Olimpiyat Şoku

33 7 0
                                    

Olimpiyat günü gelip çatmıştı. Sabahın erken saatlerinde bütün herkes kalkmış ve kahvaltılarına başlamıştı. Belkide en heyecanlı olan kişi Serhat'tı. Sonuçta bütün yük ona verildi denilebilirdi. Bugün hiçbir dükkan açılmayacaktı. Bu yüzden herkes dünden hazırlıklarını tamamlamıştı. Yıldırım bey geldi ve kahve önünde toplanacağını söyledi. Artık burası bomboş olacaktı. Kimse kalmayacaktı burda. İlk katılımdı bu olimpiyatlara. İlk zafer onlar için büyük önem taşıyordu. Festival unutulmuş hazırlıklar yarım bırakılıp tüm hepsi Roma Olimpiyatlarına odaklanmıştı. Hayal kırıklığı söz konusu bile değildi. Serhat atlara su ve saman verdi. Onların iyi olması onunda iyi olmasını sağlayabilirdi. Hazırlıklar bitmiş , Olimpiyata gitme vakti gelmişti. Serhat atlara bindi ve kahvenin önüne geldi. Yıldırım bey onları bekliyordu:
-Hadi acele edelimde geç kalmayalım. Tüm halk toplandı ve gitmeye başladılar. Serhat atlarla bazen hızlanıp onları ısındırıyordu. Olimpiyat kapısına gelinmiş heyecan en üst seviyeye kadar çıkmıştı. Yıldırım bey kapıya geldi ve girmek istediklerini söyledi. Roma askeri devletin ismini sordu. Fakat onlar bir devlet değildi. Onlar bir topluluktu ve isimleri bile yoktu. Bu acı verici bir durumdu. Yıldırım bey bunları kayıt olurken belirttiklerini söyledi. Roma askeri onları bekletti ve içeriye bu sorunu belirtmeye gitti. O sırada yan kapıdan giriş yapanlardan bir grup kişi büyük bir kahkaha kopardı. Bu durumdan hiç hoşnut olmamışlardı. Ali çok sinirlenmişti. Roma askeri gelince:
-Sizin bir isminiz bulunmadığı dolayısıyla en son kayıt yapan Yayipler sizin yerinize kaydı geçirildi. Yıldırım sinirli bir şekilde sordu:
-Kimdir bu Yayipler?
-Şu an yan taraftaki kişiler.
Bunlar az önce gülen gruptu. Ali sinirine hakim olamayıp kılıcını kınından çekti ve içlerinden birini alıp duvara yapıştırdı ve kılıcı boğazına dayadı. Yayipler hemen Ali'ye saldırmaya kalkışınca Aslı ve birkaç erkek oklarını yaya geçirdi. Roma askeri araya girdi ve Ali'yi uzaklaştırdı. İki grup arasında kan dökülmeden Roma askerleri araya girdi. Yıldırım bey itiraz etti:
-Ben bu durumu bildirdim ve anlayışla karşıladılar. İçerden birini çağır onunla görüşmek istiyorum.
Roma askeri bu duruma izin vermedi. Büyük bir hayal kırıklığıydı. Herkes hüzünlü bir şekilde evlerine dönmeye gitti. Serhat çok iyi hazırlanmasına rağmen yarışmaya bile girememesi onu çok üzmüştü. Olimpiyat hayali yok olduğundan geriye bir tek festival kalmıştı. Her zaman katılmamış oldukları Roma olimpiyatına bu sefer katılamamışlardı. Bu kadar çabaya rağmen Yıldırım bey başarıyı getittirememişti. Seslerini duyurmak artık daha zordu. Gelir gelmez herkes evine daldı. Uzun yolculuk ve hayal kırıklığı onları yormuş ve uykuya dalmışlardı. Akşam olmuş sadece kahvede insan vardı. Bugün ise ortak konu Yayiplerdi. Ali bir haberle geldi. Yayipler onların doğu tarafında bir devletti. Fazla uzak olmadığını söyledi. Ama çokta yakın değildi. Serhat dışarı hiç çıkmamış büyük hayal kırıklığı yaşamıştı. Ertesi sabah kalktıklarında Serhat atları sahiplerine veriyordu. Ziya beye atını vermeye gelince Ziya bey atın onda kalmasını istedi. Serhat reddedince Ziya bey "sende kalsın " diyerek kapıyı kapattı. At elinde kalmıştı. Ziya beye
-Eyvallah, dedi bağırarak.
Artık birde atı vardı. Sevinçle atıyla gezdi ve ardından dükkana gitti. Mustafa'dan anahtarları aldı. İçeri gelmesini istedi ve ardından hırkayı beğendiğini söyleyerek aldı ve giydi. Karşılıklı oturarak konuştular. Bir ara çekmeceyi açıp kapattı Serhat. Konuştular. Mustafa çok üzüldüğünü belirtti. Vedalaştılar. Çıkarken hırkasını aldı. Serhat bir gülümsedi ve onu gönderdi. İşler yolunda gidiyordu. Herkes olimpiyat hüzününü yavaştan unutmaya başlamıştı. Gün geçiyor festivale daha çok yaklaşıyorlardı. İnsanlar festivale hazırlanmaya başlamışlardı. Yarışmalardaki rekabet had safhaya çıkacaktı. Ali yeni bir köpek almıştı. Onu eğitmek istiyordu. Köpeklere ilgi duyardı. Alman kurdu cinsinden köpeğin güzel bir görünüşü vardı. Köpek demek yeni bir masraf daha demekti. Ama bu ondan hiç çekinmedi. Hatta yakında bir at almayı bile düşünüyordu. At ulaşımda ona çokça yardımcı olabilecek bir hayvandı. Fakat at alcaksa bile iyisini istiyordu. Hemen hayvan yemi almaya gitti. Köpeğin aç olduğunu düşünerek hemen ilk yemini koyacaktı. Ama yemini koyacak bir tabakta yoktu. Hemen raftan normal bir tabak aldı ve ona doldurdu. Şimdi bir yemek tabağıda alması gerekiyordu. Birde nerede kalacaktıki bu hayvan , bir an önce kulübe yapmalıydı. Bir an önce başlamassa işler üst üste binecekti. Buda onu zora sokardı. Yem tabağı almak için gittikten sonra dönüşte Serhat'a gitti. Serhat' tan tahta ve çivi aldı. Anlaşılan kendisi yapmayı planlıyordu kulübeyi. Eve döndüğünde yemi zaten bitirmişti. Artık onun için bir şey daha kalmisti. Bir isim. Düşündü:
-Kont...yo hayır.
-Garip olsun evet Garip.
Köpeğin ismi artık Garip idi.
Demirci Mehmet ustaya uğrayıp orada zincir yaptı. Mehmet Usta:
-Ne yapacaksın zinciri?
-Garip için.
-Garip?
-Benim aldığım bir köpek.
Zinciride kendisi yaptıktan sonra malzeme Mehmet ustanın olduğu için para bıraktı. Eve döndü ve artık kulübe yapma vakti gelmişti. Kulübeye başladı. Gösterişli bir kulübe için uğraşıyordu. Garip ise oradan oraya koşuyordu. Kulübe bitmişti. Gerçekten gösterişli denilebilirdi. Garip kulübeye zincirle bağlandı. Artık akşam olmuş herkes yatağına geçmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 04, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kızıl HilalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin