ne olduğunu hala çözememiştim. Herkes bi içecek siparişi verirken bende bi bira istedim, sarhoş olmak istemiyordum.
"Ee yani sen şimdi psikiyatrist mi oldun Rüya hanım" dedi Mete Rüyaya gülümserken
"Sanırım oldum" dedi gülümseyerek
"Pabucumun psikiyatristi gelen hastaların kalan psikolojisini de bozar bu deli" dedi Çağ gülerek
"İlk hastam sen isen olabilir" dedi Rüya cevabını vermenin onda yarattığı havayla
"Allah korusun" dedi Çağ ellerini havaya kaldırarak, Uraz ayaklanıp
"Ben biraz takılacağım" deyip kalktı, içecekler masaya gelince herkes içeceğini önüne aldı, bir yudum alıp bardağı masaya bırakırken arkaya yaslandım, Ali beni çekip göğsüne yasladı
"Yorgun musun?"
"Eh işte sen"
"Biraz" dedi elleriyle saçlarımı okşarken, bakışlarım Rüya'ya kayarken neşesi kaçmış dudaklarını kemiriyordu. Çantasını alıp
"Ben lavaboya gideceğim" dedi kalkarak, morali bozulmuş gibiydi, şimdi peşinden gidersem şüphelenebilirlerdi, o yüzden biraz bekledim. Bardağımdan bir yudum daha alırken
"Bende bi lavaboya gideceğim" dediğimde
"Herkesinde lavaboya gidesi geldi, ne içtiniz böyle" dedi Çağ hayretle, ben şüphelenmesinler diye beklemişken Çağ iyice şüphelenmelerini sağlamıştı
"Sanane oğlum şimdide tuvaletlerine mi karışacaksın" dedi Mete çıkışarak
"Karışmak senin işin unutma" dedi Çağ, onlar didişmeye başlamışken kaçmanın şuan tam vakti diyerek adımlarımı lavaboya doğru yönlendirdim, lavabonun koridoruna girerken Uraz ile Rüya'yı görünce hemen geri çekildim, gözlerim şokla açılırken, onu görebileceğim bir konuma geçtim.
"Bu kadar bencil olma Rüya, bir tek sen mi yaşadın sanıyorsun? Biz aynı acıları çektik farkında mısın? Ama ben senin gibi çektiğim acıların arkasına sığınıp seni yarı yolda bırakmadım, şimdi bana neden diyemezsin" dedi öfkeyle, çok sinirli görünüyordu şuan o kadar kendilerine aitlerdi ki beni görmeleri mümkün değildi.
"Uraz, yapamıyordum anlamıyor musun? Gerçekten canım çok acıyordu, annem sağlıklı değil bunu biliyorsun onu öyle gördükçe benim yüreğim yanıyordu. Benim annem o haldeyken ben gülemezdim, eğlenemezdim" dedi ağlarken, Uraz Rüya'nın kolunu tutup onu duvara çarptı, aralarında birşey vardı ve her ne yaşamışlarsa Rüya Uraz'ı terketmişti.
"Ulan ben sana gül mü dedim, eğlen mi dedim. Ben sana acılarımızı paylaşalım dedim, gitme dedim Rüya, sana gitme dedim. Gitme ne demek sen biliyor musun? Gitme dediğin halde gidenin arkasından bakakalmak nasıl birşey hissettin mi hiç? Sen bize ihanet ettin Rüya" dedi Uraz sakin olmaya çalışırken aslında sakinlikten uzak bir sesle
"Uraz aptal de, salak de, bencil de ama ne olur beni affet. Yapamıyorum işte hiçbirşeyi beceremediğim gibi sensizliği de beceremiyorum" dedi gözyaşları eşliğinde, başından beri anlamıştım aralarında birşeyler olduğunu fakat bu kadarını beklemiyordum. Şuan ki halime bakınca yaptığım şeyin yanlış olduğunu biliyordum fakat onları izlemektende kendimi alıkoyamıyordum. Uraz sert bakışlarıyla Rüya'ya bakarken onu ensesinden tutup kendine çekti
"Söz ver bana bir daha ben sana git desem bile gitmek yok Rüya."
"Söz, söz bir daha gitmek yok söz veriyorum" dediğinde Uraz önce gözlerine uzun uzun baktı daha sonra onu kendine biraz daha çekip dudaklarına yapıştı. Benim gözlerim şokla açılırken
"Elfida?" Duyduğum sesle gözlerim daha da açılırken
Arkamda abisi, önümde kardeşi ne yapacağımı düşünüyordum ve en önemlisi onları gördüğümü gören iki çift göz...

ALELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin