Bölüm 2

171 30 13
                                    

Kendimi hemen koltuğun arkasına atıp üzerimi yanımda duran çarşaf ile kamufle ettim. Sessizce orada bekleyecektim mecburen. Çarşafı sıkıca yüzüme tuttum. Koridorda ayak sesleri geliyordu. Anladığım kadarıyla hızlı yürüyor ve tedingindi. Çarşafın altı o kadar sıcak oldu ki nefes nefese kalmıştım. Sıcak beni boğuyordu resmen. Ayak sesleri bulunduğum yere doğru geldiğini fark ettim. Bu sefer nefes almamaya karar verdim. O kadar sessizdi ki ev, bir an tam burnumun ucunda nefes aldığını sandım. Gözlerimi sıkıca kapatıp gitmesini bekledim. Bir şeyleri karıştırıyor, kırıp döküyordu. Elleri duvarlarda geziniyordu. Nefesimi tuttum beni hissetmemesi için. Lambayı yaktı. Etrafta dolanıyordu. Yavaşça yürüyen ayakları bana doğru geliyordu sanki. Ya da galiba gerçekten de geliyordu. Bir el üzerimde ki çarşaf tuttu. Panikleyip edip hareket ettim. ' ne olur tanrım kaldırmasın Çarşafı...' O da hiç vakit kaybetmeden sert bir hamleyle üzerimden çarşafı çekip aldı. Korkuyla elimle yüzümü kapattım
" sende kimsin ?" ellerimi yüzümden çekip ona bakmak için bütün cesaretimi topladım. Sorusuna cevap vermem gerekiyor. O da cevabımı bekliyormuş gibi kaşlarını yukarı kaldırıp bana baktı. Korkudan dilimi yutmuştum sanırım. Eğer yutmadıysam konuşmam gerekiyordu şimdiye kadar. Titreyen çenemi haraket ettirdim konuşabilmek için. Nefesimi tutmuş konuşmaya çalışıyorum. N
Hele ki nefes almayı unuttuysam konuşmam imkansız
" kimsin dedim sana ! " dedi bağırarak. Bağırmasıyla gözlerimin dolması bir oldu. Kalbim gözlerimin dolmasının etkisiyle kulaklarımda çarpıyor gibiydi. Yerde cesaret edemeyip kalkamıyordum bile. Uzun süre ona öylece baka kaldım. Haraket edemiyor boş bir şekilde bakıyordum. Tanrım... Cevap verebilecek gücü vermeliydin bana. Sana inandığım sürece sende bana inanmalıydın. Bu durumdan nasıl sıyrılabilirim tanrım. Hiç tanımadığım bir adamın evine geldim ve adamın evinde başka bir adam şuan tepemde dikilmiş bana bağırıyor. Nasıl açıklarım bu durumu. Nasıl bir tepki vermeliyim ki şuan ?
" seni ilgilendirmeyen biri " dedi biri. Sesin geldiği yöne baktığımda o bana bakıyordu. Elinde ki poşeti yüzüme fırlattı " şunları giy "
Adını bilmediğim kurtarıcım yine  beni en kötü zamanda kurtardı. O adama parmaklarıyla gel işareti yapıp odadan çıktı. Adam peşinden gidip bana da bakmayı ihmal etmedi. Sinirle bakan gözleri o an yumuşamış gibi. Ben hâlâ yerimde durmuş olayın şokunu atlatmaya çalışıyordum. Gözlerimden tekrar sıcak bir şeyler akıp yanaklarımda soğuyan göz yaşlarıma ulaştı. O kadar çok korkmuştum ki vücudum uyuşmuştu. Yüzüme fırlatılan poşetin acısı da vardı tabi. Yüzüme değmesiyle içinden çıkan bir kaç kıyafetler vardı önümde. Uyuşmuş ellerimle kıyafetleri kaldırdım. Bir Jean pantolon, mavi tişört ve beyaz iç çamaşırı. Gözlerim fal taşı gibi açıldı sütyenin bedenine bakarken. 70 beden. Sinirle kaşlarımı çattım. Hiç adil değil. Koşup bulunduğum odanın kapısını kilitledim. Her an tekrar o adam içeri girebilirdi. Beni çıplak görmesini hiç istemem. Perdeleri çekip üzerimde ki kanlı elbiseleri çıkarmaya başladım. Yıkanmam gerek ama bunu yapmayacağım. Yapmamalıyım. Kirli bedenime giydim kıyafetleri. Karşı duvarda bulunan küçük aynaya yaklaşırken ayağıma bir şey battı. O acıyla öyle bir bağırdım ki eminim ki apartmanda ki herkes duymuştur. Yere oturup acıyla ayağıma baktım. Mavi benekli bir kelebek toka. Kanadı ayağıma batmış. Zaten yara bere içinde ki ayağıma, yeni bir yara daha eklendi. Tokayı zar zor çıkarıp elime alıp inceledim. Acaba kimin tokası bu. Ya da o mu bana aldı?  Elimde toka düşünüyordum o içeri girerken
" ne oldu ? " dedi bağıran ve bir o kadar da endişeli sesiyle. Odaya girişiyle irkilmiştim. Yanıma hızla gelip oturdu. Benim için mi endişelendi. Yok canım daha neler. Ayağıma baktı
" bana toka mı aldın " Tokaya baktı daha sonra üzerimde ki kıyafetlere
" yakışacağını biliyordum " Elimde bulunan tokayı aldı. Eliyle sol gözümü kapatan saçlarımı toplayıp tokayı taktı " böyle daha iyi. Kerem gidince bir duşta alırsın. Şunları da atalım " dedi elbiselerimi gösterip. Daha sonra ayağa kalktı ve ellerimi tutup beni de ayağa kaldırdı. Kalkmak için kendimi zorladım. Yine beni sürükledi peşinden. Yalpalayarak peşinden gittim. Beni odanın diğer  ucunda bulunan balkona çıkardı. Çok karanlıktı. Bu gece dolunay yoktu. Hemen yanımda ki sandalyeye oturdum acıyla. Cebinden küçük bir tüp krem çıkardı. Ayaklarımın dibinde oturup
" uzat ayaklarını " dedi. Önce tereddüt etsem de dediğini yapıp ayaklarımı uzattım. Dizlerinin üzerine alıp kremi nazikçe ayaklarıma sürdü. Ben şaşkın şaşkın onu izlerken o da işine odaklanmıştı. Sanki elleri pamukmuş gibi ayaklarımı rahatlatıyordu. Uzun kirpiklerine baktım. İlk defa bu kadar güzel kirpikleri olan birini görüyorum. Siyah parlak uzun saçları. Burnunun üstüne düşen bir tutam saçı onu o kadar eşsiz yapıyor ki. Güzel yüzünde ki o bir tutam saçı geri attıkça tekrar geri dökülüyordu. Elimle saçlarını toplayıp geriye doğru tuttum. Bana baktı ben bunu yaparken. Gülümsedi. Öyle güzel güldü ki, hep gülsün istedim. Gülüşü kendisinden güzel adam... işini bitirip yanıma oturdu. Bir kaç saniye sonra bir yere odanlandı. Nereye baktığını merak edip bende aynı yöne baktım. Balkonun diğer ucunda saksıda kurumuş çiçek vardı. Sanki çiçeğe değilde çok özel birine bakar gibiydi. Parlayan gözlerine baktım tekrar. Ben onu o ise çiçeği izliyordu. İstemsiz gözlerim geri çiçeğe baktı. Öylece çiçeğe bakıyorduk. O güzel ânı bozan sesle irkildim
" neden aptal gibi saksıya bakıyorsunuz? " ikimizde başımızı aynı anda kerem denen şahısa çevirdik. Yanımıza elleri poşetlerle geldi. Kenarda masanın üzerine poşetlerde ki her şeyi döktü. Bir kaç tane ayran ve sandığım kadarıyla lahmacun. Bize döndü ayranını açmaya çalışırken
" noyan hadi gel " dedi. O tekrar saksıya odaklanalı bayağı olmuştu. Hiç bir şeyi duymuyor gibiydi. Gözlerini hiç ayırmadan bakıyordu. O saksının özelliği ne ? Sanki ona bakınca dünyadan kopuyor gibi. Her şeyi bir tarafa bırakıyor gibi. Kerem mızmız sesiyle
" hey mavi şey sen gel bari " dedi. O öyle diyince kendimi ciddi anlamda aç hissettim. Hemen kerem'in karşısına oturdum. Kendine ve bana lahmacun sardı. Ben iştahla yemeğimi ısırırken o da konuştu
" yalnız yemek yiyemiyorum. Sağol. Bir de bugün için özür dilerim seni korkuttum. " 
" Sorun değil "
Tekrar iştahla yemeğimi yemeye koyuldum.
