2. BÖLÜM: EGO AŞIĞI

18 2 2
                                    

Elimde tuttuğum kalemi kağıda vuruyordum ve ego aşığı patron bozuntusunun vereceği işi bekliyordum. ''Ohoo sen ilk gün böyleysen diğerlerini düşünemiyorum'' dedi adının Şule olduğunu bildiğim kız. Elindeki kağıt bardaklardan birini benim masama koyup yanımdaki boş sandalyeye oturdu.

''Ya bu ne biçim bir şeydir! Daha dur yeni başlamışım işe ve adam beni hizmetçisi ilan etti. Neymiş efendim buradaki herkes bu yoldan geçmişmiş... Sahiden öylemi ?'' dedim Şule'ye bakarak. Başını evet anlamında salladı ve kahvesinden bir yudum aldı.

''Neyse şimdi onu bunu bırakta  nerelisin, kimlerdensin, ailen nerede gibi gibi. Yani kendini tanıt bakalım bana.'' dedi Şule. Kahvemden bir yudum aldım ve yüzümü Şuleden tarafa döndüm.

''Ankaralıyım ama üniversite için İstanbul'a gelince işte bulum burada yerleştim şimdilik  buraya. Ailem İzmir'de yani babam ben 5 yaşındayken bir deniz kazasıda vefat etmiş. Kendisi balıkçıydı. O gün bugündür Dedem ve anneannem ile yaşıyordum  ile yaşıyordum taki üniversiteye kadar. Bir tane ablam var oda avukat işe. Evli yakında teyze olacağım. Bir kız bekliyorlar. İşte ben buyum başka ne anlatayım?'' dedim. Şule bana bakıyordu.

''Peki annen? O nerede, odamı öldü?'' diye sordu. Derin bir nefes alıp gözlerimi kahveme çevirdim. ''İşte onun nerede olduğunu kimse bilmiyor. Anneanneme sordum ama oda bilmiyor yada bilip de söylemiyor da olabilir demi?'' diye Şule'ye sordum. Başıyla beni onayladı.

'' Mina! Ne oturuyorsun orada kalk gel yanıma işimiz var.'' bay ego!

Yüzümü buruşturup ''geldi bizim ego aşığı'' dedim Şule'ye. Ufak bir kahkaha attı. Kendimce kaya gibi olan bakışlarımı Şule'ye çevirdim. Susacağına daha çok gülmeye başladı. ''Ya burada susman gerekirdi'' diyerek sitem ettim. ''Sinirlenmiş kız çocuğu gibisin. Barlas sana boşu boşuna Mini demiyor demek ki!'' dedi. ''Sahi ben senin adını hala bilmiyorum. Neydi canım adın?'' dedi. ''Mina'' dedim ve Barlas'ın dediği gibi yanımda hep bulundurmam gereken küçük bir not defteri ve kalemi de çantama atıp Barlas'a doğru ilerledim.

Barlas beni asansörün orada bekliyordu. Yüz ifadesine bakılırsa oldukça kızgın ve sıkılmış gözüküyordu. Beni görünce gözlerinde patlamaya hazır bir volkan gördüm. Bu beni korkutmaya yetmişti bile. 

''Neredesin Mina sen? Kaç saat oldu ben buradayım haberin var mı?'' dedi sinirle.

''Geldim işte Barlas bey! Hem o kadarda bekletmedim sizi'' diyerek bir nebzede olsun kendimi savunmaya çalıştım. '' Röportaja gidiyoruz. Hem eski bir futbolcu olan şimdide iyi bir yorumcu olan İbrahim bey bizi yatında bekliyor'' dedi. Asansörün düğmesine basıp beklemeye başladık. Yatında demişti demi? Denizden korkardım ve denize girmeyeceğime  5 yaşındayken yemin etmiştim.

''Mini! Ne duruyorsun orada asansör geldi hadi!'' dedi bana. Sanırım yüzüm bembeyaz olmuştu. ''Mina, iyi misin sen?'' dedi Barlas. Başımı ona çevirip ''iyim Barlas bey. Yalnız size bir şey söylemem lazım'' dedim korkarak. İçimdeki sesler birbirine karışmıştı. Mantıklı olan yanım 'söyle gitsin Mina! Dünyanın sonu değil ya! Anlayış gösterir herhalde. Her insanın korkusu vardır sanki onun yok!' dedi. Diğer taraftan 'deli misin sen! Henüz ölmek için çok erken ve Barlas denen adamın anlayış göstermesi kedinin havlaması gibi bir şey yani imkansız. Ve o adamın korkusu olduğunu hiç sanmıyorum' dedi ve geriye çekildi.

''Hey!  Dünyadan Mina'ya'' diyerek elini gözümün önünde bir sağa bir sola salladı. Başımı iki yana sallayıp Barlas'ın yüzüne bakmaya çalıştım. ''Bana bir şey söyleyecektin. Seni dinliyorum.'' dedi ve  arabasının kapısını açıp bindi. Bende yanındaki boş koltuğa oturdum.

''Şey! Ben ...'' Barlas bana bakıp ''Lafı gevelediğine göre kızacağım bir şey'' dedi. Haklıydı ve ben hala söyleyemiyordum. Derin bir nefes alıp bıraktım.

''Barlas bey ben denizden korkarım ve o yata binemem'' dedim tek bir nefeste. Bana karşısında uzaylı varmış gibi bakıyordu. ''kamera nerede? Söyle el sallayacağım. Kızım sen şaka mısın! Kaç yaşındasın sen ? 4-5 ?'' diyerek bana baktı. Gözlerimi devirip önüme döndüm.

''Mina! Sana diyorum, bir cevap versene bana!'' dedi sinirli bir şekilde. Ona bakmadan ''Barlas bey denize giremememin bir sebebi var elbette. Keyfimden değil ya!'' dedi sinirle. Barlas arabayı sürmeye başladı ve ağzını bıçak açmıyordu. Kesin çok sinirlenmişti.

Işıklara gelince durduk ve Barlas bana döndü. ''Neymiş o sebep? Söyle de bilelim'' dedi ukala bir şekilde. Kaşlarımı hafifçe çattım ve bende onun gibi ''henüz yeni tanıştığım birisine bunu neden anlatıyım, Barlas bey?'' dedim ukala bir şekilde.  

Arabada sessizlik hala hüküm sürüyordu ve  ikimizde inattık, konuşmak yok! İbrahim beyin yatına geldiğimiz zaman arabadan ilk ben indim ve yata doğru ilerledim. Yata doğru ilerledikçe korkum bir çığ gibi büyüyordu ve ilk günümün kötü geçmesi artık kaçınılmaz olmuştu.

Barlas yanıma gelip kolumu kavradı ve kulağıma doğru eğildi. ''Şimdi korkuyorum dersen seni bu denize atarım haberin olsun! Gülümse ve şu lanet olası korkunu yenip o yata bin!' dedi ve benim önüme geçti. Al başına belayı. Barlas'ın arkasından koştum ve ''Barlas! Ben seni teknenin bitişinde bekliyorum. Sen durumu anlatırsın artık İbrahim Bey'e, yada adamı şuradaki çay bahçesine getirirsin. Neyse hadi bekletme adamı ayıp olmasın'' dedim ve yüzüme tatlı bir gülücük kondurdum.

''Kızım bu öz güven nereden geldi sana? Sen ne dediğini farkında mısın? Bana Barlas Bey demen gerekiyor. Adamın asabını attırma bin şu yata ve orada da sakın benim otoritemi bozacak bir şey yapıyım deme!'' dedi ve beni yanına doğru çekti.

Yatın içindeki adam bizi görünce ayağa kalktı ve yatın dışına doğru çıktı. Barlas sadece benim duyabildiğim bir ses tonu ile 'gülümse ve heyecanlanma' dedi . Yata doğru ilerledikçe kalbimin yerinden çıkacak gibi oluyordu. Bunu yapamazdım ama işim için yapmam gerekirdi. 


Gözümün önünde babamın görüntüsü geldi. Sanki teknenin orada bana bakıyor ve gülümsüyordu. Evet Mina yapabilirim...

''Asıl biz size teşekkür ederiz İbrahim bey bizi çok güzel ağırladınız, görüşmek üzere'' dedim ve tekneden indim. Barlasda bana katıldığını söyledi.  Tekneden inip arabaya doğru yürümeye başladık. Barlas yanımda sesli bir şekilde gülüyordu. Dayanamayıp ''hayırdır barlas bey pek bir keyiflisiniz?'' diye sordum. Bana bakarak '' hani o tekneye binemezdin mini? Bak işte tıpış tıpış bindin'' dedi gülerek. Bende ona güldüm. ''Yalnız unuttuğunuz bir şey var Barlas bey. Ben o tekneye sizin için değil kendim için bindim, işim için bindim.'' dedim ve arabanın yanında durdum. ''Barlas bey ben eve dönüyorum zaten saatte 8'e geliyor'' dedim. Barlas arabaya binerken ''gel ben seni bırakırım taksiyle uğraşma bu saatte. Hem evini de öğrenmiş olurum. Acil bir durum olunca hemen alır geçerim'' dedi ve arabayı çalıştırdı.

''Bende araba kullanmayı biliyorum. Şu an araba ablamda onunki serviste de. Yani kendimde gelebilirim'' dedim.

Evimin önüne geldiğimiz zaman tam arabadan inecektim ki Barlas kolumdan tutup beni kendine çevirdi. ''Yarın sabah benden önce ofiste ol. Masam silinmiş olsun ve kahvemde hazır bir şekilde masamdaki yerini alsın. Rakip gazeteler ve bizim gazetede hazır olsun. Anladın mı Mini?'' dedi ego aşığı patron bey.


Manşette Aşk VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin