Ayağımdaki topuklular üzerimde şık bir elbise ağlayarak kaçıyorum. Kaçıyorum ama geri dönmek zorunda olduğumu da biliyorum. Ama şu an için geçmişim den acılardan etrafımdaki insanlardan rahat bir nefes almak için kaçıyorum. Topuklular ayaklarımı zorluyor çıkarıp koşmaya devam ediyorum. Ayağıma batan şeyler umrumda değil. Ayağıma cam battığının farkındayım ama acısını hissedemiyorum. Kalbim aklım heyecan, üzüntü ve çaresizliklerle dolu. Bir taraftan acıdan uzaklaşmaya çalışırken bir yandan da düğün mekanın dan ne kadar uzaklaştığımı düşünüyorum. Geçmişimi öğrenmek hayallerimin bir dakikada yıkılması tarifsiz bir acı hissettiriyor. Yıllarca annem ve babamı bekledim onlar dönünce çok güzel bir hayatımın olacağını düşündüm. Öyle hayal ettim. Gerçeklerin acı oldugunu şimdi daha iyi anlıyorum. Annem ve babamın ben daha iki yaşındayken boşanmış olması üstüne annem tarafından istenmemem ve terk edilişim. Babamın ise beni büyütmeleri için bıraktığı dedem ve babaannem. Ve şimdide yıllarca beklediğim babamın düğünün den kaçıyorum. Kaçarsam tüm bu olanlardan kurtulabilecegimi düşünüyorum. Ama ne kadar kaçarsam kaçayım gerçekleri degiştiremiyecegim.
Haziran gecesindeyiz. Hava oldukça sıcak ama gerçeklerin vücudum da bıraktığı etkiyle kutuplardaymış gibi üşüyorum. Ayaklarım çıplak ıslak yollarda kosuyorum. Titrememi durduramıyorum. Zihnim bir sis bulutunun içindeymiş gibi. Arabalar geçiyor ama bir türlü zihnimdeki sis bulutundan kurtulamıyorum. Etrafa boş gözlerle bakıp sadece koşuyorum. Ve işte gerçekleri idrak etmemi gerçek dünyaya ya dönemi sağlayacak an. Bir aracın bana süratle geldiğini görüyorum ama bir türlü yerimden kıpırdıyamıyorum. Bütün vücudum işlevini kaybetmiş, put gibi duruyorum. O sıra soğuk vücudumun tam tersine tenimi yakacak şekilde bir sıcak el dolanıyor koluma ve beni tüm karmaşadan çekip çıkarıyor. Kollarım sıcak ellerinde olabildiğince sıkı kavranılmış. Canım acıyor ama hâlâ bir tepki veremiyorum. Karşımdaki beni sarsıyor,bağırıyor ama benden bir cevap alamıyor. Bağırırken bir şeyler söylüyor ama anlayamıyorum bana bir uğultu gibi geliyor. O sıra çenemi tutup başımı kaldırıyor ve göz göze geliyoruz. Gördüğüm bu buz mavisi gözler isminin tam tersine endişe ve korkuyla bana sıcacık bakıyor . Buz gibi vücudum o gözleri görünce sımsıcak oluyor. Anlamıyorum daha önce üzerimde bu denli etki bırakan biri olmamıştı. Sonra bakışlarımı kaçırıyorum. Anın verdiği bir tepki bu. Bu türlü hisler bana göre değil. Daha önce tatmadığım ama tahmin ettiğim bu hisler bana hep uzaktı ve uzak olacakta. Ben düşüncelere dalmışken beni tekrar sarsmasıyla kendime geliyorum. Bana sert bir sesle " DELİRDİN Mİ SEN HANGİ AKLA O ARABANIN ÖNÜNE ATLIYORSUN. ÖLMEK Mİ İSTİYORSUN." dedi. Ağzımdan şuh bir kahkaha çıkıyor. Ölüm benim için bir hediye olurdu. Ölürsem bütün olanlardan kurtulmuş olacaktım. Ama böyle bir şey yapamazdım başına gelen her olayda bir korkak gibi ölüme sığınamazdım. Karşımdaki adam çatılı kaşlarıyla kahkaha atışıma bakıyor. Delirmiş olduğumu düşünüyor heralde. Gayet normal böyle düşünmesi. Gecenin bir yarısı sokaklarda çıplak ayaklar ve akmış makyajla bir zombi gibi koşan birisi deli olarak gözüke bilir. Sonra ona bir cevap vermem gerektiğini düşünüyorum. "Ben o kadar şanslı değilim. Ölüm benim için bir hediye. Ama canı veren ben olmadığım gibi alacak olanda ben değilim. Bu kimsenin haddi degildir. Intihar korkak ve çabuk pes edenlerin işidir." Dedim. Evet belki de benim en iyi yaptığım şey pes etmemek. Başıma ne gelirse gelsin güçlü durmaya çalışırım. Mücadeleci bir kişiliğim var. Kaderimle uyumlu bir şekilde.
Verdiğim cevap karşısında biçimli kaşları şaşırdığını belli edercesine kalkıyor. Heralde iki saattir konuşturmaya çalıştığı benden böyle bir cevap beklemiyordu. Kolumu kurtarıp yoluma devam ediyorum. O ise hâlâ şaşkın bir biçimde arkamdan bakıyor. Ben ilerlemeye devam ederken arkamdan "BEKLE" diye bağırıyor. Olduğum yerde duruyorum. Ama sıcacık mavilerin beni etkilemesini istemediğim için arkamı dönmüyorum. Ayak seslerini duyuyorum. Yanıma yaklaşıyor ve tam karşıma geçiyor. Bakışları bu sefer farklı çözmeye çalışır gibi. Önümde eğiliyor ve benim arabanın çarpma korkusuyla elimden attığım ayakkabıları önüme bırakıyor. O sıra gözleri yaralanan ve yer yer kanayan ayaklarıma kayıyor. Takım elbisesinin cebinden bir mendil çıkarıyor ve kanayan ayağıma bağlıyor. Ayağımda bir sızı hissediyorum ama tepki vermiyorum. Ayağımı bu sefer nazikçe bileklerimden tutup ayakkabıya koyuyor. Hiçbir tepki vermiyorum. Sadece bakıyorum. Sonra doğrulup hiçbir şey demeden arkasını dönüp gidiyor. Bense tüm bu olanları bırakmış onun gidişini izliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzinden
RandomAsel'in tüm hayatı boyunca kurduğu hayallerin bir günde yıkılması ve üzerine peşinden gelen acı bir geçmişin tam ortasındayken. Karşısına çıkan zamansız aşk ve geçmişin izleri onu bilmediği gerçeklere götürecek. Hayatta hiçbir şeyin göründüğü gibi o...