Öncelikle hikayeme Hoşgeldiniz Yıldız Tozlarım. Bu hikayeyi kafanızı müthiş derecede dağıtıp, şu küflü dünyanın getirdiği dertleri ufakta olsa bi süre Uzay boşluğuna fırlatmanız için yazıyorum. Hikayeyi okumaya başlarken Medyadaki Adamlar grubunun Cemalika isimli şarkısını dinlemenizi istiyorum. İnanın kafanız öyle güzel olacak ki gördüğünüz ilk kişiye 'Gel öpçem ( Ç ile), kafam güzel' demeye kalkacaksınız. Hikayemi okuyup aklınızdan geçirdiğiniz o güzel yorumlarınızı benimle de paylaşırsanız inanın diğer bölümleri yüzümde koskocaman bi gülümsemeyle yazacağım. ^^
Zemindeki karoların deseninden tut, reyon sayısına kadar her şeyini ezberlediğim marketin makarna reyonunu geçip kasaya ulaştığımda, aldığım sütü, çikolataları, Marlboro touch'ı ve 5 paket poloyu iki dakika boyunca açmaya uğraştığım, beceremeyince kasiyerin elimden çirkefçe çekip açtığı poşete attım ve hışımla marketten çıktım. Saat öğle 1'e geliyordu. Güneş, milyon dolarlık güneş gözlüğümün camlarını eritmeye yemin etmiş olacak ki gözüme gözüme vuruyordu.
İçimdeki 70lik çatlak karıyla sıkı bi muhabbet tutturup, ayaklarımın artık ezberlediği uçurum kenarının yoluna koyuldum. Bi yandan da çatlak karı bana hala o poşeti alıp kasiyerin kafasına geçirmediğim için saydırıyordu. Ne olmuş yani hayatımda bi ilki başarıp hanımefendiliğimi koruduysam? Genelde öyle olaylar karşısında poşeti elimde top yapıp kadının ağzından sokup sümkürterek burnundan çıkaracak biri olduğum için, çatlak karıda bu halime şaşırdı tabi. 'Uçurumun kenarındaki huzur için teptiğim 1 kmlik yol zor gelmiyo da, şu kasiyer kadının burnu kadar dik yokuşu çıkmayı gözüm kesmiyo be çatlak karı' dedim, yolun yarısında bana laf yetiştirmekten yorgun düşmüş iç sesimi uyandırmaya çalışarak. Ayaklarımı yere vura vura çıktım yokuşu. Dibine sigara izmaritlerinden kule inşa ettiğim ağacın yanına bağdaş kurup sırtımı ağaca yasladım. Sütün kapağını açıp kafama diktim susuzluğumu giderecekmiş gibi. Bi kaç damlası dudaklarımın kenarından dökülünce kolumla ağzımı sildim ve paketi açıp bi sigara yaktım. İçime çokça çekip, dumanı uçurumdan aşağı özgür bıraktım. Karşımdaki büyük binalar dumanın arasından göründüğünde hoşuma gidiyorlardı. Bütün bu şehri dumanlara boğup yok etmek gibi hain planlar kurguluyordum bunu izlerken. Neron'un Roma'yı kafasına göre düzenlemek için yaktığı gibi. Bende bazen tüm bu şehri yok etmek istiyordum. Ama sadece kafamın içinde. Sanırım bu fikirlerimi çevremdeki insanlara söylesem beni bi akıl hastanesine kapatıp, psikolojik destek görmeye zorlarlardı. Çevremdeki insanlardan kastım, sırf param için benimle yapmacık arkadaşlıklar kuran insanlar. Annemin şirketleri ve benim tek varis olmam bunlar için başlıca etken tabi. Geçenlerde bi duvarda okuduğum 'İnsanlar paranın sahtesini yapar, Para da insanın sahtesini.' yazısını haklı çıkaran insanlar..
Çikolatalardan birini açıp bi parça ısırdım. Küçüklüğümden beri tatlı şeylere karşı zaafım vardı. Henüz 4 yaşındayken 2 kutu nutella gömdüğümü ispatlayan fotoğraflarım olmasa, inanın bende inanmazdım buna. Çikolatanın peşinden bir sigara daha yaktım. Bu kez sol tarafıma doğru dönüp üfledim dumanı. Duman tam dağılırken bi kıpırtı gördüm dumanların arasından. Elimle dumanı iyice dağıtıp net görmek için gözlerimi, içine portakal soksam girecek büyüklükte açtım. Biri vardı. Uzun boylu. Epeeyce uzun boylu hemde. Ne o ya? Parlıyo mu o? +Oğlum sen Twilight'taki Edward mısın ne parlaması kendine gel+ diyen içimdeki çatlak karı uykusundan uyanmış, birde gördüklerim karşısındaki şaşkınlığımı tabir edilebilecek en güzel şekilde tabir etmişti. Elimdeki sigarayı " kaç yetimin hakkı var " sözünü içimden geçire geçire söndürüp ayağa kalktım. Beyaz ayakkabılarım tozdan renk değiştirmişti. Sanırım yeni spor ayakkabılar almamın zamanı geldi. Tabiki annemin zorla giydirdiği o beşyüz karış topuklularla uçurum kenarıma gelemezdim. Manzaraya saygısızlık olurdu resmen. Şu muhteşem huzurun içine o topuklularla edemezdim. Bunları içimden geçirirken az önceki dumanların arasındaki parlak çocuğun uca iyice yaklaştığını gördüm. Ne yapıyodu o. Laaan bi dakka. Atlayacak mı benim uçurumumdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAY YILDIZ'I #WATTYS2016
HumorUzay ve Yıldız. Türkiye'nin sayılı zenginlerinden olan ailelerin tek çocukları. Bir gün uçurumun ucunda yolları kesişir ve o günden sonra birbirlerinin hayatına en olmadık yerlerden dahil olurlar. Eğer sizde izmaritlerden yaptıkları kulelerde rapun...