Acıkmış olmasaydım kesinlikle yine de yerdim bunu. Çok güzel. Biz yemek yerken o balkondan ayrıldı. Bir yudum ayran içip peşinden gittim koşarak. Ona yetişene kadar o yatak odasına girmişti bile. Bir kaç adım da bende yatak odasına ulaşıp içeri girdim. O üzerinde ki tişörtü çıkarmış yatakta ağız üstü kendini yatağa attı. Kafasını yastığa gömdü. Odasının karanlığı yetmiyor da daha karanlık olmasını istiyordu sanki.  Kapının önünde dikilip onu izledim. Sanki onu rahatsız etmemem gerekiyormuş gibi hissettim. Sırtımı ardım da kapanan kapıya dayadım. Onun bu ruh halini sessizce izledim. Eğer o bir kural ise ben bu kurala ayak uydurmalıyım. Onun gibi sessiz, sakin olmalıyım. O ne kadar mutluysa bende o kadar mutlu olmalıyım. Onun yanında her şey olmalıyım. Yavaşça yanına yaklaşıp yatağa oturdum. Ayaklarımı kalçamın altına topladım. Yatağın cızırdı çıkarmasına rağmen hiç haraket etmedi ben otururken. Çekine çekine saçlarına dokundum, okşadım yumuşak haraketlerle. Bir süre sonra ellerim saçlarından sırtına kaydı. Odaya yansıyan cılız ışık her izi meydana çıkarmıştı. Acaba nasıl oluştu bu kesikler ? İnce küçük parmaklarımı sırtında gezdirdim. Derin yara izlerine dokundum. Derin, bir o kadar büyükçe izler
" bu kesikler nasıl oluştu ? " dedim kulağına yaklaşıp. Gıdıklanmış gibi kulağını bir süre ovuşturdu. İnce parmakları kalemden farksız. Elleri saçlarında gezinirken yavaşladı haraketleri. Uykuya daldı sanırım. Nefes alış verişi tıpkı hafif esen bir rüzgar gibi. Huzur dolu nefesinden bir parça içime çekmek için yanına iyice sokuldum. Başımı omzuna dayayıp karanlık mekanına girdim. Ellerimi karanlık mekanına daldırıp ondan parçalar koparıp çalmak istiyorum. Sıcak nefesi... İçime işliyor. İçinde ki alev içimin soğuk yerlerine ulaşıp yakıyor...

Gecenin bir saatinde irkilerek uyandım. Uyuya kalmışım onun yatağında. Sol tarafıma göz attığımda o uyanıktı. Gözlerini tavana dikmiş izliyordu. Yatakta doğrulurken konuştum
" saat kaç?" Gözleri bana baktı. Bir an olsun düşüncelerinden ayrıldığı için mutlu olmuştum. Sanki yıllardır yüzüne hasretmişim gibi baktım. Gözlerini kırpıştırdı biraz. Kendine gelmeye çalışıyordu sanırım. Elleri yanında ki komidine kaydı ve saati tutup görebileceği hizaya getirdi
" Sanırım... dört. Ya da beş. Beş mi dört mü bilemiyorum "
Bacaklarımı yataktan sarkıttım. Ayağa kalkmakta güçlük çektim. Feci halde şişmişlerdi çünkü. Odanın kapısına vardığımda sendeledim. Yere kapaklanmaya az kala beni tuttu. Nasıl bu kadar çabuk yanıma gelebildi ?. Yoksa yanımda bekliyormuydu? Tuhaf... beni her zaman kurtarmayı başarıyor
"  Seni sakar şey " dedi gülümseyip. O gülünce bende gülümsedim. Dedim ya onun yanında her şey olmalıyım. Onun yanında o olmalıyım. Elleri hâlâ belimdeyken mutfağa gittim. Kapı da elleri belimden ayrıldı. Hemen karşı da ki banyoya girdi. Hazır o yokken bir şeyler hazırlamaya karar verdim. Dün ki lahmacundan sonra bayağı acıkmıştım. Yiyecek bir şeyler bulup masaya koydum. O da omzunda havluyla gelip sandalyeye oturdu. Çatalını domatese batırıp ağzına attı
" bulabildiğimi getirdim " dedim. Bütün enerjimi toplayıp bende oturdum bir sandalyeye
" senin evin yoktu değil mi ?" Dedi ağzında ki lokmayı yutarken. Başımla evet şeklinde onay verdim.
" Sokakta mı yaşıyorsun? "
" Hayır. Hastaneden kaçtım " dedim gözlerimi pelertip. Güldü bu komik hâlime
" Nasıl bir hastane ?" Dedi önünde ki abur cuburları atıştırırken.
" Tırmarhane canım " dedim alaycı bir şekilde. Tekrar güldü. Bu sefer daha bir içten güldü. İyice sandalyeye yaslanıp konuşmasına devam etti
" pekiii bundan sonra nerde yaşayacaksın bayan deli ?"
" Bilmem burası da olabilir"
" Emin misin ?"
" Burda biraz kalmama izin vereceksin değil mi ? "
" Bilmem. "
" Nasıl bilmem ? Beni sokakta öylece bırakacak mısın ayı "
" Adın ne ?"
" Efil..." Elleri çenesinde düşünmeye başladı. Sanki çok önemli bir şey düşünüyormuş gibi. Alt tarafı bir kaç gün evinde kalacağım
" Kira da öderim " Ne?. Hangi parayla efil ?. İyice delirdim galiba ben 
" yok kira falan istemem " deyince derin bir oh çektim. Cebimde bir kuruş bile yok kira ödemeye kalkıyorum " ama başka bir şey yapabilirsin " sinsice bakıp gülümsedi. Ne istiyor olabilir ki ?. Aklından geçenler ne ?.  Düşündüğüm şey mi bu ?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 21, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mavi Yaz #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin