5. Bölüm - Heathens

945 118 113
                                    

''Pekala,'' diye mırıldandı Youngmin yavaşça, masadakilere bakarken. Toplantı 1 saat kadar sürmüştü ve şimdi sonuç olarak ne yapacaklarına karar veriyorlardı, bunun için Youngmin'in kararlarına ihtiyaç vardı, ''Bu hafta buraya kimin gelip gelmediğini öğrenin, onları da gözaltına alalım şimdilik. Ve sizler, biliyorsunuz... Hassas bir olay olduğu için emniyetteki herkesi de tek tek gözaltına almamız gerekiyor.''

Herkes göz ucuyla birbirine bakarken Minho yine bir iç çekti, yine aynı olay olacaktı. Bu Luhan'ın DNA'sının bıçaktan çıkması gibiydi ancak bu sefer ortada herhangi bir kanıt yoktu.

''Ve,'' diye mırıldandı Youngmin, ''Hepinizin kıyafetlerinden de bir örnek alacağız. Aramızda Japon olan var mı hiç?''

Odadaki polisler bir süre birbirlerine baktılar, ardından aralarından sadece bir tanesi konuşma ve cevaplama cesaretinde bulunmuştu.

''Bir tek Jisung yarı Japon'du ve alt katlarda da birkaç tane Japon ve Junior polis var diye biliyorum,'' diye mırıldandı Jinki, kaldırdığı elini indirdikten sonra.

Onu merakla dinleyen Youngmin,

''Pekala,'' dedi, ardından kafasını eğdi, ''Jongdae ile beraber bir liste çıkarırsınız, hepsini bugün tek tek kontrol edin, külotlarına kadar. Her ihtimale karşı saç, tırnak ve tükürük örneği de almayı unutmayın.''

Odadaki polislerin hepsi onaylar bakışlarla bakarken Jongdae yavaşça elini kaldırdı.

''Efendim, bir şey sorabilir miyim?'' dedi.

Youngmin başıyla onayladı.

''Tabii Jongdae.''

''Şu Ateş çiçeğinden bir sürü alıp sıktıysa, sanırım nereden aldığını da bulup satıcılara da birtakım sorular sorabiliriz, değil mi?''

''Ah, iyi bir noktaya değildin,'' diye mırıldandı yaşlı adam, ''Aklımın ucundan bile geçmemişti... Sanırım Seul'daki tüm çiçek satan yerleri araştırabiliriz, iki günümüzü alır. Bunun için iki polis görevlendireceğim ve yarın sabah her şeye başlayacağız. Sonuçlar çıkınca da hepsinin analizini masamda istiyorum.'' Hafifçe herkese gülümsedi ve devam etti, ''Sizlere güveniyorum beyler ve bayanlar, bu işi başarabiliriz.''

''Evet efendim!''

*

''Bebeğim,'' diye mırıldandı Jongin, Luhan ile yatakta yatarlarken. Sabahın erken saatleriydi ve yeni uyanmışlardı. Sarışın olan hala çok mutsuz görünüyordu, gözleri Jongin'in kahverengi gözlerine bulanık bir şekilde bakarken, esmer olan onun üstünü pikeyle yavaşça örttü. ''Günaydın.''

''Günaydın,'' dedi Luhan keyifsizce ona bakarak, kötü olduğu her halinden belli oluyordu.

''Nasıl hissediyorsun?''

''İyi... Sanırım,'' diye mırıldandı Luhan, kendi kendine. Ardından elini yorganın altından kaldırıp alnına terle yapışmış sarı kahküllerini geri itti.

''Biraz terlemişsin,'' diye fısıldadı Jongin, parmaklarıyla Luhan'ın saçlarını hafifçe karıştırırken, ''Banyo yaparsan biraz sana da iyi gelebilir, ne dersin?''

Sarışın olan kafasını kaldırıp baygın gözleriyle sevgilisine baktı sadece. Anlamakta zorlanıyordu ama yine de düne göre iyiydi. Şu anki hali dünle yan yana konulamazdı bile, dün kesinlikle bir ölü gibiydi.

''Benimle gelirsen olur,'' diyerek yumuşak bir ifadeyle gülümsemeye çalıştı Luhan, dudakları yavaşça yukarı kıvrılmıştı ancak tebessümüne rağmen acı hala her yerdeydi.

DynamiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin