4.Bölüm

51 10 3
                                    

Sonunda yeni bölümümüz bayağı bir süre yazamadım. Aslında erken yayımlayacaktım ama tatile gittiğim ve internetsiz kaldığım için yayımlayamadım. Ve bunu telafi etmek amaçlı uzun bir bölüm yayınlayacağım. Yazım yanlışları için kusura bakmayın. İyi okumalarr!!!!

Medyada Ada var.

Odamın camına atılan taşla yatağımda sıçradım. Hava hala aydınlanmamıştı. Sanırım iki üç sularıydı. "Kim bu dengesiz öküz ya gece gece." diye söylendim.

Uykumdan uyandırılmıştım kim uyandırılmak ister ki. Hele de uykuya aşık bir insansanız. Yatağımdan kalkıp cama doğru yürüdüm. Elektrik direğinin yanındaki karaltıyı görmemle camı açtım.

"Ho! Kimsin oğlum gece gece hayırdır?" diye bağırdım. Biraz korkuyordum açıkçası.

"Ada benim kız Hayri. Dış kapıyı açsana ya annemler evde yoklar. Kapıda kaldım valla." Hayri'ye tip tip baktıktan sonra "Lan oğlum ya alsana anahtarını uyandırıyorsun beni. Hesabını sorarım bunun haberin olsun." dedim.

"Ulan Hayri ya." diye söylenerek dış kapıyı açıp birde bizim kapıyı açtım. "Lan Hayri varya hayır anlamıyorum niye almıyorsun anahtarını yavrum evladım ya. Kim geri döndürecek beni aşkıma."

"Ne aşkı kız. Alt tarafı kankandan alıkoydum seni git bırak kankanın kollarına geri kendini." diyen Hayri'ye "Anam daha yeni aklıma geldi. Hani benim pastam nerede niye elinde poşet falan göremiyorum hıh?" diye sordum.

Ta ne zamandır sözü vardı. Hayri en üst kattaki komşumuzdu. Aslında benden iki yaş büyüktü ama ona adıyla hitap etmeme kızmıyordu. Bir kere onu annesinden kurtardım diye pasta sözü vermişti. O gün bugündür yakalayamıyordum ki pastamı alayım.

Ne zaman işi düşse ancak o zaman görüyordu beni. "Ya alacağım ama fırsat bulamıyorum ki kızım. Ama yarın söz pastan elinde." diyen Hayri'ye kısaca "İyi." dedikten sonra kapıyı yüzüne kapattım.

Pastamı almazsa büyük kavga çıkarırdım artık. Şöyle kakaolu muzlu bir pasta hiç fena olmazdı. Biraz daha düşünürsem uyuyamayacağımdan yatağıma gittim.

Yatağıma yatmamla büyük bir gök gürültüsünün ardından tabiri yerindeyse bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Yağmuru sevmiyordum. Bana kötü bir anımı hatırlatıyordu. Biricik Aslı'mı. Aslı üç yıl öncesine kadar en yakın arkadaşımdı. Tabii beni bırakıp gitmeseydi belki hala arkadaşım olarak kalacaktı.

Ama o beni değil lisede yeni tanıştığı arkadaşıyla İtalya'da okumayı tercih ederek gitmeseydi. Hangi arkadaş kardeşim dediği kişiyi yeni tanıştığı birine değişirdi ki. Bende hala salak gibi Aslı'm diyordum.


Ama artık beni ilgilendirmiyordu. Adı bile ondan nefret etmemi sağlıyordu. Saat yeni yeni beşr gelirken, yataktan kalkıp dolabımın başına geçtim. Eşofman takımlarımı ve spor ayakkabılarımı giyip şemsiyemi elime alıp dışarı çıktım. Yağmuru sevmiyordum ama yağmurda sahil kenarında yürümeyi seviyordum.


Yağmur altında yürüyerek sahile indim. Havada yavaş yavaş aydınlanıyordu. Normalde bu saatlerde aydınlanıyordu ama yağmur yağdığından dolayı bu kadar geçti sanırım.

Yürürken en sevdiğim şarkıyı açtım. Make My Love Go sanki podyumdaymış gibi hissettiriyordu. Hemde eğleniyordum bu şarkıda. Çocuğun biri bana doğru gülerek geliyordu. Bu saatte hangi çılgın dışarıda olurdu benden başka. Kaşlarım çatık çocuğa bakarken yüzü çok tanıdık geliyordu.

"Ada'm beni tanımadın mı?" diye sordu tanıdık gelen çocuk. "Nereden tanıyacakmışım be seni." diye çemkirdim. "Ada kuzenini tanıyamayan tek kişi olmalısın. Can ben Can canım kuzenim." dedi.

Nöno TeyzeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin