#Acının bile kendine acıdığı o kapkara kış gününe ithafen...#
Pencereme değen taşdan bilirdim, kalbimin çarpıntısının sebebini.
Yağan yağmurda çalan ıslık sesi...
Sol yanımın çığlığıydı.
Hele pazar akşamları, sokakları inleten o naraları...
Dudaklarıma kahkaha, yastığıma hayaller saçardı bir solukta.
Şafak vakti balkondan bulutlara yükselen hüzün grisi duman...
Onun dudaklarından...Parliament içerdi.
"Nefesini ciğerlerime çekiyorum bak." Derdi bana.
"Nefesim sana zehir mi?"
Derdim ona.
Gözlerini kaçırır ve sol dudağının kenarını kıvırırdı.
Kirpiklerim yere inerdi böyle yapınca.
Utanırdım...Bayram sabahları ağlardı,
Ağlardım.
Kavga ederdi serserilerle.
Gülmekten karnı acırdı.
Benimde acırdı...
Ama karnım değil,
Ona tutkun aptal kalbim.
Öyle güzel gülerdi ki...
Ölmek değil,
Yaşamak isterdim.
Ona yaşamak...Bir gün dayanamadım ve balkona çıktım. Çatıda oturmuş kitap okuyordu.
En sevdiğim kitabı..."Kıvırcık siyah." diye seslendim. Hep öyle derdim ona.
"Efendim? Al saçlı."
Al saçlı... Ah allahım... Bana böyle seslenirdi hep.
Kalbim ritmini kaybedince panikledim ve çok utandım. Odama girecekken, "Söyle." dedi.
Gözlerimiz birleşti...
"Hastayım."
Sessizlik...
Acı kokulu günler...
Bedenimin ölüşü,
Ruhumun gömülüşü.
27 Aralık 1997.
Bir çarşamba günü...
Mevsim kapkara kış.
Göz pınarlarım çığ,
Göz altlarım kar.
Ellerim tipi...
Yanaklarım kırağı...
Dudaklarım kupkuru ölü toprağı.
Bulunduğum hastane odasının kapısı açıldı.
Bomboş gözlerim odağına aldı siyahımı.
Kıvırcık siyahımı...Gözleri kıpkırmızı olmuştu.
Yanımdaki sandalyeye oturduğunda,
"Kıvırcık siyah... Kan revan içinde gökyüzü gözlerin." dedim, kısık ve yorgun sesimle.Serum takılı elimi tutup aşık olduğum kalbine götürdü ve bastırdı.
"Al saçların bulaşmış demekki gökyüzü gözlerime."
Burukça tebessüm ederken şakaklarım ıslandı.
Kirpiklerimi öptü.
Diğer elimi saçlarına daldırdım ağlayarak.
Parmak uçlarımı öptü.
Kulağını sol yanıma yaslayıp,
"Ruhunun, Kulağımda çınlayan... Usul usul atan kalbinin, öpmeye kıyamadığım dudaklarının ve al saçlarının gömüleceği yer zihnim." dedi.Başını sardım çelimsiz kollarımla.
"Ciğerlerime sızan en son nefesim olacak nefesin." diyiverdim aniden.
Kızgın gökyüzü ile birleşti yorgun yeşillerim.
"Konuşma! Yorma kendini."
Sahte sitemine karşılık hastalıklı bir gülümse kondu bembeyaz, kupkuru dudaklarıma.
Kucağıma yerleşti usulca. Canımı yakmaktan delicesine korkarak...
Saçlarını öptüm.
Sanki dudaklarıma kıvırcık yıldızlar bulaşıyormuş gibiydi.
Mutlu oldum.
Yıldızları severdim.
Geceyi severdim.
Ve aşık olmuştum işte ikisininde birleştiği bir adama...Sabaha karşı hava al al olurken bembeyaz bulutlardan kapkara kar taneleri düşüyordu. Bir kar tanesi nasıl simsiyah olabilirdi? Şaşkınlıkla pencereden dışarıyı izleyip nefesi boynumu gıdıklayan adamımın kokusunu içime çektim.
Biber çiçeği gibiydi.
Acıyla büyüyen...
Ah benim nefesim adam...
Öyle seviyorum ki,
Kelimeler bulamıyorum anlatmaya...Kulaklarıma ulaşan uykulu homurdanma, dudaklarıma gülücük bulaştırdıktan sonra başını kaldırıp gözlerime baktı.
Gülümsedi.
Hayran hayran bakışlar gönderdim kıvırcık siyahıma.
Daha da gülümsedi...
"Seni sevmiyorum!" dedim sinirli sinirli.
Kaşlarını çattı.
"Sana delicesine tutkun ve aşığım çünkü." dedim çocuksu bir tebessüm eşliğinde.
Nefesini usulca dudaklarıma bırakırken çenemi öptü.
Kalbimin kapakçıkları hızla açıldı ve ortalığa gülücükler saçtı...Bir anda ellerim uyuştu ve kalbim sıkıştı.
Kasıldım.
Canım yanmaya başladı.
Gözlerimi hızla açarken odaya birkaç doktor girdi.
Omuzlarıma dokundu bir el.
"Buz gibi."
Sol yanıma dokundu başka bir el.
"Nabız düşük."
Hızla birşeyler oluyordu etrafımda.
Gözlerime kapkara boyalar çalınıyordu.
Nefesimi kesiyordu ölüm bıçakları.
Bedenim yataktan yükseldi ve geri yatağa düştü.
Bu birkaç kere daha tekrarlandı...En son başım yana düşünce yeryüzünde gördüğüm en güzel gökyüzü gözlerden yağmurlar indiğine şahit oldum.
Nefesim adam...
Dediğim gibi...
Son nefesim,
Nefesin oldu...
Mina Bahar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
/AŞK HİKAYELERİ/
RomanceFarklı Hikayeler... Ayrı Kalpler... Aynı Ritimler... M.B Delişın.