DENİZ (DOKTOR)
Herkes doğar, yaşar ve ölür. Benim işim ise o insanları yaşatmak. Hayatım boyunca insanları kurtarmak için çalıştım ve sonunda başarılı bir doktor oldum. Belki de yakında doçent olurum ha ne dersiniz?
Herkesin keşkeleri olduğu gibi benim de var. Benim öyle şaşalı bir hayatım olmadı. Ama hiçbir zaman bu hayatımdan şikayet etmedim. Bir insan neden şikayet eder ki zaten ona verilmiş hayattan.
Aile...
Ben yıllar önce kaybettim bu kelimeyi. 10 yıl önce. Öyle klasik bir araba kazası değildi bu. Annem ve babam depremde öldü. Ama her zaman istedikleri gibi, el ele öldüler. O binalar aldı onları benden. Bu benim yaşarken ölmeme değil, tam tersi küllerimden doğmama yardım etti ve şimdi biraz da onlara söz verdiğim gibi başarılı bir doktorum.
Hayatımdan bahsettim, ama kim olduğumu söylemedim. Ben Yardımcı Doçent Doktor Deniz KARAN. Bu meslekte o kadar çok şey gördüm ki, bazı doktorlar sadece 'doktorum' demek için doktor olmuşlar. Ama bazıları var ki hayat kurtarmak için varlar.
Neyse bence bu kadar kendimden bahsetmek yeter. Tavana bakıp düşünürken işe geç kalacağım. Hemen üzerimi giyinip arabama bindim ve hastaneye doğru sürdüm.
-YARIM SAAT SONRA-
Hastaneye hızlıca girip giyinme odasının yolunu tuttum. Hemen üzerimi değiştirip hastlarımla ilgilenmeye başladım ve 3 ay önce gelen hastam Melek Sağlamla ilgilenmek üzere odasına doğru yol aldım. 3 aydır komadaydı. Koma sebebi ise balkondan düşmesi. Eğer bir süre daha uyanmazsa umudu keseceğiz. Odasının kapısını açıp içeri girdiğim an uyanmış olduğunu farkettim.
''Günaydın Melek Hanım.''
''Günaydın, günaydın da-''
Sözünü kestim.
''Kendimizi nasıl hissediyoruz bakalım?''
Ne olur düşündüğüm şey olmasın, ne olur.
''Belirsiz, ne oldu bana?''
Kahretsin. Hafıza kaybı geçirmiş olabilir.
''Sadece küçük bir kaza bacağınızı incitmişsiniz.''
Yalan söylediğime inanmıyorum. Gözlerini bacağına çevirdi.
''Bacağımda bir şey yok ki!''
''Size verdiğimiz ağrı kesiciler, ağrıyı kesmiştir. Bir istediğiniz var mıydı?''
Yine yalan.
''Sadece ayna ve bir bardak su.''
Hemen odadan çıktım ve derin bir nefes aldım. Hafıza kaybı geçirip geçirmediğini veya geçirdiyse kaç yıl gitmişti öğrenmem gerekiyordu. İsteklerini aldım ve verdikten sonra odadan çıktım. Kızın ailesiyle görüşmeye gittim. Hepsi kafeteryadaydı. Beni görünce ayağa kalktılar ve biraz merak, biraz umut dolu gözlerle bana baktılar.
''Evet. Mucize bir haber ile geldim. Kızınız uyandı''
Demem ile birlikte sevinç içinde çığlık atmaya başladıar.
''Ancak hafıza kaybı yaşayıp yaşmdığını, veya yaşadıysa ne kadar gittiğini bilmiyruz. Bunu öğrenene kadar sizi bekletmek zorundayım.''
Dedikten sonra başhekimle konuşmaya gittim.
MELEK
Kendimi o kadar çok yorgun ve yaşlanmış hissediyorum ki. Bana bu uykuda, veya bundan önce ne oldu hiçbir fikrim yok. Ama şunu biliyorum ki uyandığımda hiç bir şey eskisi gibi değildi. Sanki kafamın içinde davul çaıyorlar da beynim durmuş bu sesin geçmesini bekliyor. Ama bunu ben de beynim de biliyoruz ki, bu uyku benden her şeyimi aldı.
Gözlerimi kapatıyorum, düşünüyorum.
N'oldu bana? Her şeyi kafamın içinde yerine koymaya çalıştıkça daha da katlanılmaz bir acı oluyor. Allah'ım lütfen bana yardım et.
Ben böyle konuşuyorum ama Emre nerede? Daha hiç gelmedi. Hala kafamda bir soru var ben nasıl bu hale geldim? Cevabını bilmiyorum ama bunun basit bir kazadan ibaret olmadığını biliyorum.
-1 SAAT SONRA-
Tam uykuya dalacakken bir anda kapı açıldı ve içeri kısa süre önce gördüğüm doktor girdi.
''Ne oldu bana lütfen söyeyin. Saatlerdir burda, ne oldu hatırlayacağım diye kendimi paralıyorum. Eğer siz de anlatmazsanız atın beni denizlere."
Nefes nefese kalmıştım konuşurken. Merak dolu gözlerle doktora bakıyordum. Ancak o sözlerime kulak asmayarak elindeki steteskop ile beni muayene etmeye başladı. İşte gerçekten sinirim bozulmuştu.
"Ya tamam çok ve hızlı konuşuyorum ama bu bana cevap vermeme hakkı doğurmaz ki! Lütfen açık açık cevap vermeseniz bile en azından ne kadardır burada olduğumu söyleyin. "
Gerçekten adama yalvariyordum. Ama sonuçta hasta bendim ve cevap almam lazımdı.
"3"
Bu adam beni gerçekten deli edecekti.
"3 ne? 3 saat mi, 3 gün mü, 3 ay mı, 3 yıl mı?"
Söylediklerini dikkate almadan konuşmaya devam etti.
"Hangi tarihte olduğumuza dair bir tahmininiz var mı? "
Beni 5 yaşındaki çocuk mu sanıyordu?
"Beynime reset atıldığı için gün ve ay tam olarak yok ama yıl 2012."
"Artık sorularını cevaplayabilirim."
Bir zahmet yani!
"Yıl 2016. 3 aydır komadaydın."
"Şaka falan yapıyorsunuz herhalde! Hadi dedikleriniz doğru. Peki neden komadaydım?"
Artık gittikçe sinirlerim bozuluyordu.
"Başka sorunuzu cevaplayamam. Bir isteğiniz var mıydı?"
Tam yok diyecekken 3 aydır resim yapmadığımı farkettim.
"Bir kağıt, bir kalem lütfen."
Ben hemen isteğimi yerine getirmesini beklerken alayla cevap verdi.
"Bak intihar notu falan yazacaksan hiç kalkışma derim."
Bu adam sinirlerimi fazlasıyla zorluyordu. Yüzüme sahte bir gülüş yerleştirdim ve odadan çıkmasını izledim. Ben daha gözümü kırpmadan isteklerimle beraber girdiği anda büyük bir açlıkla resim çizmeye başladım. Ama çizdiğim resim tamamen iradem dışındaydı. Sadece beynimi döküyordum. En son resime baktığımda balkonda duran bir kadın resmiydi.
Merhaba biz bu kitabı iki kişi yazıyoruz . Ve sizin yorumlarınız ve oylarınız bizim için çok değerli . İlk kitabımız olduğu için hatalar olabilir . Yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın sizi seviyoruz .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Kalbimi Verdim
Teen FictionSararan yapraklar sonbaharın habercisiydi. Saçlarımı savuran rüzgar da hayallerin habercisiydi. Kollarımı saran kollar da senin habercindi. Kalbimi çevreleyen de AŞKTI... "Benim güzel yüzlü sevgilim... Sen, sol tarafımdaki acıların içinde, kurakl...