"Toz, duman, hırsın çılıkları. Neden buradayım ben? Acaba hafızamdan silinen eski hayatımda neler oluyordu. Geçmişimi hatırlamıyorum. Neden? 10 yıl! Dile kolay tam 10 yıldır her şey tamamken bir şey eksik. Yalnızlığım kulağıma hep birini fısıldıyor sanki. ama duyamıyorum. Kimdim ben? O ismini bilmediğim, yüzünün tek bir çizgisini bile hatırlamadığım halde beklediğim kim? Gökyüzüne bakarken neden gözlerim doluyor? Rüzgar esince neden birisinin elimi tuttuğunu hissediyorum? Kimsin sen? Gel artık. Bul beni. Ben sana gelemiyorum, sen bana gelebilirmisin?"
Bunlar Elçin'in yalnızlıkla mücadelesindeki çaresiz haykırışlarıydı.
"10 yıl... Tam 10 yıl yokluğunun eşlik ettiği bu lanet hayatı yaşıyorum sevgilim. Neredesin? Sana "seni seviyorum" bile diyemeden seni kaybettim. Üzgünüm hemde çok... Beni affedebilecek misin? Biliyor musun senin için "öldü" dediler. Ama ben inanmadım. Biliyorum hala bi yerlerde gelmemi, seni bulmamı bekliyorsun. Gelicem Elçin'im. Unutma rüzgar esince bilki ellerini tutuyorum, gökyüzüne bakınca mutlu ol. Çünkü aynı gökyüzünün altındayız. Hiç durmadan seni aradığım halde bulamamak beni mahv ediyor. Elimden hiç bir şeyin gelmemesi beni mahv ediyor. Sensizlik... Bu beni bitiriyor işte. Ama hala ufakta olsa bir umudum var. Pes etmedim daha!"
İşte bunlarda Kerem'in sonsuz aşkından dökülen kelimelerdi.