Kaybetmek

81 26 32
                                    

Adam gözlerine inanamadı. Daha dün birlikteydi Beril'le. Daha dün seni seviyorum demişti. Ama şuan anladı. Her şeyin yalan olduğunu. Seni seviyorum cümlesinin her kelimesinin usta bir yalancılıkla ağızdan çıktığını.

Ama nasıl olurdu?

Beril onun her şeyiydi.

Müslüm babanın dediği gibi; çölüne yağmur, gecesine gündüz, kışına yorgan, canına yoldaş olmuştu. Onu dipsiz kuyulardan, karanlıktan aydınlığa çıkaran Beril'di. Şimdi yine karanlığın ortasına o bırakıyordu.

Belki de düşündüğü gibi değildir. Yanındaki adam arkadaşıdır. Önyargıyla düşünmüştür.

Evet, evet...

Adam kendine kızdı. Nasıl kondurmuştu ona aldattığını.
Kafede oturan Beril ve yanındaki adamı izlemeye koyuldu. Sonra izlemekten vazgeçip, yanlarına gitmek ve her şeyin doğrusunu öğrenmek istedi. Yanlış şeyler düşünmemeliydi.

Gizlendiği köşeden çıktı. Karşıya geçmek için yoldan geçen arabaların durmasını bekledi. Kırmızı bir araba geçti. Beril'in en sevdiği renk kırmızıydı. Evlenince kırmızı araba almayı düşündü. Hâlâ kızıyordu kendine. 2 dakikada nasıl da kondurmuştu?

Kırmızı ışık yandı. Arabalar durdu, tam karşıya geçecekti. Geçemedi.. Ayakları adım atmadı. Dondu kaldı adam.

Tüm düşündükleri gerçekti. Beril'in o adamla öpüşmesinin başka bir açıklaması olamazdı. Arkadaşlar öpüşmezdi.

Nasıl yapabilmişti?

Tekrar karanlığa itmek için mi kurtarmıştı onu? Gözleri doldu. Sinirden sıktığı yumruğu kıpkırmızı oldu. Daha fazla dayanamadı. Gidip haddini bildirecekti.

Beril'in tam arkasında durarak;
"Nasıl yaptın ha? Nasıl yapabildin?"

Beril olduğu yerde sıçradı korkudan. Adam o kadar yüksek sesle bağırdı ki. Bütün kafe onları izlemeye koyuldu.

Beril;
"Aykut, bir dakika beni dinle. Her şeyi açıklayabilirim...."

Adam devam etmesine izin vermedi.

"Bana hiçbir şey açıklama. Anladın mı? Hiçbir şey. Ya anlamıyorum Beril. Anlayamıyorum. Sen benim her şeyimdin."

Adam bağırabildiği kadar bağırdı. Bütün hayal kırıklarını kusuyordu adeta.

"Beni karanlık kuyulara yeniden hapsetmek için mi kurtardın? Sadece sen biliyosun benim neler yaşadığımı. Sadece sana güvenmiştim ben bu hayatta. Babama bile güvenemedim, sana güvenmiştim. Ne kadar acı bir kelime değil mi? Güvenmiştim.."

Adamın sesi kısılmıştı artık. Zar zor konuşuyordu. Bütün hayal kırıklıkları batıyordu. İçten içe kanatmaya başlamıştı bile. Ama asla ağlamayacaktı. Bu zamana kadar sadece Beril'in yanında ağlayabilmişti. Artık onun yanı da yoktu. Dayanamadı. Bir zamanlar uğruna ölürüm dediği kadının başka bir adamla....

Adama da bir cevabı olacaktı elbette. Adamın yanına giderek sinirle kafasını gömdü. Sonra da suratının oratasına bir yumruk çaktı. Adam yerde yatarken  kadına döndü;

"Senin kadar aciz, senin gibi.... Ben senin gibi birini daha görmedim hayatımda hem merhem hem yaralayıcı. Ama yara kalıcı. Ne anlamı kaldı şimdi merhemin..." Biraz durdu.
"Sakın bir daha karşıma çıkma. Yoksa bir zaman sevdiğim kadındı demem. Beni aldatan kadın derim. Ve bir daha asla böyle konuşmam seninle."

Kafeden çıktı. Park ettiği arabasının yanına gitti. Artık ağlayabilirdi. Sinirden direksiyonu yumrukladı. Hâlâ aklı almıyordu. Nasıl yaptı? Ama yaptı işte. Yaptı. Affedilir yanı yoktu. Eve gitmeyi düşündü önce. Sonra evde kendine zarar vereceğini bildiği için temiz hava almaya karar verdi. Bir parka doğru sürdü arabasını..

Kaderin HediyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin