Bir Telefon Konuşması

5.4K 221 90
                                    

Wetboy'un İsteği – Ya telefonu James yerine Lily açmış ve Harry'le konuşmuş olsaydı? – Ya telefon konuşması sırasında, Harry mücadeleden vazgeçip James'e nerede olduğunu söyleseydi. Ya James o gece Harry'i almaya gitseydi? 

---

Bir Telefon Konuşması - İçimdeki Karanlık - AU - 37. Bölüm

Lily çalan telefonu açtı.

"Alo?" diye yanıtladı yorgunlukla, kızkardeşinin tiz sesini duymayı bekliyordu.

Petunia ne zaman o 'Doğum günü ve Noel' kodlu günlerde arasa, bir şeylerden şikayet ederdi ve bu bir şeyler de her nasıl oluyorsa hep ona ve onun 'anormal sihri'ne bağlanırdı. O yüzden genellikle, Lily telefonu açtığı an, şikayetler başlardı.

Ama bugün, ses mes yoktu. Tiz sesli çığlıklardan eser yoktu. Uzun bir şikayetler listesinin üzerinden soluksuz geçme yoktu. Bugün, yalnızca sessizlik ve geride bir yerden gelen belli belirsiz trafik sesi vardı.

"Alo? Potterlar'ın evi," Lily tekrar denedi. "Alo?"

Cevap yoktu.

"Kimse var mı orada?" diye sordu.

İşte, bir şey. Bir ses, ufak ve zar zor duyulur. Ama Lily duymuştu. Ondan da fazlası, hissetmişti. Bir iç geçirmeydi. Yorgun veya huzursuzken yapılan gibi de değil. O acılı olandan, hani kelimeler dilinin ucunda, konuşsan mı konuşmasan mı bilemeden çektiğin nefestendi bu. Lily'nin tek duyduğu buydu, ama kalbi bir atışı kaçırdı ve nefesi göğsünde tıkandı.

"Alo?" sesi bir fısıltıya dönüştü. Telefonu daha sıkı tuttu, "Harry?"

Ses odadaki diğer üçlünün dikkatini çekti. James, Sirius ve Damien anında durarak kocaman şaşkın gözlerle dönüp ona baktı. Ama Lily'nin bütün odaklanabildiği telefonun diğer ucundaki sesti, sessizliği bozan o ufak soluktu.

"Harry? Sen misin?" Lily sordu, sesi titreyerek. Nasıl olduğunu bilmiyordu, ama o olduğunu söyleyebiliyordu. Sanki telefonun öbür ucunda onun varlığını hissedebiliyor gibiydi. Ama sesini duymaya, gerçekten de o olduğunu, bunun onun umut dolu hayalgücü olmadığını onaylamaya hasretti. Onun Lord Voldemort'tan kaçmış olan Harry'si. Daha henüz eve dönmemiş olan oğlu.

"Harry?" diye sordu yeniden, James, Sirius ve Damien etrafına toplaşırken.

Sessizliğin ardından tek bir sözcük geldi.

"Anne."

Sesi kulaklarına dolarken yavaşça yere çöktü. Dizleri üzerinde otururken telefonu sımsıkı tuttu.

"Harry," diye tekrarladı, kalbi hem mutluluk hem de acıyla kırılıyordu, "Harry, ne...neredesin? İyi misin?"

Bir saniyelik duraksamanın ardından Harry'nin yorgun sesi yanıtladı.

"Evet, ben...ben iyiyim."

Lily gözlerine yaşların battığını hissetti. Nasıl iyi olabilirdi? Olan onca şeyden, öğrendiği her şeyden sonra... Acı içinde olduğunu biliyordu, sadece sesinden bile bunu anlayabiliyordu. O kadar yorgun geliyordu ki sesi, o kadar bitkin. Lily ona bir çok soru sormak istiyordu ama boğazı kapanmıştı, duygular tıkamıştı.

"Ben...ben demek istedim ki, ben..." Harry duraksadı, "ben üzgünüm...her şey için."

Lily kaşlarını çattı.

"Üzgün mü? Ne için?"

"Size inanmadığım için," Harry yanıtladı, "yapmaya çalıştığım şey için..ba-babama."

Okur İstekleri: AU OlaylarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin