Fısıltı halinde adımı duydum ve gözlerimi yavaşça araladım. Karşımda saçlarımı okşayan bir kadın görmeyi beklemiyordum . Gözlerim biraz daha net görmeye başladığında karşımdaki kadında netleşti, o kadın annemdi!
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bu mümkün değildi o, o gitti. Ayağa kalktım ve ona bağırmaya başladım. ''Sen yoksun! Bu sadece bir rüya! Rüyama bile giriyorsun! Ya sen nasıl insansın? Hem beni ablamı bırakıp git, bir kere bile telefonla da olsa aramadın!'' derken bile ağlıyordum ve bu rüyamdaydı. Gerçek olsa siz düşünün...
Bunun bir rüya olduğunu tekrar tekrar kendime hatırlatıyordum ama ne öfkemden nede üzüntümde bir eksiklik olmuyordu aksine damla damla artıyordu. Annem ayağa kalkıp bana yaklaşmaya başladı, ondan uzaklaşırken sırtım duvara çarptı. ''Kızım, Minam! Bak ne çektiğimi bilmiyor musun kuzum'' dedi ağlayarak.
Bu ağlamalar yalandı, gözyaşları timsah gözyaşlarıydı! İnanma Mina vicdan yapıyordu! ''Bu bir rüya ve sen burada yoksun! Ve benim hayatımda da yerin hiç bir zaman olmayacak. Ablamın da benimde annem yıllar önce öldü.'' dedim ve kafamı duvara yaslayıp uyanmak için dua etmeye başladım. Allah'ım ne olursun uyanmamı sağla.
Yatağımda titreyen telefon kabusumdan uyanmamı sağladı. Gözlerimi açtığımda odamda kimse yoktu ve bu benim derin bir nefes almamı sağladı. Yatağımda doğrulup telefonuma baktım ve arayanın Gıcık Patron yani Barlas Bey'in olduğunu gördüm ve gözlerimi devirdim. ''Bu saatte arayacak ne olabilir Allah aşkına!'' dedim kendi kendime.
''Buyurun Barlas bey?'' dedim uykulu bir sesle. Savaş çıktıda benim mi haberim olmadı. Bu saatte aranmaz ki
''Mina yarım saate hazır yanına bir çanta al içine kıyafetlerini koy , temel malzemelerini falan al ve aşağıya in seni almaya geliyorum'' dedi hızlıca. Şaşkınlık bedenimi hızla ele getiriyordu. Kesin savaş çıktı yoksa adam niye yanına temel malzemelerini al desin ki.
''Barlas bey nereye gidiyoruz? Savaş mı çıktı?'' dedim şaşkınlıkla. Derin bir nefes aldığını duydum. ''Mina Antalya'ya gidiyoruz, savaşı da nereden çıkartın!'' dedi yine kızgınca. Adam bu sefer haklıydı kızım senin salaklığın bu.
Telefonu kapatıp yatağımdan hemen kalktım. Dolabımdaki en geniş çantayı buldum ve içine temel malzemelerimi, diz üstü bilgisayarımı, tabletimi, not defterini ve gerekli olan belgeleri yanıma aldım ve üstümü giyindim.
Yolculuğa çıkacağımız için eşofman giymiştim. Yarım saat sonra evden çıkıp yine Barlas beyi beklemeye başladım. 10 dakika sonra sokağın başında arabasını gördüm ve oturduğum kaldırımdan ayağa kalktım ve arabaya bindim.
''Günaydın mini'' dedi yine klasik Barlas bey. Ona karşılık olarak kafamı salladım ve koltuğa yerleştim. Barlas bey bana bakıp '' valizini bagaja koyacak mısın?'' diye sordu. Elimdeki valize bakıp iç geçirdim, elimdeki unutacak kadar uykum vardı! Ben cevap vermeyince ''ver ben yerleştiririm bagaja'' dedi ve elimden valizi aldı. Bu adamın nesi vardı? İlk defa bana kızmadı, bu beni gülümsetti...
Tekrar arabaya dönünce ''arabayla mı gideceğiz?'' diye sordum. Bana bakmadan kafasını sallamakla yetindi. Acaba Antalya'ya neden gidiyorduk? Dayanamayıp sormaya karar verdim. ''Barlas bey Antalya'ya neden gidiyoruz?'' dedim korkarak, şansımı zorladım bu defa.
''Antalya'da kamp var çoğu takımın son haftası. Müdür röportaj yapmamızı istedi, diğer gazetelerin çoğu röportajı yapmış birkaç futbolcu ile. E bizim neyimiz eksik?'' dedi ve göz kıptı. Yok yok bu adama bugün bi iyilik gelmiş, sevmedim değil!
Kendi kendime gülümsedim. Umarım artık kaba saba adam olmaktansa bu adam olmasını tercih ederim. '' şimdide delirdin mi Mina?'' dedi gülümser bir sesle. Ona bakarak '' kibar olmanız beni mutlu etti. Her şeye kızan bir patronum vardı, yine o adam olmanızı istemem. Yürüyen bomba gibiydiniz?'' dedim gülerek. Umarım kızmaz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manşette Aşk Var
Romance''Ya sen hiç durmazmısın be kızım!'' dedi patronluk taslayan Barlas. Seninlemi uğraşacağım ben ya!'' Yine bağırdığından yüzü bir domates gibi kızarmıştı. ''Uğraşma sende canım! Başka adam mı yok koskoca gazetede'' dedim sinirle Iki inatçı karakter...