1.BÖLÜM

634 48 9
                                    



"Haydi Deniz! Sabahtan beri seni bekliyoruz, biraz hızlan."

"Tamam, çıkıyorum." dedim ve telefonu kapattım.

Şiir defterime son cümleyi de yazdıktan sonra, "Uyku uğruyordu göz kapaklarıma, güneş doğuyordu. Ruhum çekiliyordu kıyısına, ah! Mualla... Dalgalar kime çarpıyordu?" diye yazdığımı tekrar okudum sanki bir sahnede, karşımda seyircilere okur gibi. Sanki göz gözeymiş gibi...

Odamın kapısının açılırken çıkardığı sesi duymasaydım belki hala bu satırlara boş gözlerle öylece bakıyor olacaktım. Annemin odaya girdiğini görmemle apar topar defterin kapağını kapatıp ayaklandım. "Yiğit geldi. Seni çağırıyor."

Başımı, tamam anlamında sallayıp, "Geldim." dedim ve odanın kapısına doğru ilerlerken annem durdurdu. İç çekip, "Anne," dedim bıkkınlıkla.

"Oğlum," Gözleri dolmuştu hemen. Yine başlıyorduk! "Bak, içimde çok kötü bir his var. Kalbim acıyor oğlum, dinle beni. Gitme."

"Anne, gerçekten abartıyorsun ama! Bir maç sadece... Oyunumu oynayıp geleceğim." Yüzünü avuçlarımın içine alıp, "Bak, sana söz veriyorum çok geç olmadan geleceğim." dedim. Alnına küçük bir öpücük kondurdum.

"Bu çocuklarla oyun oynanmaz oğlum, neden anlamıyorsun?"

''Sandığın gibi insanlar değil-''

"Deniz!"

Yiğit'in içeriden gelen sabırsız sesiyle sözlerimi yarıda bırakıp, "Hadi hadi, gidiyorum ben." dedim ve yanağından da öpüp, "Güzelim benim!" dedim. İçinde spor giysilerimin olduğu çantamı alıp odadan çıktım.

Birkaç haftadır böyleydi. Sebepsizce ağladığını görüyordum ve geceleri kalktığını, başımı sıvazlayıp öptüğünü hissediyordum. Her arkadaşımla buluşmamda rüyalarını anlatıp öğütler yağdırıp evden çıkmadan beni de huzursuz ediyordu. Durum iyice canımı sıkmaya başlasa da yine de kıyamıyordum.

"Hiç gelmeseydin oğlum ya..." dedi Yiğit beni görür görmez.

"Daha maça iki saat var, neyin acelesi ki bu?"

Dolaptan ayakkabılarımı çıkarırken, "Maçtan önce bir yere uğrayacağız." dedi kendinden emin olmayan sesiyle. Sorar gözlerimi ona doğru çevirdiğimde gözleri arkama doğru kayınca bende omzumun üzerinden arkama baktım. Annem, mutfağın eşiğinde aynı sorar gözlerle bize bakıyordu.

"Nereye uğrayacaksınız?" diye sordu hemen beni şaşırtmadan.

Gözlerim tekrar Yiğit'e döndü. "Sahanın yerini bilmeyen birkaç arkadaşımız daha var." diye attı ortaya. "Onları da almamız gerekiyor yengeciğim." Ayakkabılarımı giyerken anneme baktım. "Malum maçtan önce de biraz ısınmamız gerekiyor. Yoksa maazallah, sakatlanırız falan..." Annem, Yiğit'in pek samimi gözükmeyen tavrına ikna olmuş gibi durmuyordu. Onun az çok vukuatlarından haberdardı. Pek sevmiyordu ve güvenmiyordu. Ama ben aynı fikirde değildim; ne dış görünüşü ne de geçmişi onun kişiliğine hiç yansımamıştı. Yiğit özünde iyi biriydi.

Annem, bir yanıt vermek yerine dik dik bakmaya devam edince araya ben girdim. "Haydi gidelim o zaman. Bekletmeyelim daha fazla çocukları." Anneme kızdığımı belli eder bir bakış attığımda bir şey söyleyecek gibi oldu ama arkamı dönüp kapıyı hızlıca kapattım.

Binadan çıkıp sokağın başına, caddeye doğru ilerlerken Yiğit balkondan bize bakan anneme baktı. Yine ağlıyordu. "Annenin nesi var?"

Derin bir iç çektim. "Bilmiyorum. Rüyalarına ayak uydurmamı bekliyor sürekli."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 18, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MÜEBBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin